Salda Gölü, Burdur’un Yeşilova ilçesinde bulunan, dağların arasında sıkışıp kalmış bir doğa harikasıdır. Türkiye’nin en derin gölü olarak nitelendirilen Salda Gölü’nün derinliği 185 metredir. Beyaz kumu, suyunun temizliği, güzel manzarasıyla dikkat çekiyor. 44 kilometrekare yüzölçümüne sahip ve binlerce yıl önce jeolojik çökmeyle meydana gelen Salda Gölü’nün jeolojik yapısı Mars’a benziyor. Salda Gölü ve çevresi 1989 yılından beri birinci dereceden sit alanı olarak korunuyor. Gölün kuzey tarafı taşlık, kayalık, ağaçsız ve çıplak bir görüntü içinde. 
              Salda Gölü kirletilmemiş bir doğa parçası; sessiz, gürültüsüz, insanın kendi sessizliği içine gömülebileceği bir dinlence yeri. Salda Gölü çevresinde ve yakınlarında sanayileşme yok, daha yapılaşmaya açılmamış. Fazla turistik tesis yok; sadece yerli tatilcilerin uğrak yeri. Bilen yabancı turistler de Salda Gölü’ne az da olsa uğruyor. Aynı zamanda maddi açıdan diğer yerlerden daha hesaplı. Tabii sınırlı bir gelire sahip insanlar için hesap kitap önemli. Denizli’den, Burdur’dan günübirlik gidilip gelinebiliyor. Doğasının güzelliği, mavi suların değişik tonları insanı büyülüyor. 
              Son zamanlarda Türkiye’nin Maldivleri olarak adlandırılıyor. Bu sözde kamu yararından çok ticari hesaplar sezilmiyor değil. Eğer yapılaşmaya açılırsa; doğal güzellik kaybolabilir, özellikle yöre insanının bu konuda uyanık olması lazım. İnsanlar doğal güzelliklere bilimin, aklın, mantığın yol göstericiliğinde sahip çıkarlarsa, kayboluşun önüne geçebilirler. Yoksa birçok yerde olduğu gibi, birilerinin kar hırsına kurban gidebilir. Ülkemizin eşsiz güzellikteki bu yeri duyarlı olunmazsa kaybolacak gibi görünüyor. Böyle bir güzelliğin yok oluşu insanım diyen herkesi üzer. 
             Yeşilova’yı Yeşilova yapan aynı zamanda Salda Gölü’nün yakınında bulunmasıdır. Yöre insanı yaz aylarında tatili bu güzel doğanın bağrında geçirir. Bu güzel yerde konaklayanlar, soluklananlar, memnuniyetlerini ifade etmeden geçemiyorlar. 
             Yeşilova’nın burnunun dibindeki bu güzelliğin korunması, yaşatılması gelecek kuşaklar için de önemlidir. Salda Gölü’nün yok olmaktan kurtarılması, sularının çekilmesinin engellenmesi, gölü besleyen kaynakların kesilmemesine bağlı. 
             Kitle iletişim araçlarından öğrendiğimize göre Salda Gölü’nü besleyen Düden Çayı üzerinde bir gölet yapılacakmış. Yine bu göletin ardından Kayadibi Köyü’nde ikinci bir göletin yapımına başlanmış. Yöre halkı bu gölet projelerine karşı çıkıp dava açıyor; mahkeme ise gölet yapımında bir sakınca görmüyor. Bu karar bile, yöre halkının ve ülkenin uzun vadeli çıkarlarını düşününce, insanın tüylerini ürpertiyor. Yalnız Salda Gölü değil, birçok doğal güzellik benzer tehlikeyle karşı karşıya. Doğa tutkunları bunun farkındadır.
             Salda Gölü Burdur yöresinin yazlık dinlenme yerlerinden biridir. Yörenin duyarlı insanları bu güzelliğin korunması için çabalarını eksik etmiyorlar. Hesapsız kitapsız projeler, doğanın yok olmasına neden oluyor. Son yirmi beş yıldır gölün sularının 4 metre kadar çekildiği söyleniyor. Oraya gidip görenler, bilim insanları bunun ilerde yaratacağı sıkıntıları, iklimsel değişiklikleri gözlemleyebilmektedir. Bu duyarlılığın sonuç vermesi için, çevrecilerin çoğalması ve sorunun gündemde tutulması gerekiyor. İlgisiz kalınırsa, Salda Gölü gibi birçok güzel doğa parçası yok oluşun eşiğine gelecektir. 
             İnsanlar yanlışa düşüp doğaya sahip çıkmaz, talana ortak olursa gelecek kuşaklara karşı sorumsuzluk etmiş olur. Bireysel duyarlılık, toplumsal sorumluluğa dönüşürse doğanın yok edilişinin önüne geçilebilir. 
            Göllerin doğal güzellikleri bozulmasın; dereler, çaylar, nehirler özgürce aksın..

Mehmet PEKDÜZ