Muharrem'in üçüncü günü vesilesiyle her ne kadar Hazreti şah Kerbela'da ayın onunda şehit edilse de üçüncü imam olduğu için biraz ondan bahsedelim.

Muharrem orucunda diğer oruçlara göre göze çarpan en belirgin örnek yasa bürünmek, yaslı olmak. Bu da Hazreti Hüseyin'in Medine'den çıkıp Mekke'ye gelişi oradan Kerbela'ya varışı orada şehit edilmesi, esir olan aile efradının ki bunlar İmam Zeynel hariç 20-23 kız kadındı. Kerbela'dan Şam'a götürülmeleri Şam'dan tekrar Medine'ye gelmesi ile başlayan serüvenin her merhalesinde, her adımında hüzün var, zulüm var, hıyanet var, acı var.

Hazreti Hüseyin Kerbela'ya kendiliğinden bir halifelik, bir padişahlık sevdası ile gitmedi. Hazreti Hüseyin Medine'de kendi evinde daima gözetim altında idi. Artık bu hale dayanamayan Hüseyin Küfelilerin gel bizi Yediz'in zulmünden kurtar diye feryat eden kendisine yazdıkları onlarca mektup Hazreti Hüseyin'i Kerbela'ya götürdü. Ve de herkesin bildiği feci olay meydana geldi. İşte o günden bu güne kadar Kerbela Alevilerin derdi oldu, gamı oldu, kederi oldu. Kerbelayla beraber İslamiyet parçalındı, bölündü. Ve Ondan sonra din mezheplere, mezhepler tarikatlara, cemaatlere bölündü. Kimin kim olduğu belirsizleşti. Herkes kendisini en iyi dindar gördü ve halen görmeye de devam ediyor. Kimse eline uymuyor da dini kendine uyduruyor. Dersim'in o gün kuş uçmayan kervan geçmeyen bu bölgesine gelip sığınan bizler o gün Horasan bölgesinden sırtlayıp getirdiğimiz inancımızı halen bu gün de devam etmeye uğraşıyoruz. Fakat ne çare ki bizim dini inanç görüşümüzle şeriatın inanç görüşü arasında çok büyük farklılıklar vardır. Fakat herkesin inancı kendisine. Kimseye bir diyeceğimiz yok.

Beni üzen taraf Alevi toplumunun ilham kaynağı olan Dersim'de inancımızın düştüğü durumdur. Medeniyet denilen canavar en fazla tahribatı bizim dini inancımıza yaptı. İnançsal bazda perperişan olmuşuz. Bütün o güzel adet, töre, geleneklerimiz tarumar oldu. Size geleneğimizde bir konuya değineyim. Oraya bakınca bu günkü halimiz daha iyi anlaşılır. Pertek'in Ulupanır Köyü ile Hozat'ın Ergen Köyü komşu köylerdir. Bir gün sınır meselesi yüzüden iki köy arası açılır ve bu iş silahlı çatışmaya kadar gider. Yine bir gün iki taraf sınır yüzünden silahlı çatışma yaparken Ergenli bir genç çok sıkışır ve yakınındaki Ulu Pınarlı (Mıleyi Munzur) bir adama sığınır. Amca beni kurtar der. Amca gençin üzerine kapanır ve komşularını durdurur. Kavga akşama kadar sürer. Akşama her iki taraf ölü yaralılarını alıp köylerine dönerler. Köye dönen Ulupınarlılar bir bakar ki  o genç halen Munzur Amcanın yanında. Hemen getirdikleri cenazeyi yere indirir ve gence çullanırlar. Munzur Amca gene gencin üzerine kapanır ve evvele beni vurun sonra genci der. Ulupınarlılar Amca sen ne yapıyorsun şuradaki cenaze senin oğlundur. Dur öcümüzü alalım derler. amca o cenaze değil on tane oğlum olsa onun cenaesini şuraya dizseniz en gene bunu size vermem. Çünkü o kendini gölgeme atmış. Ben gölgemi kesmem der ve komşularını oğulunun cenazesiyle yolcu ettikten sonar Ergenli genci bir selamet yere kadar yolcu ettikten sonra gelir oğlunun ölüsüyle meşgul olur.

Evet kardeşlerim biz böyle bir gelenekten geliyoruz. Hani şimdi bizde bir eser var mı? Bizden meyman demandır, deman Ali'dir derlerdi. Şimdi evimize yılda kaç tane Tanrı misafiri geliyor. Şimdi kimin evine bir er pir gelir. Çulunu çiğner sofrasına dua verir. Hak rızası için rüküya gelip ona bir hakulla veriyoruz. Eskiden bir pirin yattığı yatak üç gün kaldırılmazdı. Şimdi kim pirinin, rehberinin, mürşidinin eline bir tas su döker.

Eskiden boşanmalar yok denilecek kadar azdı. Şimdiki evlilikler iki üç yıl sürmez. İşte bunlar bizim yıkımlarımızdır. Eskiden sofraya otururken ekmeğe Bismillah der el atardık şimdi bismillah bir çok hanenin kapusundan içeri girmemiş.

