Yıllarca inşaatı süren, hizmete girmesi beklenen hastane, Sayın Valimizle, Sayın Sağlık Genel sekreterinin yoğun çabaları, ısrarı, sonucu hizmete girdi.
   Hizmete girmesiyle kamuoyunun gündemine oturması bir oldu.
   Hizmete girmeden önce Sayın Valimizle birlikte biz gazeteciler, hastaneyi,  eksikliklerini, artılarını göremeden gezmiştik. Girip baktığımız hasta odası, Tunceli manzaralı, dayalı döşeli televizyonlu, yıldızlı bir otel odası gibiydi.
 Henüz, poliklinikler, servisler, üniteler, yeni modern teknik cihazlarla, donatılmadığından, yeni hastanenin yeni yüzünü, görememiştik.
  Geçen hafta, bir yakınım rahatsızlanmıştı. Gece saatlerinde, acile gitmek durumunda kalmıştık. Acilde her zaman gördüğüm doktor, görevliydi. Sormadan edemedim. "Sizden başka doktor yok mu? Her geldiğimde sizi görüyorum" dedim. Güldü. "Yok, sayılır" dedi. "Atananlar, kısa sürede ayrılıp gidiyorlar. Yük, bize, birkaç doktora, kalıyor. Bu yükü taşımayacak durumda kalırsak bizde bırakıp gideceğiz” diyerek dert yandı.
   Daha önceleri de, bu köşede, acil servisteki, doktor yetersizliğini, birkaç kez dile getirmiş, acil servisin acili yetini belirtmiştim. Yetkililer, bu eksikliği giderecek tedbirler alacaklarını ifade etmelerine rağmen, ne yazık ki bu eksiklik, hala bir türlü giderilemedi.
 Nerdeyse her ilde bir tıp fakültesi kurulmuşken, yılda, binlerce doktor diploması verilirken, hala bu eksikliğin sürmesi, doktor yetersizliğinden değil, bizim ilimizdeki eksiklikten, ilimizle ilgili ön yargıların hala aşılamamış olmasından, yetkililerin atamalarda, yeterince ısrarlı olmayışlarından olmalıdır.
  Acilci hekimlerin, iş bırakma eylemlerinde ileri sürdükleri gibi, Sağlık Bakanlığının da aile hekimlerinden, haftada 8 saat acil servislerde nöbet tutmalarını istemesi, bu açıklığı, büyük ölçüde giderebilecektir.
  Hizmete giren yeni hastanemizle ilgili kamuoyunda yoğun söylentiler, iddialar vardır. Bu iddialar, büyük toplumsal bir beklentiyi, sevinci, adeta boşa çıkarmış gibi.
  Sağlam bir zemin üzerine inşa edilmediği, zeminin, sağlam olmadığına dair rapor verilmesine rağmen, aynı zeminde, ısrar edildiği, altında su kaynaklarının olduğu, şimdiden bina duvarları ile çevresindeki toprak zeminin, bir birinden ayrıldığı, açıklıkların, gözlendiği, çatısının aktığı, asansör boşluğunun suyla dolduğu, bazı ünitelerin, ameliyathanelerin, müdahale servislerinin, tam kapasite ile çalışmadığı, zemin döşemelerinin, kısa sürede bozulduğu, fayansların çatladığı, 60 adet eksiliğinin olmasına rağmen, müteahhidin ısrarı üzerine teslim alındığı, iddiaları var.
   Bütün bu iddialar abartı da olsa, doğru olduğuna inanmasak ta, hala eksikliklerin, olduğu bir gerçektir. Hastanenin girişinde çatıdan suların aktığına bizzat tanık olmuştum. Yeni yapılmış bir binanın, üstelik hastane gibi önemli bir kurumun çatısının akacağına inanmadığımdan o anda orada bulunanlardan "yanılıyor muyum" diye sormuştum. "Çatıya bakın" demişlerdi.
