Üniversitemizin düzenlediği, 4 gün süren Bahar Şenliği, şehri şenlendiren, şehre, renk katan, ikinci öncü bir festival gibiydi.
  
DERSİMİ, ilçeleriyle birlikte, sosyal, kültürel, ekonomik yönden geliştiren şenlendiren, renkli kılan üniversitemiz. Fabrikasız, DERSİMDE, bacasız fabrikamız oldu.
 
Bu fabrika her yeni gün yeni, yeni tüten bacaları ile DERSİMLİLERİN, yaşamlarına renk kattı.
  
Rektörlükle, Öğrenci Konseyinin ortaklaşa düzenledikleri, Mardin DEYRULZAFARAN Kilisesi, Papazı GABRİAL AKKURT’LA, CAMİ İMAMININ davet edildiği, Bahar Şenliklerinin açılışı coşkulu bir katılımla, kutsal mekân GOLE ÇETUDA mumlar yakılarak, dualar edilerek, yapıldı.
 
Bir, öğretim yılını geride bırakan üniversitelilerin şenliği, Bahar Mevsimindeki çiçekler gibi renklendirmişti. Her yanı.
 
Başarılı bir öğretim yılı gerçekleştiren üniversitenin Genel Müdürü, patronu, Sayın Rektörün, her zaman gülen yüzü, daha çok gülüyordu. Öğrencileri kadar şendi. Sevinçliydi.
  
Açılışta yaptığı konuşmada, “çok kültürlü bir yapıya sahip olan ülkemizin bir köşesinde, farklı din adamlarını, farklı, dil, inanç ve kültürleri bir araya getirerek bir zenginlik yarattık. Özlenen bir birlikteliği paylaştık, Sevinci yaşadık” diyordu.
  
Açılışa katılan, kutsal mekân GOLE ÇETUDA mum yakan, Belediye Başkanı Mehmet Ali Bul, dua etti. “Biz dualarımızda, önce cümle Âleme, sonra kendimize isteriz. Burada da, önce kendimize değil, cümle Âleme, bütün insanlığa barış için dua ediyoruz” diyerek barışın bu güzellikler, için ne kadar önemli olduğunun vurgusunu yaptı.
  
Belediye Başkanının duasına âmin diyen misafir Papaz GABRİAL AKKURT, DA, kanla yoğrulduğunu, boğulduğunu, söylediği, Dünyaya, barış gelmesi için dua ederek, bu güzellikleri, bu birlikteliği yaşatanlara teşekkür etti.
  
Dört gün süren şenlikler, fotoğraf sergileri, gösteriler, halk oyunları, müzik toplulukları, KOMA HİVRON, KOMA VENGE AVE, OMEDYA MESTU guruplarının, Kardeş Türkülerin, AYNUR DOĞANIN müzik ziyafetleri, şöleni, renkli kılan, zenginleştiren, etkinliklerdi.
 
Bir zamanlar Üniversitesi olan kentlere gıpta ederdik.
  Haklıymışız.

 

 

 

   ARYANIN DOĞUM GÜNÜ 
 
Yaşamının dördüncü yılına ayak basacak ARYANIN, doğum gününü kutlama hazırlıkları günün erken saatlerinde başlamıştı. Annesi ile babası, alacakları oyuncak hediyeler için oyuncakçıları gezerken, kutlamaya katılacak yakınları da düşündükleri hediyeler için çarşı alışverişine çıkmışlardı.
  
Sipariş verilen doğum günü pastasını gören ARYA, kendisi için düzenlenen kutlamanın önemini biraz daha hissetmiş olacak ki daha bir şaşkınlık içindeydi.
 
Pastanın üzerine dikilen mumları karanlıkta söndüreceğini düşünen ARYA, sık, sık balkona çıkarak akşamın karanlığın ne zaman geleceğini sabırsızlıkla bekleme başladı.
 
Bir türlü akşam, olmuyor. Karanlık gelmiyordu. ARYANIN sabırsızlığı giderek artıyordu.
 
Kutlamaya katılan DENİZLE, ARYANIN ablası ROŞFERİN de sabırsızlığı artıyordu.
 
Karanlık tam bastırmadan, salonun lambaları kapatılıp ortaya konulan pastanın yakılan mumlarını söndüren ARYA,’ben büyüdüm.’diye çığlık atıyordu. İkinci kez yakılan mumları söndüren DENİZ, “ben de doğum günümde büyümüştüm” diyordu.
  
Babasının getirdiği atlı bisiklete binen ARYA’NIN gözü kimseyi görmüyordu. “Bisikletime binip bağa gideceğiz. Büyükbaba” diyordu.
  
“gideriz” dedim.
    
KARNE SEVİNCİ
    
Denizin Babaannesi aradı. “Deniz sizinle konuşmak istiyor” dedi. Telefonla konuşmayı sevmeyen Deniz, telefonda konuşmak istiyordu. Telefonda heyecanla, “büyük baba, ben karne aldım. Hepsi pekiyi” dedi. İlk kez karne alan DENİZ, çok sevinçliydi.
   
Eve erken gittim. Evde beni yalnız DENİZ, değil, ROŞFER’LE, ARYA’DA, birlikte koşarak karşıladılar. ROŞFER’LE, DENİZ karnelerini sallarken karnesi olmayan küçük ARYA, onlara bakarak birazda tepkiyle, “bende okula gidip karne alacağım” diyordu. Büyük babalarından ödüllerini alan, DENİZ’LE, ROŞFER, İN, sevinci katlanırken, ARYA, kaşlarını iyice çatmıştı.
   
30 yıl, karne sevincini her yıl ikişer kez alan, öğrencilerimle paylaştım. Karnesini sevinçle sallayarak eve koşanların yanında, ağlaya, ağlaya eve gidenlerin acılarını sevinçlerini paylaştık.
  
Geçmiş yıllarda, ülkemiz, bu günkü çağdaş eğitim sistemine sahip değildi. Öğrenciyi merkeze alan eğitim sistemi yoktu. Çocuk, öğrenci, hep ikinci plandaydı. Bugün öğrenci merkezdedir. Eğitimi o şekillendirecektir.
  Denizin karne alması acımıza su serpmişti.

 

Fikri TAŞ