Koleksiyoncu, koleksiyon dünyasına çok çeşitli amaçlar ile adım atar. Kimi eski nesnelere duyduğu meraktan, kimi elde ettikleri nesnelerin değerlerinin daha kısa sürede değer kazanacağını düşünerek tatlı kazançlar elde edeceğini düşünür. Kimi koleksiyoncu da bizim gibi geçmişten bir zaman makinası gibi günümüze gelen o nesnelere dokunarak yine geçmişten gelen mesajları algılamaya çalışır ve o gizemli ruhunu günümüzde yaşamak isteyen kişilerdir.

Nasıl başlanırsa başlansın sonuçta o nesnelere dokunduğunuzda bu ruhu hissedemiyorsanız,  o nesnelerin tamamına ulaştığınızda ya da uzun süredir peşinde koştuğunuz parçayı bulup ellerinizde aldığınızda mutluluk duymuyorsanız koleksiyoncu değilsiniz demektir. Bu işin ticaretini yapan bir tüccardan farkınız yoktur. Profesyonel olarak bu alanda ticaret yapmıyorsanız kazanç elde edeceğinizi de düşünmeyin.

Koleksiyon dünyasının aslında pek çok sorunu bulunmaktadır. Ne amaçla koleksiyon yapacağını bilmeyenler kısa sürede bu işten vazgeçiyorlar. Israrla devam edenler bir programı bir bütçesi olmadan plansız devam ettiklerinde koleksiyon hüviyeti kazanmamış tek tek küçük objelerden oluşmuş nesneler yığını ile uzun yıllar uğraşmak zorunda kalıyorlar. Camiayı iyi tanımadan sabırsızca davranıp incelemeden hızla iş bitirmek isteyenler kötü niyetli bazı kişilerin elinde oyuncak oluyorlar.  

Aslında yukarıda söylediklerime şöyle bir baktığınızda iyi bir koleksiyoncunun nasıl olması gerektiğini anlayacaksınız.

Koleksiyoncuların içte yaşadığı sorunların yanında birde dış etmenler vardır. Ekonominin giderek kötüleştiği bir dönemde böyle bir zevke para ayıracak kişi sayısı gittikçe azalmaktadır. Parası olanlar ise böyle bir uğraşıya bütçe ayırmanın anlamsız olduğunu düşünmekteler.

Giderek dijitalleşen dünyada koleksiyon malzemesi yapacağınız nesnelerin çeşitliliği azalmaktadır. Düne kadar paraları biriktirirken kredi kartlarının yaygınlaşması ile banknot ya da madeni para sayısı gittikçe azalmaktadır. İlerleyen dönemde kredi kartlarını biriktirmeye başlayan koleksiyonerler cep telefonlarında uygulamaların çoğalması ile beraber bir gün bu nesnelerin de yaşamdan çekildiğine şahitlik edeceklerdir. Bir gün bu tip paralar, nesneler tamamen hayattan çekilip yok olmaya başlayacaklar. İşte koleksiyonerler ellerindekilerle geçmişi geleceğe taşıyacaklardır.

Ayrıca devletimizin tarihi eserler ile ilgili çıkardıkları yasalar geçmişi korumak yerine geçmişin tamamen yok olmasına sebebiyet vermektedir.

Örneğin 23/7/1983 tarih ve 18113 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 23. Maddesi uyarınca Osmanlı Padişahlarından son altı padişah (Abdülmecit, Abdülaziz, V. Murat, II. Abdülhamit, V. Mehmet Reşat ve Vahdettin) ve aynı çağdaki sikkeler, bu Kanuna göre tescile tabi olmaksızın yurt içinde alınıp satılabilirler.

Ancak; bu madde kapsamına girmeyen sikkeler kanunun genel hükümlerine tabi olup 24. madde uyarınca bunların Devlet elinde ve müzelerde bulundurulması ve korunup değerlendirilmeleri Devlete aittir. Bu nedenle, Osmanlı Padişahlarından Abdülmecit ile başlayan dönemden (1839 yılı) daha eski devirlere ait sikkeleri bulanlar, bulunduğu yeri bilenler “Haber Verme Zorunluluğu” (madde. 4) hükmü çerçevesinde bunları en geç 3 gün içinde en yakın Müze Müdürlüğü’ne veya köyde muhtara veya diğer yerlerde mülki idare amirlerine bildirmeye mecburdurlar.

Kanun’un 67. maddesi uyarınca; Kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili olarak bildirim yükümlülüğüne mazereti olmaksızın ve bilerek aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bildirimi yapılmamış olan kültür ve tabiat varlığını satışa arz eden, satan, veren, satın alan, kabul eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Böyle bir uygulama korumacı gibi görünse de tarihi eserlerin daha çok yok olmasına sebebiyet vermektedir. Eski bir sikkeyi bulan kişi bunu madeni bir değeri varsa (altın gümüş vb) onu bürokrasinin ezici ellerine vermektense el altından satarak maden eritme potalarında yok olmasına sebebiyet vermektedir. Geçmişimizde bu şekilde eriyip gitmektedir. Aslında bu tip objelerin yurt içinde ticaretini daha serbest hale getirilmesi sağlansa bu objelerin el altından satışı ortadan kalkarak eritilmesi engellenir ya da kaçak yollarla yurt dışına çıkması engellenmiş olur.

Koleksiyon dünyası birçok problemle can çekişmektedir. Burada bahsettiğim sadece nümismatik koleksiyonlar değildir. Paradan, tablolara, antika mobilyalara ve benzerlerine kadar uzanmaktadır. Koleksiyonerlerin ciddi sivil toplum örgütlerinin çatısı altında toplanması gerekmektedir. Devletinde koleksiyonerlere başta geçmişi yok eden bu kanunun iyileştirilmesi ya da yenisinin çıkartması ve bağımsız koleksiyonerlere destek göstermesi gerekmektedir.

Unutulmaması gerekir ki eski eserler toplumsal hafızamızdır. Amaçlarından biri de bunları korumak ve yaşatmak olan az sayıdaki koleksiyon sahiplerini desteklemek devletin bir görevidir. Bu eserleri kaybettiğimizde hafızamızı kaybetmekteyiz. Geçmişini unutan toplumlar geleceklerini baştan kaybederler.