  Bir okurumla, paylaşmıştık. "Hocam" dedi. "TOKİ, Ülkede konut sorunun büyük ölçüde çözmüş, büyük, başarılı bir kurumdur. O başarılı kurumun, Tunceli Devlet Hastanesinin inşaatını verdiği müteahhit, o kurumun, büyüklüğüne yakışmayan bir müteahhit olmalıdır. Bir TOKİ müteahhidi, üstelik bir hastane inşaatında, bu kadar eksiklik yapamaz. İnşaatını, yıllarca süründürdüğü gibi, tamamlamadan, yarım yamalak, bir sürü eksikliğini gidermeden, teslim edemez. Bunda yalnız onun mu suçu var. Hayır. Onu, inşaat süresince, şartnamede belirtilenleri yerine getirmesi için denetlemeyenlerin, kıyamayanların, es geçenlerinde, suçu olmalıdır" diyerek içini döktü.
  Okurum haklıydı. İnşaatı yıllarca sürmüştü. Sayın Valimizle, Sağlık Genel Sekreterinin ısrarlı takibi, zorlaması olmasaydı. Belki bir iki yıl daha hizmete giremeyecekti.
  İddialar üzerine, Sağlık Genel Sekreteri, hastaneyi gazeteci arkadaşlarımıza gezdirmiş. Bazı eksikliklerin hala sürdüğünü gazeteci arkadaşlarda, gözlemlemişler. Sayın Genel Sekreter, hastanenin geçici teslim alındığını, eksiklerin, tamamı ile giderilmediği sürece katı tesliminin yapılmayacağını, eksikliklerin tespit edilerek giderileceğini belirtmiş.
   Hastanenin çalışanları ile görüştüm. Bir başka uygulamadan dert yandılar. Eskiden, o günün koşullarında personel yetersizliğinden, bazı sağlık çalışanlarının, mesleklerine bakılmaksızın ihtiyaç duyulan yerlerde görevlendirildiklerini, uzun yıllar görevlendirildikleri yerlerde çalışmış, mesleklerinden uzak kalmış, çalıştığı işte, uzmanlaşmış, personelin, Sağlık Genel Sekreteri tarafından, yerlerinden, alınıp eski mesleklerine uygun yerlere nakletmesinin Sağlık çalışanları arasında huzursuzluk yarattığını anlattılar.
  Bu düzenlemenin, yönetimle çalışanları arasında görüşülerek, anlaşılarak yapılması, şüphesiz ki en uygunu olacaktı. Bir kurumun, sorunlarını, kurum çalışanlarının görüşü alınarak çözmesi, çağımızda, yönetimlerin, yöneticilerin, görevleri olmalıdır. Aynı zamanda bu çalışanların haklarına saygı duymaktır, onlara değer vermektir. Çalışanları, dışlayarak, görmezden gelinerek, yapılacak çözümlerin, sağlıklı sonuçlar vermediği bir gerçektir.
   Geçmişte, ön yargılarını aşamamış, yöneticilik değerlerinden uzak, Milli Eğitim Müdürleri tarafından, Tunceli, Milli Eğitim Kadroları, uzmanlıklarına, görev yerlerine bakılmaksızın dağıtılmıştı. O yıllar, sonraki birkaç yıl, Tunceli Milli Eğitim Tarihinin en kötü, başarısız yılları olmuştu.
   Tanıdığım, konuştuğum, hatta Tunceli Sağlık çalışanları için bir şanstır. Dediğim, Sayın Genel Sekreterin, "onlardan mı soracağım" ifadesini kullandığına inanmadığım gibi, çalışanlarını huzursuz kılacak uygulamalara izin vereceğine de inanmıyorum. Bu işte bir anlaşılmamak olmalıdır.
   Sayın Valimizin, iddia edilen bu eksikliklerin sürmesine izin vermeyeceğine, varsa da kısa sürede giderilmesini sağlayacağına herkes gibi ben de inanıyorum.   Yeni hastanemiz, artılarıyla, eksileriyle Tunceli halkına hayırlı olsun
 

Fikri TAŞ