Bu acı gerçekleri dile getirirken ne yazık ki buna merhem olacak bir çare de bulamıyorum. Aileler dağılmış, berhaneler bozulmuş, köyler viran olmuş. Baykuşlar ötüyor. Kime ne diyebilirsiniz.

Hazreti Hüseyin Kerbela'da son olarak meydana geldi ve zalimlere hitaben bir konuşma yaptı ve bazı isteklerde bulundu. Zalimler bunları kabul etmeyince ellerini yaradana açtı ve şu bedduayı yaptı. Ey kavmi bi vefa siz hiçbir zaman payidar olamazsınız. İşte o ulu zatın bedduasıdır ki bugün kalan o topraklardan kan ve gözyaşı var.

Hüseyin 10 Muharrem'de şehit edildi. Ondan bir ay evveli de Hazreti İsmail'in kurbana gidişi vardır. O da Zilhicce Ayının onunda oldu. On Zilhiccede İsmail kurbana gitti fakat kurban edilmedi. onun yerine bir çok kurban edildi. Ve eğer o gün İsmail'in kurbanı gerçekleşse idi ahir zaman peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa dünyaya gelmeyecekti. Eğer Hazreti Muhammed dünyaya gelmese idi Kerbela olayı olmazdı. bizler beşeriz, kuluz olayların önünü arkasını göremeyiz. Ancak olaylar olduktan sonar yorum yaparız. Yalnız gördüğümüz kadarı ile Kerbela olayı hem dini yönden hem de insanlık yönünden İslamiyet'ten büyük bir ayara açmıştır. Bu yara öyle kolay kolay kapanacağına da benzemez. Allah yardımcımız olsun.

DUAZDE

Her sabah her sehen ötüşür kuşlar

Allah bir Muhammed Ali diyerek

Bülbülde gül için figana başlar

Allah bir Muhammed Ali diyerek

Yaradandan kısmetimiz verile

Arı da iniler kudret balına

Veysel Karani gitti Yemen eline

Allah bir Muhammed Ali diyerek

Fatma Kanber Düldül durdu davaya

İsa kar eyledi ağdı havaya

Şeriban soyundu bindi deveye

Allah bir Muhammed Ali diyerek

Gel çekelim imamların yasını

Dinleyelim gerçek erler sesini

İmam Hasan içti zehir tasını

Allah bir Muhammed Ali diyerek

Talip olan hak yolunda talandı

Mümin olan ince elekten elendi

Şah Hüseyin al kanlara belendi

Allah bir Muhammed Ali diyerek

İmam Zeynel bekler zindan içini

Sen bağışla günahım suçumu

Bakır Cafer yükleyince göçünü

Allah bir Muhammed Ali diyerek

Uçtu gönül kuşu bulunmaz yuvası

Yükseklerden gelir şahın avazı

Şahım Kazım Musai Rıza davası

Allah bir Muhammed Ali diyerek

Taki ile Naki bir oldu gitti

Hasan Al Askeri nur oldu gitti

Mehdi mağarada sır oldu gitti

Allah bir Muhammed Ali diyerek

Dört kapu yazıldı dördüne düştü

Kuran Muhammed'in virdine düştü

Kul Himmet Şahının derdine düştü

Allah bir Muhammed Ali diyerek

Değerli okuyanlar başımın tacı kardeşlerim, bizim Pilvenk Aşireti'nde ve Şığdelili Berğecan Piri Sevdin evlatları ibadetlerinde üç duazde bir gülbenkle ve de üç secde ile bitirirlerdi. bu da üçerden dokuz duazde üç gülbenk 12 yapıyordu. Adetimiz bu idi. Duazdeler genelde yakarış, yalvarma, dilek dileme, dualarda gene Allah'a münacattır. Yani bir mecliste oturup saz çalıp söylediğin beyitlerle değil On iki İmamı zikreden duazdelerle cem bağlanırdı. Cemlerimizin edebi, erkanı bambaşka idi.

Şimdi yukarıdan beri her gün bir duazde yazdım. Şimdi bir gülbenk bir dua ile bu faslı noktalayalım.

Hallah hallah vaktiniz hayır gele. Hayır fet olar şerler def ola. münkirler mat ola. Münafıklar berbat ola. müminler şad, meydanlar abat, sırlar mestur, gönüller mesrur ola. Hanedanı fukara mamur ola. Er hak Muhammed Ali yardımcımız, gözcümüz, bekçimiz ola. Dil bizde nefes Hazreti Hünkar Hacı Bektaş Efendimizden ola. Allah erenler cemi cümlemizi münkir münafık şerrinden emin ve hıfzı himaye ey.e Dertlerimize derman, gönüllerimize iman, hastalarımıza şifa ihsan eyleye. Bizleri namertlere muhtaç etmeye. Yuf münkire lanet Yezide. Rahmet mümine nuri nebi keremi Ali gerçek erenlerin demine Ya Allah Ya Muhammed Ya Ali der cümlenizi  birbirinize topunuzu da yüce mevlama emanet ediyorum. O cümlemizi esirgeye, bağışlaya, koruya. Cümlemize Allah eyvallah. Allah eyvallahın manası ikrar iman demektir.

Sığdelili Berğecan Evletlarından Seyit Hüseyin Erdoğan