Doğa katliamları yaşamın katliamıdır.  Yaşam doğanın varlığı ile gerçekleşir Doğasız yaşam yaşanmaz. Uzaydaki gezegenlerde yaşam aranırken Doğanın temel unsurları, su hava aranır.
  İnsan katliamlarına şiddetle karşı çıkan insanlık, yaşamının varlık nedeninin, gerekçesinin katliamlarına aynı tepkiyi vermez. Aynı duyarlılığı göstermez. Hatta seyirci kalır.
   Çağın getirdiği hızlı değişim, teknolojik gelişmeler, insan nüfusunun hızlı artışı, insan sayısına yakın motorlu kara, hava, deniz, araçlarının, yaşamı koruyan doğaya, atmosfere, saldıkları zehirli, zararlı gazlarla yaşam büyük ölçüde tehlikeye girmiştir.
  Bu tehlikeyi göremeyenler, doğayı katletmeye, devam etmekte, katledilmesine seyirci kalmaktadırlar.
  DERSİM Doğası, barındırdıkları türlerle, dünyada örneği görülmeyen bir doğa zenginliğidir. Bu zenginlik yalnız DERSİMLİLER, için değil, ülke için, bütün dünya için, insanlık için bir zenginliktir. Hazinedir.
   Bu zenginliği korumak, insanım diyen herkesin görevi olmalıdır. Mevsimle birlikte DERSİM Doğasında katliam sesleri gelmeye başladı. Av malzemesi satan dükkânların önünde kalabalıklar birikmeye başladı.
   Yılbaşında meze hazırlığına girenler, kınlarından çıkardıkları ölüm kusan makinelerini silip hazırladılar. Dağ keçilerini, kınalı keklikleri, avlamanın heyecanına kapıldılar.
  Çevre illerden, DERSİM doğasında, kınalıları, dağın keçilerini, katletmek isteyen doğa katilleri de, hazırlıklarını yapmış olmalılar.
  Onlar da gelmek isteyecekler, avladıkları kınalıları yılbaşında meze yapmak isteyeceklerdir.
   Çevreyi korumakla görevli müdürlüğün, bütün bir DERSİM Doğasını koruyacak personeli yoktur. Onun için yeterli ölçüde korunamayan doğada, katliamlar sürmektedir. Sürecektir.
 Okurlarım, katliam tanımımın abartılı olduğunu söylüyorlar. Bir iki keklik, bir dağ keçisi avlamak katliam değildir. Demektedirler.
  Zaman, zaman onlarca, hatta yüzlerce avcının avlandığını düşünün her biri bir iki kınalı avlasa bu yüzlerce kınalı eder. Bu katliam değil de nedir. Şüphesiz ki Katliamdır.
 Kaldı ki nesli tükenmek üzere olan, doğanın, süsü zenginliği bu güzelliklerin bir tekinin bile avlanması katliamdır. Artık çağın insanı, daha kültürlü daha insan olmalıdır. Yaşamın damarlarını kesmemelidir. O damarları titizlikle korumalıdır.
  Bu yazıyı yazarken, bir okurum geldi. “Sen ne kadar yazarsan yaz. Feryat et. Engelleyemezsin. Daha geçenlerde Geyiksuyu mevkiinde iki dağ keçisi teke avladılar. Herkes seyirci kaldı” dedi.
  Bir başka okurum geldi. Neyi yazdığıma bakınca adeta isyan etti. “Çevre illerden paralı doğa katili avcılar geliyor. Çevre Müdürlüğüne para yatırıp, dağ keçilerini vurmaya gidiyorlar. Çevre Müdürlüğü para karşılığı doğanın katledilmesine seyirci kalıyor. Hangi kanuni gerekçe olursa olsun. Onlar bizim doğa kutsallarımızdır. Onların katledilmesine izin veremeyiz. Seyirci kalamayız. Sayın Valimize çağrımızdır. Daha önceki Valimiz, geçen yıl bütün DERSİM Doğasında avlanmayı yasaklamıştı. Şimdiki Valimizden de istiyoruz. DERSİMİN her yerinde avı yasaklasınlar. Başka engellemek zor” diyerek çağrıda bulundu.
   Ben de Sayın Valimize çağrıda bulunuyorum. DERSİMİN bütün alanlarında, doğasında avlanmayı yasaklamasını istiyoruz. Böyle bir yasak, DERSİM Halkını, doğaseverleri çok memnun edecek, sevindirecektir.
  ENGELLİLER GÜNÜ
   Birleşmiş Milletler tarafından 3 Aralık, günü DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ olarak kabul edilmiştir.
   Bu gün engellilerin hatırlandığı, güne özgü etkinliklerin sergilendiği bir gündür.
   Geçmiş yıllarda, dahası düne kadar. Ne yazık ki sağlıklı insanların, engellilerin varlığından haberleri yoktu. Onlar, karanlık dünyalarında yapa yalnızlardı. Gün yüzüne, toplum yüzüne çıkmaya cesaretleri yoktu. Sanki engelli olmak kendi suçlarıymış gibi.
   Uygar ülkeler onları, on yıllarca hatta yüz yıllar öncesi hatırlayıp, gün yüzüne, toplum yüzüne çıkarıp gerekli ilgiyi, fedakârlığı yaparken, bizim gibi ikinci Dünya ülkeleri yeni, yeni hatırlamaya başladılar. Rehabilitasyon merkezleri açtılar. Onların rahatça gezebilecekleri, çıkabilecekleri yollar, kaldırımlar, yaptılar. Onlarla aynı ortamlarda bir araya geldiler. Selamlaştılar. Gülümsediler. Azda olsa sevgi gösterisinde bulundular.
  Bizim AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR Müdürlüğü engellilere, İlin En lüks otelinde kahvaltı verdi. Davetli, katılım çok olunca, salona Sığmadılar. Sağlıklı davetliler, salonda yerlerini alıp otururken engelliler, yine unutulmuş. Ayakta kalmışlar. Sonradan farkına varılıp, onlara da oturmaları için yer açmışlar.
  Rehabilitasyon merkezi, evimin yanı başında, her gün akşam sabah onlarla karşılaşırım. Onlara acıyarak bakmam, sevgi duyarım. Onlarla bir araya gelmek isterim. Her sağlıklı insanda, her an onlardan biri olabilir. Bunu engellemek insanın elinde olmayabilir. Onların da elinde olmadığı gibi.
   Onlar, bizlerden biridirler. Kardeşimizdir. Yakınımızdır. Komşumuzdur. Onları sevmek, onları sevmektir. İnsanı sevmektir. Yaratanı sevmektir.
  Onlara, günlerinde sevgi ve saygılarımı yolluyorum.

  Fikri TAŞ