Yaşama can veren doğanın, barındırdığı canlılara hayat veren, insan dâhil, bütün canlılara yaşamları için gerekli olan havayı, suyu sağlayan yaşamı renkli kılan ormanlar, yaşamın can yongasıdır. O yonganın yanması, üstündekilerle, içindekilerle birlikte yaşamın canının yanmasıdır.

   Sıcak mevsimde orman yangınları yalnız ülkemizde değil bütün dünyada yaşanan felaketlerden, kayıplardan biridir.

  Bu doğa felaketi, cinayeti, dahası katliamı, ülkemizde bu mevsimde daha çok yaşanmaktadır. Yaşadığı çevreden intikam almak isteyen doğa katili, gidip orman yakarken, farkında olmadan dikkatsizlikle de bu büyük orman katliamları cinayetleri işlenmektedir.

    Ülkenin, önemli doğa zenginliklerinden biri olan DERSİM Doğasında, bu katliamlar yaz mevsiminde sıcaklarında sıkça yaşanmaktadır.

   Bu son birkaç günlerde, şehrin üstünü saran kara dumanlar, DERSİM Doğasının tekrar yandığının, felakete uğradığının görüntüsüydü. Kilometrelerce uzakta yanan ormanların, kara dumanları, şehirle birlikte bütün DERSİM Doğasını kara bulutlar gibi kaplamıştı.

   Bu yangınlar, bir toplu katliamdır. Bu katliamda binlerce belki milyonlarca canlı can çekişerek yanmış. Yok, olmuş olacaktır. O canlılar ki doğamızı zenginleştiren süsleyen, içinde endemik başka bir yerde bulunmayan türlerin de olduğu toplu bir katliamdır. Yuvaları ile birlikte, yenidünyaya gelmiş yavruları ile birlikte yılanlar, kaplumbağalar, arılar, kuşlar, kertenkeleler, tilkiler, kurtlar, ayılar, hatta vaşaklar, kınalı keklikler, saymakla bitmeyen türler, güzellikler, yanıp yok olup gideceklerdir.

    İşte bu büyük katliama, vahşete insanoğlu seyirci kalmamalıdır. Bütün olanaklarını seferber etmelidir.

   Geçmiş yıllarda da özellikle 90’lı yıllarda, sıkça çıkan yangınların söndürülmesi, kontrol altına alınması terör gerekçesi ile başarılı olamamıştı. Tanık olduğum, İktidardaki partinin, temsilcisinin, askeri komutandan, müdahale etmelerini istediğinde, Komutan, “benim için ormanlar değil, insan hayatı önemlidir” demişti. Müdahale etmemişlerdi. Ormanlar, günlerce cayır, cayır yanmıştı.

   Bu günde aynı gerekçelerle terör gerekçesi ile yangınlara müdahale edilmemekte, cayır, cayır, yanmasına, seyirci kalınmaktadır.

    Ormanlardan sorumlu Orman Müdürünü aradım. Gereken müdahaleyi yapamadıkları için çok üzgündü. Vali Beyle konuyu görüştüklerini, gerekli müdahale söndürmek için ekiplerinin hazır olduğunu, güvenlik nedeni ile izin verilmediğini anlattı.

   Görüştüğümüz Milletvekilimiz Sayın Gürsel EROL da ilgili makamları aradıklarını, güvenlik bölgesi nedeni ile müdahaleye izin verilmediğini ifade ettiler.

   Sayın milletvekili bu açıklamalarla da yetinmedi. Gelip ilde, mahallinde önemli çağrılarda bulundu.

 Ormanların ülkenin milli serveti olduğunu, yalnız Tuncelililerin değil bütün ülkenin olduğunu, ormanların, kasten yakılmasının,  vatana ihanet olduğunu, söndürülmesi için gerekenin yapılmamasının görevi suiistimal olduğuna vurgu yaparken, yetkililere çağrıda bulundu. “Yangınlara müdahale edilsin. Bir tek ağacın bir tek böceğin, ölümüne izin verilmesin. Bu topraklar, aynı zamanda, DERSİM için, halkımız için kutsalımızdır” dedi. Daha çok önemli bir çağrıda bulundu. “arış gelsin. Kimse ölmesin. Ormanlarımız yanmasın” dedi.

   Bir vatandaş anlattı. Orman katliamında annesini kaybeden bir ayı yavrusu, çevrede yürüyen bir vatandaşın peşine takılmış. Korkmadan gelip ayaklarına dolanmış. Adam anlatmış. “Annesini kaybetmiş, tıpkı bir çocuk gibiydi. Masumdu. Sevgi, yakınlık, arayan bakışları vardı. Dayanamadım. Kucağıma aldım” demiş.

  O, felakette, yalnız o değil, binlerce yavru, annelerini, canlarını, kaybettiler, Sürüler halinde orman bölgesinden kaçan kekliklerin bile ötüşlerinde bu acıyı seslendirdikleri söylenmektedir.

   Yeni Sayın Valimiz, kısa sürede vatandaşla, bölgeyle kurduğu diyalogunda, yaklaşımında, çözüm üreten bir devlet adamlığı kimliğini sergilemişti.

Bütün Dersim Halkının yakından izlediği üzüldüğü bu felaketin önlenmesinde de farklılığını ortaya koyacağına inanıyoruz.