ATATÜRK HASTA

                Eminim ki  bu sirenleri duyduklarında yaşadıkları hisleri hiçbir zaman unutamaz İngilizler.

2. Dünya savaşında alman bombardıman uçakları Londra üzerinde bombaları yağdırırken çatılara, korku ile dinlediler ölümün ıslıklarını. Ölümün kapılarına geldiğini, belki de sıranın kendilerinde olduğunu düşündüler.

                Her 10 Kasım da  bu siren sesi ile kafama bir bomba düşeceğini düşünmedim ama ben de o anlarda ölümü düşündüm. Bir büyük liderin maddi varlığının yok olduğunu düşündüm. O artık bedenen aramızda değildi ama gerçekten ölmüş müydü?

                Herkesin kaybettiği bir yakını vardır ama bu sefer bir ulus kaybetmişti o büyük insanı.

Zaman her şeyi unutturur derler ama onu hiçbir şey unutturamaz.

Aramızdan ayrılmadan önce şunları söylemişti bize;

Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir.

                Evet bu büyük lider söylenecek her şeyi söylemiştir bize. Peki biz ne kadar duyabildik onu. Aramızdan ayrıldığı 84 yıl boyunca biz neler yaptık. Dönün aynaya bir bakın, gözlerinizden ruhunuza, vicdanınıza uzanan koridorda yürüyün ve kendinizle yüzleşin bir defa daha. Ne yaptık onun için, ne yaptık cumhuriyet için.

                               Çıksa gelse bir gün Anıt kabir den ne diyeceğiz ona. Nerde milletimin emaneti, size verdiğim vazifeyi layıkı ile yerine getirebildiniz mi dese… ne dersiniz?

                Cumhuriyet için ne yaptınız dese ne diyeceksiniz yüzünüz kızarmadan; bayramlarda bayraklarla 10. Yıl marşını mı söyledik diyeceksiniz? Kıyılarda el ele zincir oluşturduk, resmini görünen bir yere astık, her 10 kasımda sosyal medya da paylaşımlarda bulunduk, siren çaldığında saygı duruşunda bekledik, büst Atatürkçülüğü yaptık, gördüğümüz her büste çiçek koyduk, unutmadık unutturmayacağız dedik. Daha ne olsun?

                Bunları mı diyeceğiz Atamıza?

                Atatürk ölmedi yüreğimizde yaşıyor diyoruz, evet öyle, sadece orada yaşıyor. O sadece bunu mu istiyordu acaba?

                Atatürk ölmedi ama hasta!...

1954 te köy enstitüleri kapatıldığında hastalığı ağırlaştı. Yaptığı inkılapları unuttuğumuzda, dediklerini, ilkelerini devrimlerini çocuklarımıza aktarmadığımız her dakika her saniye hastalığı giderek ağırlaşıyor.

 Onun ruhunu, fikirlerini, düşüncelerini her an paylaşmamız gerek!...

Bırakın yalancı Atatürkçülüğü, bırakın büst Atatürkçülüğünü, silkelenin ve kendinize gelin.

Kafka’ nın Gregor Samsa sı gibi bir böcek olarak uyanmayın sabahları!....

Kaçmayın, aydınlığı gördüğünüz zaman korkuyla sinmeyin karanlıklar içinde bir mobilyanın altında antenlerinizi  titreterek.

Uyan Türk evladı, hatırla Atamızın söylediklerini, kaldır başını gururla cumhuriyet çocuğu,

Hatırlayın Atamızı, Kuvayı milliye ruhunu, kurtuluş savaşını, köy enstitülerini hatırlayın. Sizler onlardan daha mı kötü durumdasınız.

Atatürk ölmedi ama hasta!...

Biz onun koyduğu ilkeleri, değerleri unuttuğumuz sürece hasta olmaya devam edecek. Belki bir gün ölümüne de biz sebep olacağız.  

Hatırla bu millet için sırtında mermi taşıyan kadını,

Hatırla Mustafa Kemal’ in kağnısını, Kara Fatma’ yı, Nezahat Onbaşıyı, mermiler ıslanmasın diye kazağını çocuğu yerine mermilerin  üzerine seren kendisi de çocuğu üzerinde donarak ölen Şerife Bacıyı hatırla.

Atatürk ölmedi ama hasta!...

Onu yaşatacak olan bizleriz. Onu iyileştirecek olan bizleriz.

İlkelerini, öğrenerek fikir, duygularını hissederek ve anlayarak, şimdi, bundan sonra ve sonsuza dek hiç durmadan yaydığı ışığı elden ele uzatarak onu yaşatalım ve ölmemesini sağlayalım.

Atatürk ölmedi, ölmeyecek, onu ve emanetini sonsuza kadar yaşatacağız.

Unutmayın bunu yapmak için muhtaç olduğunuz kudret  damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.