"Evrende her şey birbirine bağlıdır; ikrarlıdır! Evrenin kuruluşu da, gezegenler de öyledir. Alevilik, insanı Hak'ta, Hak'ı insanda bulmaktır. "

Daha önceki iki yazımda İslam tarihi içinde Kerbela Olayını, Alevilik kavramını ve iktidarlaşan Alevilik hususlarını genel hatlarıyla ele almaya çalışmıştım. Alevilik de diğer din ve inançlarda olduğu gibi halklara veya coğrafyalara göre farklılıklar gösteriyor. Raê Haq, kendini Alevilik içinde ifade eden, günümüzde klasik İslami etkiler / etkilenmeler yaşasa da özgünlüğünü koruyan bir yapıdadır. Raê Haq inancıyla ilgili Dersim’de ikamet eden Ali Doğan’la söyleşi yaptım.

Ra (Kirmançkî) Rê (Kurmancî) yol demek… Raê Hak (Raê Heq), yasaya, hakikate, bilgeliğe uygun olma; doğruluk, hakikat, yasallık anlamına geliyor. “Hakka giden yol” veya “Hakikat Yolu” olarak da tanımlayabileceğimiz bu kavram Alevi inancı için son derece önemli… Annem ve babam sabahları güneşe dua ederlerken, “Ya Hak, Ya Gerçek” diye başlarlardı. Bu yolun birçok kavramı var, ikrarlık ise Raê Hak’la bütünsellik taşıyor. İkrar da yol demek. Ne diyorsun, çok mu kafamız karışık bu konularda?

İkrar; varlığın tümü bir ikarlık esası içinde oluşmuştur. Bilim de bunu ispatlıyor zaten, felsefe de... Yol, başta tartışılır. Yol kapısı ikrar kapısıdır! ‘Yer ve gök yok iken zulümattan’ bahsediyor Başköylü Hasan Efendi! Yol ise, 18 bin âlemden geçip günümüze gelme olarak tarif edilir. Evrende her şey birbirine bağlıdır; ikrarlıdır! Evrenin kuruluşu da, gezegenler de öyledir. Alevilik, insanı Hak'ta, Hak'ı insanda bulmaktır. Her şey onda mevcuttur. Hak yolcusu bilgedir. Bir talip, bir can, bu gerçeği kavramakla insanı ve Hak’ı kavrar. Hak, bütün özelliklerini âdemde (insanda) gösterir. Edebi dünya dedikleri de ışık ve nurdur.

Herdem, bir an binbir alemin içindedir, binbir alem de bir anın içindedir.

Hak, nurdur, ışıktır! Tüm varlıklarda Hak var. İkrarlık da Hak’tır. Güneşte, Ayda dedelerimiz Hak’ı, hakkını görmüştür. Bütün bunlar birbiriyle bağlantılıdır. Masum-u Pak’a nur ve pak denir.  Mevcut varlığın içindeki bütün zıtlıklar da Hak olarak görülüyor. Zahiri âlemin ötesinde nur vardır. İnsanların ‘ışığı gözünde görüyorum’ dedikleri odur. Işık ve nuru Hak olarak görüyoruz.

Hak kavramı veya gerçekliği toplumsal yaşamda nasıl yer ediniyor?

Mesela bizim evliklerimiz ikrar ve iman üzerinedir. İnsanı Hakka götüren ikrarlık ve doğruluktur. Karı koca ikrarlar… Onlar bir oldular. Birbirlerine iman ettiler; malları canları, döşekleri bir oldu… Biz hepimiz Hakkın nurundan gelmişiz.

İnsanı tanımak istiyorsanız aynayı kendinize tutun, sizin cemaliniz Hakkın cemalidir. Bizim secdemiz o ışıktır. Klê de o yüzden keseriz, dağa, suya, toprağa, insandan insana o noktaya yöneliriz. İnsanda Hakkı görürüz. 

Haq ve Nehaq ( Hak ve Nehak )

Hak ve Nehak! Haklı veya haksızı ayırmak için halkın kendi içinde sorunları çözmek için kullandığı bir mahkeme yöntemidir. Daha büyük sorunlar civatlarda ele alınırken günübirlik sorunlarda bu yöntem uygulanır. Mahkeme yerinde halk ‘banê rusipi bikê, kî bila wera ki hek’e ki nehakê?’ (Gidin rusipi’ye çağırın gelip baksın, haklı mıdır, yoksa haksız mıdır ) denir. Rusipi ise Kâmili İnsandır. Hak divanını temsilen konuşur. Adalet duygusu da Hak’ka göredir. Bizde ‘yüzün ziyarete dön, üç adım yürü ve yemin et’ denir. Şayet yaparsa bütün iddialar son bulur. O Hak’ın divanıdır. Suçlular üç adım atmazdı… Çoyê Hak, ( Hak’kın Değneği ) Toplumsal sorunların çözümünde kullanılan bir kavramdır. Nefs, öldürme, başkasının canını incitme gibi olaylar olmaz. İki tarafı durdurmak için araya atılır we çoyê Hakê ( bu hakkın değneğidir ) denir. Ser Çoyê Hak sun bike! ( Hakkın değneği üzerine yemin et ) Doğruluğa davettir. Çitê Anafatma, Kumê Anafatma denir. Çit, yazma da ortaya atıldığında aynı misyonu üstlenir. Biz cem ve ziyaretlerimizi geçip mahkeme kapılarına gitmedik…  Riya me, Riya Hak’a. Riya Hak daşöne! ( Bizim yolumuz Hak Yoludur, Hak yolunu süreriz ).

Hak İkrarlık ve Rızalık Üzerine Kuruludur

Hak kavramı bir bütün olarak insanın dünya ve evren ile birlikteliğini ve hukukunu belirler. Bu ikrarlık ve rızalık üzerine kuruludur. İlişkilendiğin her şeyle, evrenin bütünüyle,  onlar bir ikrar rızalık içinde yaratıldığı için, sen de onun bir parçasısın. Evrenle ikrarlısın. Rızalık da bunun yaşam tarzıdır. Öküzünü çifte koşunca bile rızalık istersin.

Mora Hak, tarlayı biçip harmana getiriyorlardı, pir gelir buğdayı tahılı kubbe şeklinde mühürlerdi. Ona ( xirmancik / galmast) Hak verirlerdi. O mühürlemeden kimseye bir tek verilmezdi. “Hak’kımı ver” denirdi. Parsa da dışarıdan gelenlere verilirdi. Hak ise yakınlardakilere…

Neyle ilişkilenirsen ilişken, onunla rızalık almak Haktır. Hiçbir şeyin Hakkı sende kalmayacak. Hak Haklanan yerdedir. Bütün evren senin gibidir. Sen onun bir parçasısın. İnsanlar yapılan ticarette de aklanmak zorundadır. Aklanmak Haklanmaktır.

İkrar iki taraflıdır. Rızalık lokma dağıtılarak alınır. Rızalığın olmadığı yerde Hak yoktur. Kız istersen, cenaze kaldırırken rızalık istenir. Ne ile ilişkilenirsen ilişkilen rızalık üzerine gelişmek zorundadır.

Onun bozmamak lazım. Pirler kesilmesin diye ormanları mühürlemişler. Maden arama toprağa zarardır. Ona zarar veriyorsun, ondan rızalık almak gerekir. Ev yaparken toprağın rızalığı alınır, 12 kuruş atılır oraya… Hak oluyorum sana diyor. Hakkın karşılığıdır. Kerpiç dökülürken toprak kontrol edilir, mezar olmasın, ağaçların kökleri etkilenmesin. En saf ve ilişkisiz toprak alınarak kerpiç dökülürdü. Eskiden Düzgün Baba’ya bir çivi çakabilir miydin? Şimdi her yeri delip geçiyorlar.

Bu değişiklikler yapıldığında cem yapmışlar, rızalık almışlar. Yoksa hiçbir değişiklik yapılmaz. Doğaya yaklaşım mantığımızı netleştirmemiz lazım. Bu mühürlü topraktır, bunu bozmak istiyorsanız cem yapın, halkın Hakkını rızalığını alın. Turab, büyüklük küçüklük olmaz, eşitliktir. O toprak gibidir. Toprak her şeyin doğumuna neden olandır. Toprakla oynarsan her şeyin dengesi bozulur. Sular bozulur. Hakla oynarsan nehaka dönüşür.

