İl dışından gelmişlerdi. Arabalarını park edecekleri bir yer arıyorlardı. SEYİT RIZA Parkının çevresinde de yer bulamamışlardı. Durup benden oto park olup olmadığını sordular. Gayri ihtiyari gülümsedim. “Küçük bir kapalı oto parkımız var. Belediyenin önüne gidin sorun size gösterirler dedim” Park yeri aramaktan yorulmuş. Sıkılmış, olmalıydılar. Arabada küçük çocukları da vardı.
  
SEYİT RIZA Parkı’nın çevresi özel otolarla, adeta kuşatılmıştı. Bir önceki belediye Başkanı, Edibe Hanım, otoların, yayalar için ayrılmış kaldırımı geçip nerede ise parkın içine girecek şekilde park etmelerini engellemek için demir korkuluklar diktirmişti. Demir korkulukları aşamayan özel otolar, bu kez yolu kapatacak şekilde park ettiler.
 
Yalnız, SEYİT RIZA parkının çevresindeki yollar değil, şehrin içindeki bütün yollar iki taraflı park eden araçlar tarafından daraltılmış. Adeta şehir trafiğe kapatılmıştır.
 
Bağlı bulunduğumuz şirketin müfettişi gelmişti. Şehirdeki bu karmaşayı, park sorununu görünce, şaşkınlıkla, “Belediye, bu keyfiliğe nasıl izin verir” dedi. Hemen bütün şehirlerde, belediyenin görevlileri belirlenen alanlarda park eden araçlardan park ücreti alırlar. Bu hem belediyeye gelir, aynı zamanda istihdam sağlar.
  
Bizim belediyemizde bunu uygulayabilir. Bakın göreceksiniz park ücreti ödemek istemeyenler, araçlarını, istedikleri yere, şehri daraltacak şekilde park etmekten vazgeçeceklerdir.
  
Uygar insan, keyfi için yaşama, insanlığa zarar vermez. Toplu taşıt araçları dururken, birkaç kilometre uzaktaki evinden, şehre iş yerine özel aracı ile gelmez. Ne yazık ki bizim DERSİMLİ kültürlü insanlarımız, iki adımlık yere özel araçları ile giderler. Yolları, meydanları, şehri daraltır. Havayı kirletirler.
 
Bütün bu karmaşa içinde, sürücülerin, keyfiliği, karmaşayı iyice artırmakta, kazalara davetiye çıkarmaktadır. Cep telefonu kulağında, sağına soluna bakmadan seyreden, hatta yolun ortasında park edip cepten sohbetine devam eden sürücüler, trafiği içinden çıkılmaz hale getirmektedirler. Varsın telefonu çalsın. Açmasa kıyamet kopmaz ya. Park ettiği zaman arayana cevap verse, trafik kurallarını ihlal etmese, kendisi için, trafik için, yaşam, insanlık, için daha iyi olmaz mı? Trafik kontrol ekipleri artık bunlara göz yummaktan vazgeçmeli, uyarmalı, hatta ceza bile yazmalıdırlar.
 
Trafik kurallarına uymayan, araçların, sürücülerin yanında yayalar da, zaman, zaman kurallara uymuyorlar. Bazıları, kaldırımlar kapatıldığından, otoların yolunu kullanmak zorunda kalırken, bazı yayalarda, umursamazca, keyfi olarak oto yolunu kullanırlar. Korna seslerine bile aldırış etmezler. Kızarlar.
  
Aralarına katılmak istediğimiz uygar ülkelerde, hemen herkesin otomobili olsa da, yaşamı daraltmamak, çevre kirliliğine yol açmamak için toplu taşıt araçlarını kullanırlar. Büyüğü, küçüğü, hemen herkes bisiklet kullanır. Bizim büyüklerimiz bisiklet kullanmayı ayıp saydıkları gibi, tenezzül de etmezler. Otomobiline binen uygar ülkenin sürücüsü, telefonunu kapatır. Kapatmasa da, çağrıya seyir halinde iken kral bile arasa cevap vermez. O ülkelerde seyir halinde telefonla konuşmak, trafik suçlarının en büyüklerindendir.
   
Her gün yeni buluşlarla, yeni teknoloji ile buluşan insanlık, tarihinin en yenisini, en kolayını, kısacası altın çağını yaşamaktadır. Çağın getirdiği bu değerler, kolaylıklar, insanı, insan yapan değerlerle buluşturmalı, doğayı, çevreyi koruyan, insan haklarına saygılı insanı şekillendirmelidir.
  
Yer, yer kan gölüne dönen dünyamızda, bu beklenti hayal olmanın ötesine geçememektedir.
 
ŞEHRİN SİVİLLEŞMESİ,
 
Giden Valimiz şehrin sivilleşmesi projesinin uygulanacağını, şehir içinde kalması uygun görülmeyen kurumların, şehir dışında tahsis edilecek alanlara taşınacaklarını ifade etmişti.
 
Askeri kurumların şehir dışına taşınması için bu köşede kamuoyu adına defalarca çağrıda bulunmuştum.
  
Halk iradesi ise halka sorsunlar. Şehir Halkının tamamı bu kurumların şehir dışına taşınmasını istemektedirler.
 
Halk adına bir kez daha çağrıda bulunuyorum. “Lütfen şehri sivilleştirme kapsamında sivilleştirelim. Köy Hizmetlerine ait büyük tonajlı araçları da şehrin dışına, onlar için hazırlanacak alana taşıyalım. Gürültüsüz, yaşanır bir şehir özlemini gerçekleştirelim.
 
Bunda da en büyük görev, yeni Sayın Valimize düşmektedir. Devlet adına bu yetkisini kullanırsa, tarihi bir adım olur.
  
BELEDİYEDEN VATANDAŞIN İSTEĞİ
 
Atatürk Mahallesi’nden bir okurum geldi. “Hocam, biz sesimizi yeterince duyuramıyoruz. Bir kez de derdimizi sizin aracılığınızla dile getirmek, duyurmak, istedik. Müteahhitler, inşaat alanlarından çıkardıkları hafriyatı, toprağı, taşı, inşaata yakın mahalleye dökmektedirler. Bu mahallede çirkin görüntülere, yol açtığı gibi mahalleyi de daraltmaktadır. Belediyeden ricamız bunlara izin vermesinler” diye tepkisini, ricasını dile getirdi. Biz de belediyeye duyurmak için köşemize taşıdık.

Fikri TAŞ