Köy Enstitüleri’nin kurucusu eski Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel ölümünün 45. Yılında (2006) Denizli’de de anıldı. Bu anmayla ilgili 2006’da yazdığım yazıyı okurlarla yeniden paylaşıyorum. 26 Şubat 1961’de yaşamını yitiren Yücel için PEV İ.Ö.O’lu Konferans Salonu’nda, Genç Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nin girişimleriyle anma toplantısı yapıldı. Toplantıya gazeteci-yazar Varlık Özmenek, Prof. Dr. Hüseyin Kıran, Prof. Dr. Kemal Kocabaş, Prof. Dr. Zeki Arkan ve CHP Denizli Milletvekili Mehmet Neşşar katıldı.      

        Böyle bir konferansın yapılması Denizli aydın kamuoyu için ufuk açıcı oldu. Genç Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nin bu güzel girişimi ne denli övülse yeridir. Düşünen aydın insanların eğitim olaylarına daha geniş açıdan bakmalarını sağlayacak bir düşünsel çabadır. Hasan Ali Yücel’in benzersiz çalışmalarını genç kuşakların bilmesi, tanıması ve anlaması için yapılan her girişim demokrasi mücadelesine yeni bir ivme kazandıracaktır. Uygulanmakta olan eğitim sisteminde Yücel Dönemi’nde uygulanan ulusal, bilimsel, demokratik ve laik temelli anlayıştan uzaklaşılmıştır. Bu durum ülkemizin aydınlık insanlarını düşündürmekte, çözüm arayışlarına yöneltmektedir. Yücel Dönemi’nde uygulanan eğitim anlayışından öğreneceğimiz bir dolu şey var.

        Yücel Dönemi’nde; 500’e yakın doğu ve batı klasik eseri dilimize çevrilmiştir.” Köy Enstitüleri Sistemi” uygulamaya konmuş; dil, kültür ve sanat alanlarında önemli hizmetler gerçekleştirilmiştir. Var olan uygulamalarla eğitim sistemi toplumun gereksinimlerine yanıt verememekte, şirket anlayışıyla yönetilmektedir.

        Konferansa katılan değerli bilim insanları ve gazeteci-yazar Köy Enstitüleri ile ilgili çok değerli bilgiler verdiler. Gerçekten konferans çok öğretici oldu,  bilmediğimiz pek çok ayrıntıyı bu konferansta öğrendik. Ülkemiz insanlarının uyanması, bilinçlenmesi, çağdaş bir anlayışla donanması Hasan Ali’nin bakanlığıyla başlar. Aslında Hasan Ali’nin amacı çağdaş bireyler yetiştirmektir. Soran, sorgulayan, bir şeyin nedenini, niçinini arayan insanlar yetiştirmektir. Aydınlanmış, çağdaş bireyler haksızlıklar karşısında direnebilir, insan olmanın erdemini yakalar. Bunun yolunu Hasan Ali Yücel açmıştır. Onun döneminde geri anlayışlar hiçbir zaman gelişme ortamı bulamamıştır.

        Konferansa katılan bilim insanlarının deyişiyle söylersek: Cumhuriyet Dönemi’nin en donanımlı Milli Eğitim Bakanı’dır. Cumhuriyetçi, laik, bilimsel kafalı insanlardan kurulu iyi bir ekip kurmuştur. Bu ekip Türkiye insanının isteklerini göz önüne alıp, ona göre programlar hazırlamış ve uygulamaya koymuştur. Program yüzde yüz yerli ve kendi ulusal kaynaklarımıza dayalıdır. Hasan Ali, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın önderi Mustafa Kemal’in de gözdesidir. Mustafa Necati ile birlikte Cumhuriyet’in en iyi Milli Eğitim Bakanlarındandır. Cumhuriyet Hükümetleri’nden birçok Milli Eğitim Bakanı gelip geçmiş, hepsi unutulmuş, Hasan Ali ise unutulmazlar arasına girmiştir. Hasan Ali yaptıklarıyla, hizmetleriyle kalıcıdır. Aynı zamanda kültürel olarak en donanımlı bakanlardandır. Bakanlığa tepeden inme gelmemiştir. Öğretmenlik yapmıştır, müfettişlik yapmıştır;  bütün bu çalışmalar O’nu bakanlığa kadar yükseltmiştir.

