Rudyard Kipling, 1865-1936 yılları arasında yaşamış bir İngiliz şiir, roman ve öykü yazarıdır. Bu İngiliz şairini ben “Eğer” şiiri ile tanıdım. Lise yıllarında küçük boyutlarda hazırlanmış, Varlık Yayınları’ndan kitaplar çıkardı. Elime Emin Özdemir ve Adnan Binyazar’ın birlikte hazırladıkları “Yazma Sanatı” adlı bir kitap geçti. “Eğer” şiirini o kitapta görmüştüm; defalarca okuduğumu hatırlıyorum, âdeta çarpıldım. Şiir mi çok güzel, yoksa çeviri mi kaliteli diye kendime sormadan edemedim. Bunaldığımda bu şiire sığınırım. Şiir sorunları çözüyor mu diyeceksiniz; çözmüyor ama benim moralimi yükseltiyor. Her okuyan kişi, bu şiirde anlatılanlardan kendinde, çevresinde ve tanıdıklarında bir şeyler bulacaktır.

Buna benzer güzel anlatıları ve şiirleri okurla buluşturanlar Emin Özdemir ve Adnan Binyazar olunca akan sular durur. Her iki yazar da Türkçe’nin en iyi usta anlatıcılarından. Adnan Binyazar’ın durmadan üreten ve yazan bir yazar olarak birçok eseri vardır. Emin Özdemir ise dilin kullanımı ve anlatımını Türkiye’de en yetkin kullanan insanlardan. Bir de alçak gönüllü; üniversitelerde öğretim üyeliği yapmasına karşın unvanlarını hiç kullanmadı. Bu iki yazarın ortaklaşa seçmeleri ve dil titizliği beni çok etkiledi. Emin Özdemir’in dünya edebiyatı değerlendirmelerini içeren, Kültür Bakanlığı Yayınları’ndan çıkan bir kitabı vardı; çok şey öğrendim o kitabından. Türk Edebiyatı’nın yanında, dünya edebiyatının seçkin örnekleri ilgimi artırdı.

İşte “Yazma Sanatı” adlı o küçük kitap, okurken ve yazarken dil titizliğinin devam etmesi gerektiğini öğretti. Eskiden bir Türk Dil Kurumu ( TDK ) vardı; dilin gelişmesi ve güzel kullanımı için çaba gösterirdi. Şimdi böyle bir kurum yok, herkes kendi uğraşıyla, dili ve anlatımı doğru kullanma çabasını gösterecek. Dili doğru kullanan, yanlışlıkları görüp uyaran ve düzeltmeye çalışan yazarlarımız var. Bunlardan biri de Birgün’de yazan Atilla Aşut’tur. O, gördüğü yanlışlıkları tek tek göstermek ve dilin kullanımındaki hataları ortaya koymak için uğraşıyor. Onun yazılarından çok yararlandığımı söyleyebilirim. Böyle yazarlarımızın olması, dili daha doğru ve dikkatli kullanmamız gerektiğinin farkına varmamızı sağlar. Dili kullanımda ve anlatımda kılı kırk yarar bir çaba içinde olunmalıdır. Konuştuğumuz dile saygı, kendimize olan saygıdır. Dili kullanırken savrukluktan ve dikkatsizlikten kaçınılmalıdır.

                                                                       ***

Dildeki doğru yazımı ve kullanımı sağlayabilmek, kültürel bir çabanın sonucu olacaktır. Hem kendi edebiyatımız, hem de dünya edebiyatı iyi bilinmelidir. Ancak o zaman evrensel insana giden yolda faydalı olunabilir. Dili çok iyi kullanan evrensel düzeyde yazarlarımız var. Onların ortaya koyduğu eserler güzel bir örnektir. Sait Faik,  Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Dursun Akçam, Mehmet Başaran, Mahmut Makal… gibi yazarlar, dilimizin kullanım olanaklarını artırmak için çok uğraştılar. Yine düzyazı ustalarımızın yanında şairlerimiz de büyük çaba harcadı. Örneğin Cahit Külebi yıllarca TDK genel yazmanlığı yaptı. Şiir dilinin kullanımına örnektir yazdıkları. Külebi şiirimizin en güzel eserlerini ortaya koydu. Fazıl Hüsnü Dağlarca da öyledir. Bütün şiirleri dil titizliğinin ürünleridir. Şiirlerinde her yaşta okuyucuya, dilin en güzel kullanımını göstermiştir. O şiirler, Türkçe’nin ses bayrağı olmuştur. Bunlara A. Kadir, Enver Gökçe, Ahmet Arif, Şükran Kurdakul, Hasan İzzettin Dinamo, Ataol Behramoğlu, Metin Demirtaş… gibi şairler de katılmıştır. Tabiî bunların dışında unuttuklarım da var.

Dilimizi iyi kullanmalıyız, dil savrukluğundan uzak durulmalı; güzel kullanınca ne olacak, ne kazanacağız? Diye düşünülmemeli. Zaten dili iyi kullanmak görevimiz ve sorumluluğumuz. Dili iyi kullanmayanlar ve kullanamayanlar karşısındakilere bir şey anlatamaz. Ne iş yaparsak yapalım,  güzel konuşma ve yazmanın etkisi bir başka olacaktır. Kültürümüzü geliştirmek, dili iyi ve doğru kullanmak bizim elimizde. Dil, ne kadar titizlik gösterirsek, o kadar güzelleşir. Dili güzel kullanım en uzlaşmaz kişiyi bile ortak doğruya yaklaştırır. Birbirimizle didişmek yerine, doğruya, güzele ve iyiye yaklaştırır insanları. Tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarırmış.