Akşamları onları, ROŞFERİ, ARYAYI sevmek onlarla, sohbet etmek, oyun oynamak için giderim. Büyük babaları ile sohbeti oynamayı çok seven, bizim için Sonbahar çiçekleri olan dünya güzelleri. Oyun oynamazlar. “Ne o benden küstünüz mü?” diye soruma, “Hayır ödevimiz var. Ödevimizi yapmazsak öğretmen bize kızar” diye kaşları çatık, kızgın cevap verirler.
   ROŞFER, 3. sınıfta, üç yıldır, eğitim, öğretim günlerinde, akşamları ödev yüzünden benimle oyun oynamaz. ARYA, henüz okullu olmadığından hep onunla söyleşir. Onunla oynardım. Şimdi o da kalem elinde her tarafı çizmekten benimle oyun oynamıyor. DENİZE, gittim. Birinci sınıfa yeni başlamış. Oda benimle, “ödevim var” diyerek oyun oynamıyor. Üçüncü sınıfta olan RONYA DA “ödevim var. Oynayamam Büyük Baba” diyor.
  Anlaşılan ÖDEV, torunlarımı, anne, babası ile benimle, kardeşleriyle, arkadaşları ile oyun oynamaktan, söyleşmekten, men etmiş.
   Bu açıkça hak ihlalidir. Özgürlüklerin ihlalidir. Dahası çocuklara yapılan bir İŞKENCEDİR.
   İş yerime, anaokuluna giden çocuğu ile gelen anne, elinden tuttuğu çocuğuna, “ödevini yapmaya söz verirsen istediğini alacağım” diyordu.
  Şaşkınlıkla sordum. “çocuğunuz hangi okula gidiyor” dedim. Alaylı bir ifade ile “anaokuluna gidiyor” dedi. “Anaokulunda ödev olur mu?” dedim. “Hem de bal gibi oluyormuş. Bu parmak kadar çocuğum, ödev yüzünden kucağımıza bile gelemiyor. Allah aşkına siz gazetecisiniz sorun. Bu parmak kadar çocuklara evde yapmaları için nasıl ödev verilir. Bu yaştaki çocuklar, hala anne çocuklarıdır. Bu yaşta bu çocuklara nasıl bir yük, bir sorumluluk yükleyebilirler. Bunlar oyun, kucak, çocuklarıdır. Ama kime anlatabilirsin ki. Herkes keyfine göre, kolayına geldiği gibi işi götürüyor. Yarım günlük eğitimde, evden kahvaltısını, yapıp, yemeğini yenip gittikleri halde 2 saat beslenme saati diye hiç olmaması gereken keyfilik yapıyorlar” diye dert yandı.
  30 yıl öğretmenlik yapmıştım. Yıllar öncesinde bile bunlar yapılmamıştı. İnsanlığın, vardığı bu günkü uygarlık seviyesinde, hala bunların yapılması, beni iyice şaşırttığı gibi, üzdü de.
  Aralarına katılmak istediğimiz uygar ülkelerde, bırakın anaokulunu, diğer okullarda da ödev yoktur. Çocuk, ne öğrenecekse okulda öğrenir. Eğitimle ilgili ne yapılacaksa okulda yapılır. Okulun işi eve taşınmaz. Öğrenci, eve akşam yapacağı ödevi düşünmeden korkusuzca, özgürce gider. Ev, okul değil, sevginin, beraberliğin paylaşıldığı, özgür mekândır.
    Ya bizde, yarış içindeki öğretmen, kolayına kaçar. Yapması gerekenin bir kısmını da öğrenciye, velilere, evde yapması için yükler. Evleri de okul yaparak, yapılan bu yarışa aileleri de katar.
   İki çocuğu okulda olan, bir veli, “Hocam, ilkokul birinci sınıftaki öğrenciler için deneme sınavı düzenlenmektedir. Bu dünyanın neresinde görülmüştür. Bu yarışa biz aileleri, velileri de katmışlar. Bu yarış çocukların gelişimini, kişiliklerini de etkilemektedir. Aynı sınıfta birlikte olan çocukların, yarışmaları birbirlerine üstünlük kurmaları, başarılı başarısız olmaları, kişiliklerinde iz bıraktığı gibi, arkadaşlık ilişkilerine de zarar vermektedir. Ben bir veli olarak çocuğumun bu yarışa girmesini istemiyorum. Okulda öğretilenlerin o yaşta yeterli olduğuna inanıyorum. Çocuğuna verilen ödevin yapılmasına yardımcı olan kültürlü, velilerin yanında yardım edemeyecek velilerde var. Bu farklılık bu yarışta yine bir haksızlığa yol açmaktadır. Ben akşam çocuğumla ödev yapma yerine, çocuğumla, kitap okumayı tercih ederim. Kitap okumayı, daha yararlı bulurum. Seveceği masalları, hikâyeleri okuyarak ona okuma zevkini kazandırmak isterim. Okumayı sevmesi onu gelecekte, toplum için insanlık için daha kişilikli daha başarılı kılacaktır” diyordu.
   Sayın Veli, çok haklı bir değerlendirme yapmıştı. Ona katılmamak mümkün değildi.
   Artık yeter. Yetkililer, bu zararlı yarışa dur demelidirler. Öğrenci ne öğrenecekse okulda öğrenmelidir.
  Bu konuyu, geçen yıl, İlimizde, eğitimin başı Milli Eğitim Müdürümüzle de konuşmuştum. O da çocukları dünyalarından, günlük yaşamlarından koparan baskı altına alan,gelişimlerinde izler bırakan, ödevlendirmeye karşı olduklarını ifade etmişlerdi.
   Umarım, Sayın Milli Eğitim Müdürümüz, eğitimde bu önemli konuyu bizimle bir kez daha paylaşır.
   Ev ödevi çağdaş eğitime yakışmıyor.
   Ev ödevi evde işkencedir. Evin huzurunu kaçırır.
   Ev ödevi çocuk için işkencedir.
   Anaokullu içinse, daha ağır bir işkencedir.