Hak, bizde yaşamın öğretisidir

Bal dağıtılırken de gel hakkını al denir.  Emrê Hak, evlilikle ilgili ritüelleri ifade eder, rızalık üzerine kuruludur. Xonçeyê Hak, kız istendiğinde xonçe ( honça) indirilir. Hz Musa’ya da geçmiş. Akasya ağacından da masa yapın der. Orası Hakkın divanıdır. Bu yolun erkânıdır.

Yüzyıldır Aleviliğe yeni bir format atmaya çalışıyorlar

Sindorê Hak: varlığın tümü bir işleyiş içinde kendini var etmiştir. Onun oluşturan enerjinin kendisini Hak olarak görmüştür. Onun değişime uğraması yine o enerji tarafında yapılır. Kendi aralarındaki sınır da Hak adına verilmiştir. Hak ve Rızalık yolu… Tek taraflı sınır değiştirilemez. Sınırın değiştirilmesi için ikrarlık – rızalık yoluyla olur. Değiştirilirse ceme getirilir ve yol düşkünü ilan edilirdi.

Lokmayê Hak: Kırklar mitolojisinde de var, rızktır. Lokma ihtiyaç duyanlara veya ihtiyaca verilir. Rızk Haktır. Hak da herkesin malıdır. Dilencilik değil. Kırklarda peygamber kapıyı açamıyor, üzümü 40 bölüp eşit dağıtıyor. Lokma bizde eşit dağıtılır. Ürünün fazlası elde tutulmaz. Dağıtılır.

Klê Hak:  Niyaz etme, Hak adına saygı gösterme. Kleyê Hak… Kadından da kesilir. Hak adına… taştan da kesilir. Birbirimizde Hakkın makamı vardır. Bizim vicdanımız Hakkın mekandır. Ya Hakkın mekanı ya da tavusun mekanıdır. Dest Hewdura, Hevra Dest Hakra! El ele, el de Hakka! Parçadan bütüne, bütünden parçaya… Ocak sistemi bunun üzerine kurulmuştur. Himmet Hak’ra! Güç Hak’ta olsun. Bana himmet edin, yani Hak verin. Karşılığında himmet Hak’ra denir. Yani güç Hak’ındır.

Nura Hak: Haq’ra hat, çû Haqê xwe! Hak’kan geldi, Hak’ka gitti. Ölüm o yüzden yoktur. Nereden gelmişse oraya gider.

Hak Meydanı: ‘38’de de Hak Meydanı açılmış. Civat yapmışlar, İkrar vermişler. Biz daha talip bile olamamışız.

Deriyê Hak: Hangi kapı hayırlıysa o olsun. Doğum kapısı Hak kapısıdır. Bunlar toplumda bir zihniyet oluşturmuştur.  Kızılbaşlık bize başkasının koyduğu bir isimdir. Hak’e Xwe! Herê Hak’ka xwe bigre ( git hakkını al ) denir. Bizde delilerimiz bile bir şey isterken “hakkımı ver” der. Karşılıklı Hak’lanmak… Tarlayı biçerken bir kısmı bırakılır; Hak’kê hardê dawreşa (toprağın dervişlerin hakkı). Kuşların, canlıların, hayvanların tarlasını ekmişsin, onların hakkını vereceksin, kendi hakkından fazlasını doğada almayacaksın.

Mora Hak: Her geçişin formatıdır. ‘Hak morkır’ denir. Her şey yeni bir âleme geçer. Eskiden düğünler 3 gün sürerdi. Perşembe, Cuma, Cumartesi Pazar sabahı biterdi. İlk gün her evin kapısına gidilip elma dağıtılırdı. O gün düğün olunca herkes temiz elbiseleri giyer, kapısının önünü temizlerdi. Evde kim bekliyorsa biraz para bırakırdı büyükleri. Davulculara çıralık verilirdi. Davulcu bütün evleri küsülü olsalar bile gezerdi. Herkes davulcuyu güler yüzle karşılar. Kırmızı Elma veya glor ( yağlı ekmek ) verilirdi. Kırmızı Elma alan herkes nedeni ne olursa olursun davete gitmesi gerekirdi. Çünkü elma Hak’kın nişanıdır.

