Uzun süredir ziyaret etmediğim, Bir Banka şubesine uğradım. Müdürün misafiri oldum. Her zaman bir araya geldiğimizde, sarmaş dolaş olduğumuz müdürle, bu kez, iki küs insan gibi yüzlerimiz kapalı, el sıkışmadan. Bir birinden uzak durduk.
  Yaşadığımıza, maskelerimizin altında güldük. Söylendik. ‘Bak hele. Dedik. Kimin aklına gelirdi. Bir ömür yaşamadığımızı, yaşamak.’ İkimizde, hem fikir olduk. Kurallara titizlikler uymalıyız. Herkesi de, uymaya çağırmalıyız. Uyarmalıyız. Dedik. Bir gün gelecek, BUDA, Bu BELADA, geçecek. Geçinceye kadar da, kurallara, titizlikle uymalıyız. Özen göstermeliyiz. Dedik. Bir ağızdan.
   Müdür Bey anlattı. Tunceli’de, bir banka şubesine, işlem yapmak için gelen bir müşterinin, ateşi ölçülür. Ateş yüksek çıkar. İlgililere haber verilir. Gelip müşteriyi alıp hastaneye götürürler. Yapılan testte Pozitif çıkar. Hastaneye yatırırlar.
   Müdür Beyin anlattığına göre, şahıs İstanbul’dan gelmiş. Şehre girerken, gerekli tespitler, yapılmamış. Şahısta, kendini, evinde, bir müddet, karantinaya almadan, topluma çıkmış. Karışmış.
  İlimizde, başlangıçta koruma amaçlı sıkı tedbirler alındı. Uygulandı. Onun içinde, korkutan, fazla bir vaka yaşanmadı. Tedbirler, gevşetilince, Kışı, büyük kentlerde, geçiren DERSİMLİLER, Mevsimle, birlikte, salgında, daha çok güvenli olan, memleketlerine, DERSİME, akın akın gelmeye başladılar.
   Yoğun akına rağmen gerekli yoğun tedbirler alınmadı. Vatandaşın anlattığına, iddiaya göre, otobüsle büyük kentlerden gelenler, kontrol noktasına varmadan, yakın köylerde, AKTULUK Mahallesinde, otobüsten iniyorlarmış. Taksi çağırıp, taksiyle şehre giriyorlarmış. Şehre girişteki kontrol noktasında.’ yakın köyden, geliyoruz.’ Diyerek, gerekli kontrolleri yaptırmadan şehre giriyorlarmış.
    Hastaneye gitmiştim. Hastalar, girişte sosyal mesafeye, uyarak, ateşi ölçülerek, maskeli, içeri alınmakta, her hangi bir keyfiliğe izin verilmemektedir. Hastanenin içi, tertemiz. Randevu ile hasta içeri alındığından, içeride her hangi bir yoğunluk yaşanmamaktadır. Görevliler, salonları temiz tutmak için yoğun çalışmaktadırlar. Doktorlar, randevu ile hastalara baktıklarından, Onlarda da bir yoğunluk yaşanmamakta, doktorlar, hastalarına, daha çok zaman ayırmaktadırlar.
  Salgından, hastanede, kaç vaka var. Kaç hasta yatıyor. Diye Sordumsa da. Sağlıklı bir cevap alamadım. Sokaktaki söylentilere bakılırsa, serbestlikle birlikte vaka sayısı artmış. Doğruysa, korkutucudur. Herkesin, kurallara daha çok sıkı sıkıya uyması gerekir.
  Bu tarihi günlerde.
   +       +       +
KADINA ŞİDDET
    Son yıllarda kadına şiddet, kadın cinayetleri, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş boyutlarda arttı. Hemen her gün, haber kanalları, haberlere, kadın cinayeti haberleriyle başlar oldular. Dökülen gözyaşları, annesiz kalan çocukların çığlıkları, alışık güncel haberler oldular.
    Kadın platformlarının, açıklamalarına göre son iki ayda 41 kadın, erkekler tarafından katledildiler. Bu resim, bir uygar ülkenin resmi değil. Kadın, erkek eşitliğinin olduğu, bir ülkenin resmi değil. Bir hukuk devletinin resmi değil.
    Erkek egemenliğinin, hüküm sürdüğü, adli makamların, görevlerini bir hukuk devletine yakışır şekilde yerine getiremediklerinden, kadına şiddet, giderek arttı.
     Tunceli İl Örgütü, KADINA ŞİDDET, konulu bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklaması, genellikle basın açıklamaların yapıldığı, SANAT SOKAĞINDA yapıldı.
   Salgın günlerinden olacak, fazla bir katılım yoktu. Basın açıklamasını, Tunceli CHP kadın kolları başkanı Handan ŞANLI YAPTI.
    Maskelerin yüzleri kapattığı basın açıklamasında, başkan ŞANLI, her cinayet öncesi duyulan çığlığı dile getirdi.                      
   Kadınların, Ölmek istemiyorum.
    Ölmeden koruyun beni. Beni, öldürdükten sonramı çığlığımı duyacaksınız. Feryatlarını dile getirdi.
  ŞANLI, Erkek akıl, erkek yargı, erkek devlet anlayışı, değişmedikçe, kadını, güçlendirici önlemler, alınmadıkça, Kadınlara, şiddetin önüne geçilemeyecektir. Diyordu.
    Katillere, hak ettikleri cezalar verilmedikçe, katiller, toplum içine salındıkça, Kadına, şiddetin, katliamların, önüne geçilemeyecektir.’ Diyordu.
   Biz aile içinde, çizdiğiniz o sınırda, yaşamayı kabul etmeyeceğiz .’Diyordu. Eşitlik istiyordu.