SAKIZMATİK KUMAR MAKİNASI ŞEHRİMİZDE

   Çok sevdiği öğretmenlik mesleğinden atılmış, aynı zamanda meslektaşım, olan bir okurum, geldi. “Bak hocam” dedi. “Bu size getirdiğim sorun, özel sorunum değil. Halkın sorunudur. Halka, topluma, zarar veren bir sorundur. Gazetede dile getirirseniz, yetkililerin dikkatini çekebilir. Topluma, daha çok zarar vermeden, engellenebilir. Önüne geçilmezse, çoğunlukla, çocuklarda bağımlılık yaratan bu kumar oyunu, giderek yaygınlaşabilir” dedi.

    Merak etmiştim. Anlattı. “SAKIZMATİK denilen bir kumar makinesine, bir lira atılıyor. Kumar makineleri gibi dönüyor. Şansa ya bir miktar para çıkıyor. Veya çıkmıyor. Para atmak için insanlar kuyruğa giriyor. Özellikle de çocuklar. Kısa sürede, bütün şehre yayıldı. Hemen, hemen, bütün mahalle bakkallarında var. Makineler, Gaziantep’ten geliyormuş. Böyle giderse sokaklarda seyyarları da kurulur.  Bu resmen kumarın ön adımı, eğitimi, alışkanlığı, bağımlılık kazandırma makineleri. Birileri, yetkililer, bu uyuşturucu, kumar oyununa engel olmalı. Dur demelidir” dedi.

    Benim eklememe gerek kalmadı. Öğretmenim. Ayrıntılı bir şekilde açıkladı.

    Yetkililere, duyurulur.

   +     +   +

   SOKAK KÖPEKLERİ

    Hayvan sever bir okurum aradı. “Hocam, sokak köpekleri ilgili bir olaya tanık oldum. Onun için sizi aradım. Yakından tanıdığım bir yaşlı bayan sokak köpeklerinin, saldırısı sonucu, düşmüş, hastaneye kaldırılmış. Gidip hastanede ziyaret ettim. Sizden istediğimiz bu konuya, gazetenizde yer vermeniz. Yanlış anlaşılmasın, ben köpekleri şikâyet etmiyorum. Ben bir hayvan severim. Bu tür vakalara yol açılmaması için yetkililerin daha fazla tedbirler almaları, saldırgan köpekleri, tespit edip barınaklarda koruma altına almaları için aradım. Eskilerde hayvan severliğin bu günkü kadar yaygınlaşmadığı dönemde, bu tür vakalar, sonrası, o sevimli hayvanlar zehir verilerek katledilirlerdi. Şimdilerde sorumlu belediyeler, onları kurdukları barınaklarda koruma bakım altına almaktadırlar. Veterinerleriyle sürekli kontrol altında tutmaktadırlar. Şehrimizde çokça sokak köpekleri olmasına rağmen size anlattığım benzer vaka pek yaşanmamıştır. Hemen hepsi belediye tarafından damgalı kontrollü köpeklerdir. Hemen hepsi de topluma, çevreye alışık sevimli hayvanlardır” dedi.

    Belediye Başkanlığını aradım. Sayın Valimiz, makamındaydı. Nezaket gösterdiler. Kendileriyle görüştüm. Sokak köpekleri ile ilgili yapılan çalışmaları hakkında bilgi edinmek istedim. Sayın Valimiz, “Onlar için çok güzel, dört dörtlük çalışmalarımız, vardır. Çok yakın bir zamanda yapımını gerçekleştireceğimiz bakım koruma yerinde, barınakta, onları güvenli bir şekilde, koruma altına alacağız. Cumhuriyet Mahallesi PULE BARGE Yolu üzerinde, Yeni yapılan kapalı yüzme havuzundan öte bir yerde, geniş bir alan üzerinde büyük kapasiteli yapım çalışmaları süren barınakta toplayacağız. Görevlendireceğimiz bir veterinerin kontrolünde her türlü bakımlarının, beslenmelerinin, en iyi şekilde yapılmasını sağlayacağız. Bu çalışmalarımız sürerken, sokak köpekleri üzerindeki kontrollerimiz de sürekli sürmektedir. Tespit edilen sorunlu köpeklerin bakımı, tedavisi, yapılarak, tekrar alanlarına bırakılmaktadırlar. Sokakta tehlike yaratacak köpeklerin bulunmamasına özen gösteriyoruz. Dikkat ederseniz hemen hepsinin kulaklarında kontrol altında olduğuna dair küpeleri vardır. Dışarıdan getirip şehre bırakılan, bizim de haberimiz olmadığı köpeklerde zaman, zaman sokaklarda görülmektedir. Belediyemizin haberdar edilmesi halinde ekiplerimiz gerekli tedbirleri almaktadırlar. Tunceli Halkı hayvan sever bir halktır. Biz de belediye olarak halkımızın bu değerlerine saygı duyarak, korumaya muhtaç hayvanları korumaya özen göstereceğiz. Bu gün bir engelli vatandaşımızı ziyarete giderken yolda yaralı bir köpek gördüm. Görevlilere tedavisi için talimat verdim. Onlarda bir candır. Onları korumalıyız” dedi.

    Sayın Valimiz, belediyenin, şehrin bütün sorunları hakkında gösterdiği duyarlılığı, bu konuda da gösterdiğini ifade eden açıklamalarda bulundu. Bir hayvan sever olarak sevindim.

    Sokak köpekleri, hayvan sevgisinin, ilk figüranlarıdır. Onları sevdikçe, onların sevgiden anladıklarını gördükçe, onlarla iletişim kuruldukça, doğanın, yaşamın, bir zenginliği olan hayvanları sevmeyi öğreniriz. Hayvan sever oluruz. Bütün hayvanları severiz. Korkunun adeta simgesi olan yılanları da severiz. O da doğanın, bir zenginliği, bir rengidir.

   Bağda, yakınımızdan geçen bir yılanı taşlamamış, heyecanla seyretmiştik. Gördüğünden heyecanlanan RONYA, sormuştu. “Büyük Baba, yılanlar da sevilir mi?” demişti.

   “Sevilir” demiştim.

    Onaylarcasına gülmüştü.

  Fikri TAŞ