Gelin istenince damadın köyüne götürülür. Komşu evinde kalır. Pazar günü çıkarılır, düğün alayıyla Köyde gezdirilir. En son damadın evinin önüne getirilir. O ana kadar musahip ve damat hazırlanır. Bir palto altında, iki beden bir can, ikrar olmuşlar, hazırlanırlar. Onlar da gelir geline kırmızı elma atılırdı. Gelin damadın evine alınır. Musahip ve damat başka eve giderdi. Pazar günü gençlerin bir kısmı damadı korur, bir kısmı da şakaca vurmaya çalışarak ritüel yapılırdı. Öyle eve alınırdı.

Bütün ritüel bittikten sonra yaşlı bir rusipi (yaşlı adam / ak saçlı ) eve giderdi ve Mora Hak yapardı. O zamana kadar kadın Hak’kın yarattığı şekilde kalırdı, bakir! Hak’kın yarattığı şekilde. O yüzden ondan o gece bir bedensel değişikliğe uğrayacak diye rızalık alınırdı. Hakkın emir ve düzenine göre olması gerekirdi. Çu dest da hew! Ellerini birbirine verdi. Mora Hak birna ( Mora Hak kestiler )!

Kızım bugün rızalığınla bu insan sana ikrar olacak, çocuğunuz olacak, bu ikrarlıkta olacak, sen buna ikrar veriyor musun? Sonra dönüp erkeğe döner, siz bu andan sonra ikrarsınız. İkrar iman üzerine çocuklarınız olacak, yol süreceksiniz, sen de bunu kabul ediyor musun? Musahip şahittir. Dede Kamil İnsandır. Hâkimdir. Sözleşmeyi Hak adına kıyıyor. Toprağa Hak dedikleri gibi Kadına da Hak demişler. Toprakla aynı.

Sonuç olarak

Ali Doğan’ın anlatımları Dersim’de yaşayan ve Raê Haq inancını kendine yol belirleyen insanlar açısından bir hatırlatma niteliği taşıyor. Raê Haq inancını tarihsel boyutuyla anlamak için çeşitli araştırma yazıları, makaleler ve tezleri okudum. Yine ailemin günlük yaşamında inanç yapısı, yaşam tarzı karşılaştırdım.  Özetle birkaç şey söylemek gerekirse, tek tanrılı dinlerin çok ötesine uzanan, tarihsel süreç içinde birçok din ve inanç sisteminde etkilenen/etkileyen, Mitraizm, Maniheizm,  Alevilik, Ehli Hak inancı, tasavvufun ağır izlerini taşıyan,  ancak özgünlüğü olan; daha çok animist bir özellik göstermektedir. 

Alevilik içinde kendini ifade etmekle birlikte benzer inanç veya mezheplerden farklılık gösteren, özellikle 1950’lerden sonra Bektaşilik etkisinde veya etkisine maruz kalan Raê Haq inancı, klasik tanrılı veya devletleşen din ve inançlarla benzerlikleri azdır.

Raê Haq inancında eril ve dişil evliyalar vardır; eril bir inanç veya dinsel özellik taşımaz. Yakarış onların üzerine yapılır ve evliyalar cezalandırıcı değildir. Cehennem veya cennetleri yoktur, insanı öte dünyada yakmazlar veya ödüllendirmezler. Örneğin Xızır; yar ve yardımcıdır. Darda olana yardıma koşan, iyilik edicidir, insanları ateşlere atıp yakmaz.

Bütün ritüeller evliyaların ( Xızır, Düzgün Baba, Munzur Baba, Ana Fatma vb.) adları anılarak yapılır. Genelde dualar evliyaların adı anılarak yapılırken, beddualar ‘Allah’ veya ‘Tanrı’ adıyla yapılır. Kısacası Raê Haq klasik bir din veya inanç yapısına sahip değildir; aksine doğayla bütünleşen, birlikte yaşamayı esas alan, ikrarlık ve rızalık üzerine, eşitlikçi, hak esaslı bir yapıya sahip yaşam ve inanç tarzıdır.