Gazete yerime, yüzü maskeli bir bayan girdi. Doğrudan bana yöneldi. Gözleri gülümsüyordu. Tokalaşmak, dahası sarmaş dolaş olmak istercesine, sokuldu. Dur dedim. Hala tanıyamamıştım. Tanıyamadığımı görünce, daha çok gülümseyerek, ’Dayı hala tanıyamadın mı? Dedi. Sesinden tanımıştım. Yeğenim. Burcuydu. Kahkahalarla güldük.
   Türkcell Bayisinde oturuyordum. İki kişi içeri girdiler. İkisinin de yüzü maske ile kaplıydı. İçlerinden yaşlı olanı, bana doğru, yakınıma geldi. Onunda gözleri gülümsüyordu. ‘Merhaba Fikri.’ Dedi. Tanımamıştım. O beni maske altında tanımıştı. Kusura bakmayın. ‘Tanıyamadım. Dedim. Güldü.’ Haklısın. Tabi tanıyamazsın. CORONA yüzümüzü kapatmış .’Dedi. Yüzünü açtı. Lisede aynı sınıfta üç yıl birlikte okuduğumuz. Aynı ilçede yıllarca öğretmenlik yaptığımız arkadaşımdı. Yıllar sonrası, boynuna, sarılmamak için kendimi zor tutmuştum.
   Gazete yerime yüzleri maske ile kaplı gelenlerin, hemen hapsi, ’Hocam.’ diye hitap ederlerken, ben onları tanıyamam. Bir müddet konuşturarak, sorarak, tanımaya çalışırım. Sokakta yürürken, Selam verirler, çoğunu tanıyamam. Çünkü yüzleri kaplı.
   Kişiyi, insanoğlunu, tanıtan yüz çehre, tarihte ilk kez, kendini gören bakan, gözlerden, saklandı. Kapatıldı.
   Müslüman toplumlarda, namahremlik yapan kadınlar, yüzlerini, görünmesin. Günah diye saklarlar. Yine bazı toplumlarda, ailelerde, örf adet gelenek gereği,  gelinler, Düğün merasiminde yaptıkları gibi yaşamlarında da yüzlerini evin büyüklerine açmazlar, bir örtü ile yüzlerini kapatırlar. Benim küçük kardeşimin eşi de, ben aç diyene kadar yüzünü kapatmış. Açmamıştı.
   Anlaşılan, CORONA Belası, yüzümüzü, kapattı. Yüzümüzü, maske peçesine, hapsetti.
 Def olup, gidene kadar, bu hapis cezasını, bütün dünya gibi, bizde çekeceğiz. Ne var ki hala, bu CORONA Belasını, umursamayan çok insan var.
      Sokakta yürürken, bana yaklaşan bir arkadaş. ‘Hocam bak. Görüyorsun. Gençlerin hemen hemen çoğu, maske takmıyor. Bunları uyaran, bir makam, bir yetkililer yok mu? Sanki bu virüs, onlara bulaşmayacakmış, onlara gücü yetmeyecekmiş gibi rahatlar. Korkusuzlar. Lokantalarda, kahvelerde, kurallara uyulmuyor. Herkesin yüzü açık. Yan yana adeta kucak kucağa, oturmaktadırlar. Hâlbuki bu tür yerler, mekânlar, herkese açıktır. Yerlisi de gelir. Yabancısı da gelir. ÇORONOLASI DA, gelir. Gençler, dirençli olduklarından mikrobu, taşıyıp taşımadıkları, belli olmuyor. En çok ta, mikrobu, gençler taşıyor. Dedi. ’Haklısın. Dedim. Bilinçli Tunceli Halkına yakışmayan görüntüler. Dedim. Akşam Sağlık Bakanı da ısrarla, kurallara uyulmasını istedi. KONTROLLÜ SOSYAL HAYAT. Dedi.
     Sayın Belediye Başkanını, aradım. Sokaktaki gözlemlerimizi,  kendilerine ilettim.’ ‘O konuda gerekeni yapıyoruz. Yapmaya devam edeceğiz.’ Dediler, Zabıtalar, Emniyet görevlileri, uyarma görevlerini, aralıksız sürdürmelidirler.
   Nazım HİKMETİN, Yıl Dönümünde, Sayın Eski Milletvekilimiz, Hasan GÖYÜLDAR, Nazım HİKMETİN, ünlü MEMLEKETİM. Şiirine, İzafen bir şiir yazmış. Bizimle paylaşmış.
     NAZIM da MEMLEKETİM
 Çiçeği ağacı,
 Doğa boyu canlı âlemi
 Hristiyan’ı, Müslümanı
 El ele, yürek yüreğe
 Yaşamak ne güzel şey
 Be arkadaş.
   +       +
Kaçamadı, bi yana
Kin nefret ayırımcılık
Yandı kül oldu silahı da
Artık kalmadı, ölümde, yaşamak,
Hey heyyy,
Koşun. Koşun.
Bu âlemde yaşamak lazım.
Büyük insanlığa varan yolun
hasreti, NAZIMDA, kalan
Sevgiyle, özgürlük,
Memleketim, memleketim, olsun.

 Mavi Gözlü Devi, NAZIM I, büyük Şairi, yıldönümünde, özlemle, saygı ile anarken,
 NAZIMLA, ilgili, Güzel duygularını, şiirle dile getiren, şiirini, bizimle paylaşan, Sayın GÖYÜLDARA, teşekkür ederim.