        Hasan Ali felsefecidir, edebiyatçıdır, bestecidir; aynı zamanda araştırma türünde eserler de vermiştir. Felsefi çalışmalarında Mevlana ile Goethe’nin hümanist anlayışında ortak paydalar bulmuştur. Zamanın Alman Hükümeti bu hizmetlerinin karşılığı olarak ödüle değer bulmuştur onu. UNESCO tarafından 100. doğum yıldönümünün tüm dünyada kutlanması kararlaştırılmıştır. Bütün bu dev çabalardan sonra denilebilir ki; bu anma ölümsüzlük yıldönümü olmalıdır.

        Bakanlığının çalışmaları arasında Köy Enstitüleri çok önemli bir yer tutar. Köy Enstitüleri çalışmasını İsmail Hakkı Tonguç’la birlikte yürütmüştür. Tonguç bu işin asıl mimarıdır.1940’larda ülkenin yüzde 80'i köylüdür. Köyün uyandırılması, aydınlatılması, kavruk köy çocuklarının okuma yazmaya kavuşturulması yaşamsal önemdedir. Türkiye’nin tüm köylerinde Köy Enstitüleri ile birlikte bir ışık yanar, bu ışık tüm ülkeyi aydınlatacak gürlüktedir. Köylerden toplanan çocuklar okullarını kendileri yaparlar, ders ve iş birlikte yürütülür. Buralarda uygulamalı eğitim vardır. Çocuklar ezberden kurtarılmış, iş içinde eğitilmektedir. Enstitülerin uygulama bahçeleri vardır; öğrencilerin tüm gereksinimleri buralardan giderilir. Eğitim ve öğretimin yanı sıra kültüre çok büyük önem verilir. Herkese bir müzik aleti çalma zorunluluğu getirilir. Ayrıca kitap okuma saatleri vardır. Okunan kitapların özetleri enstitünün dergilerinde yayımlanır. Okunan kitaplarla ilgili toplu tartışmalar gerçekleştirilir. Okul yönetimine öğrencilerin demokratik katılımı sağlanır. Evet, bu okullardan çağdaş, bilimsel, laik, demokrat insanlar yetişmiştir.

        Fakir Baykurtlar, Talip Apaydınlar, Dursun Akçamlar, Mahmut Makallar… Enstitülerin yetiştirdiği büyük değerlerdir. Enstitülerde köy çocukları şiir, roman, tiyatro, konser, bale, opera… gibi çağdaş sanatlarla karşılaşmıştır. Bu okullardan binlerce aydın yetişmiş, halkla bütünleşmiştir.

        Bu yoksul köy çocukları Köy Enstitüleri sayesinde gerek Anadolu,  gerekse dünya kültürüyle bütünleşerek evrensele ulaşmışlardır. Anadolu Kültürü’nü dünyayla tanıştıran büyük değerler olarak önümüzde durmaktadır, buralardan yetişen insanlar. Bu değerlerin eğitimimizi geliştirmede, yurt gerçekleriyle yüzleşmede önemli katkıları olmuştur. Köy Enstitüleri deneyi eğitimimizi çıkmazdan kurtarmada her zaman yararlanılacak bir örnek olarak önümüzde durmaktadır. Günümüzde Türkiye nüfusunun yüzde 35'i köylüdür. Nüfusun önemli bir oranı şehre akmıştır. Bu önemli orandaki nüfus, çağdaş Kent Enstitüleri yoluyla aydınlanmaya kazanılabilir.

         Günümüz eğitim sistemi çökmüştür, toplumun isteklerine yanıt veremez haldedir. Yoksul halk çocukları, giderek eğitimden uzaklaşmaktadır. Şu anda sadece paralı insanların çocuklarının nasıl eğitileceği ile ilgilenilmektedir. Toplumun en zengin  %20’sinin eğime harcadığı para ile en yoksul yüzde 20’nin eğitime harcadığı para arasındaki fark 150 katı buluyor. Bu uçurum gittikçe açılmaktadır. Eğitimin paralı olması nedeniyle yoksul halk çocukları eğitimin dışına itilmektedir. Bu eğitimsizlik, bize kapkaç, hırsızlık, yankesicilik… Vb. kötü alışkanlıklar olarak geri dönmektedir. Geniş kesimlerin eğitimsizliğinden hepimiz bir şekilde etkilenmekteyiz. Öyleyse hep beraber çözümler üretmeliyiz. Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un eğitim anlayışı ve Köy Enstitüleri deneyi yararlanmamız için hazır olarak önümüzde durmaktadır.

 

Mehmet PEKDÜZ