Halide Edip Adıvar Türk Edebiyatı’nın öncü kadın yazarlarından biridir. Ulusal Kurtuluş Savaşı’na da onbaşı rütbesiyle katılmıştır. İstanbul’un işgali sırasında gerçekleştirdiği Sultanahmet Mitingi'ndeki konuşması edebiyatseverlerin belleklerine kazınmıştır. Halide Edip, bir köşeye çekilip yazılarını yazan bir yazar olmayıp toplumsal sorunlarla da ilgilenen, çözüm arayışları içinde olan çağdaş bir kadın yazarımızdır.

                Halide Edip’in romanlarından Tatarcık’ı okuduktan sonra o kadar etkilendim ki, yazarın diğer romanlarını okuma isteğimin önüne geçemedim. Sanatçının "Tatarcık" adlı eserinde çağdaş, modern, kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadın karakter vardır. Burada anlatılan, haklarının bilincinde olan, kendi geçimini sağlayabilen, üretken, başkasının desteğine ihtiyaç duymayan bir kişiliktir. Bu tip kadınlarla hayatın zorluklarının daha kolay üstesinden gelinebilir. Bu romandaki kadın bağımsız kişiliğiyle, albenisiyle, ilginç tavırlarıyla okuyucuyu etkisi altına alabiliyor.

            Ortaokul öğrenciliğim sırasında "Zeyno’nun Oğlu" ve "Kalp Ağrısı" adlı romanlarını okumuştum. Romancının güzel ve etkileyici anlatımı; toplumun yaşam biçiminin verilişi beni etkilemişti. Bu romanlarda da aşklar, acılar, yaşamın türlü sıkıntıları vardı; okurken yaşamla bütünleşiyor, hayatı daha derinliğine kavramaya çalışıyorsunuz. Ortaokul öğrencisi iken bile bu romanların etkisi altında kalmıştım. Bunları şimdi okusam, doğal olarak daha farklı açıdan bakabilirim. Toplumumuzu tanımak anlamak istiyorsak, edebiyatçılarımızın önemli eserlerini hayatımızın değişik dönemlerinde tekrar okumalıyız.

        "Handan", Halide Edip’in asıl ününü sağlayan romanlarından biridir. Yazıldığı dönemden itibaren çok sevilen ve birçok baskısı yapılan bir romandır. Handan’da evlilikler ve aşk ilişkileri konu edilmiştir. Diğer romanlarında olduğu gibi yine kadınların psikolojik bunalımlarını konu alan bir roman... Handan, iyi şartlarda yetişmiş bir genç kadın. II. Abdülhamit’in baskı rejimine karşı mücadele eden Nazım Bey’i reddederek, Hüsnü Paşa’yla evlenir Handan. Fakat evliliği iyi gitmez ve mutsuz olur. Hüsnü Paşa, Handan dışında başka kadınlarla da beraber olmakta ve bu durum Handan’ı çok mutsuz etmektedir. Handan’ın yaşadığı bu sıkıntılı hayat, beklentilerinin gerçekleşmemesi,  giderek bilinç kaybına neden olur.

              Roman, mektup şeklinde kurgulanmıştır. Romanda Handan dışında Refik Cemal, Server, Neriman karakterleri de etkili kişilerdir ve mektuplaşma bunlar arasında olmaktadır. Handan’ın yaşadıklarını İstanbul, Paris ve Londra arasında gidip gelen bu mektuplardan çıkarabiliyoruz. Handan, eğitimi, kültürü, davranışlarıyla ilgi odağı olan, çevresi tarafından sevilen bir kadındır. Handan Nazım Bey’i sevmesine rağmen ondan uzak durmuştur. Çünkü kahramanımız, Nazım Bey’in dünya görüşüne yakın değildir. Öte yandan eşi Hüsnü Paşa canının istediği gibi yaşayamaya devam eder. Handan hastalandıktan sonra da arkadaşlarının ilgisi sürer. Handan'ın iyileşmesi için elinden geleni yapmaya çalışsalar da hastalığına ve mutsuzluğuna engel olamazlar. Çünkü evlilikler düşünce ve davranış birliği olarak gelişmelidir. Ortak düşünce ve davranışlarda birleşemeyen eşler sonuçta mutsuz olurlar. Birbirleriyle ortak paydada buluşmak en basit ortaklıklar için bile gerekiyorsa, evlilik gibi bir kurumda düşünce ve davranış ortaklığının ne denli gerekli olduğunu vurgulayan bir roman olduğunu düşünüyorum.

             Can yayınları, eserin dilini sadeleştirerek daha rahat okunmasını sağlamıştır. Aile kurmak, eşler arasındaki anlaşmazlıklar, her dönem var olan ve var olmaya devam edecek konulardır. Bu yönüyle bile her zaman ve herkes tarafından okunabilecek bir roman olduğunu söyleyebilirim.