Bilemem, bugüne kadar başlığı torun olan bir yazı kaleme alındımı?

Şimdi bana deseler “kırklı yaşlarına dönermisin?”

Torun sevgisinden mahrum olacağım için zor kabul ederim herhalde.

Yetmiş yaşımı daha yeni tamamladım. Geçmişime döndüğümde çok anılarımı hatırlayamasam da dedemler ve anneannem, babaannemle olan o güzel doyumsuz hatıralarımı unutamıyorum. Bir de üstelik anneannemi altı yedi yaşlarında; annemin babası dedemi sekiz yaşlarında birer kez görmeme rağmen.

Anneannem ve annemin babasını ben yedi sekiz yaşlarında, eskiye göre yaşlı şimdiye göre genç yaşta rahmetli oldular. Kırk beş yaşlarında..

Anneannemi Malatya’da bir bayram sabahı o yokluk döneminde evindeki son bir bakır tas Mevlana şekerini cebime boca etmesi; elinde para olmadığından, benden beş altı yaş küçük dayımın bayram harçlığını, dayım istemese de ondan alıp cebime koymasıyla hatırlıyorum.

Kardeşimle benim küçüklük resmimizi büyütüp başucuna asan babamım babası dedem ise; ne zaman Malatya’ya gitsem; beni gördüğünde “Fuat bu resminize baktıkça hep ağlıyorum.” diyerek göz yaşı dökmesini; divanda ayaklarını sarkıtarak, beni ayakları üzerinde hoplatmasını, yere yatarak sırtını ovalatmasını hiç unutamam.

Babaannemle gelince. Anneden çok sevilir mi? Annede disiplin var. Babaanne toleranslı.

Anneyle gece gündüz beraberdik. Babaannemle tatillerde. Tabii özlem doluyum babaanneye.

Can atardım tatillerde Adana’dan Malatya’ya kara trenle gidip babaannemle kavuşmaya.

İneği olan komşudan taze süt bularak, sabahları içirmesini. Çok sevdiğim içi yumuşak beyaz elmayı yastığının altına koymasını.

Hemen hemen gün aşırı kömür pazarında 25 kuruşa Adana dürüm alıp yedirmesini.

Her seferinde tatil dönüşlerimde trende babaanneden ayrılma hüznümle hıçkıra hıçkıra ağlamalarımı.

Şimdi bu torun konusu da nereden çıktı diyeceksiniz?

Tam on senemizi beraber geçirdiğimiz, zaman aşımı gözetmeksizin oynayarak bütünleştiğim kızımın oğlu torunum Rüzğar..

Ve Romanya’da görevimden dolayı zaman zaman kısa dönemlerle beraber olduğumuz iki buçuk yaşında oğlumun oğlu torunum Aybars.

İnanın benim enerji kaynaklarım.

Onlarla hayat başka bir tatlı.

“Torun baldan tatlı derler.” Baldan daha tatlı ancak torunlarımız olabilir.

Her gün yüzlerce “Dede! Dede! Dede!” demelerini. Beni yönetecek kadar zekalarını. Biraz yanlarından uzaklaşsam, ağlamaklı hallerini;

“Dede sen olmazsan ben ölürüm.” derken sarılarak sırtımı sıvazlamasını.

Unutmak mümkün değil.

Hele annesine, “Anne Hallah neden bizi bu dünyaya abisetti” sözünü..

Dedelere, ninelere sesleniyorum. Torunlarınızla bütünleşin, oynayın. Yaşamın tadını alın.

İnanın yaşlandığınızı fark etmeyeceksiniz.

Yoksa bu günleri çok arayacaksınız.