Gazete yerimde, bir öğretmen arkadaşımla oturuyordum. Yüzü sıkıca örtülü bir bayan içeri girdi. Müşteri olduğunu düşünerek SEVCANIN ilgilenmesini istedim. Müşteri diye yorumladığım bayan yakınıma geldiğinde yerimden fırladım. Elimi uzattım. ‘Hayır, el sıkışmak yok.’ Dedi. Geçti oturdu. Önceden dükkân girişinde tanıyıp karşılamadığım için mahcup olmuştum. Bu halimi fark eden misafir. ‘Tanımamakta haklısın. Dedi. Rahatlamıştım.

    Misafirim, Ankara’dan gelmişti. DERSİMİN renkli bir yüzüydü. Müdürlük yaptığı okulda öğretmenlik yapmıştım. DERSİMİN en büyük iş adamı Celal YAŞARIN ablasıydı. DERSİM tarihinin yakışıklı ünlü Milletvekili Hüseyin ERKANLININ eşi Zekiye ERKANLIYDI.
    Dükkânın uzak bir köşesinde oturan misafirime, ’Lütfen yüzünüzü açın mesafe oldukça çok. ‘Gülümsemesi eksik olmayan yüzünüzü görmek istiyorum.’ Dedim.
    Misafirim, yüzünü kapatan maskeyi çıkarmıştı. Uzun zamandı, göremediğim. Misafirimin yüzünde insanı süsleyen sevginin dostluğun, âdeta insanlığın, resmi açmış gibiydi.
    Hoca Hanım, özlediği DERSİMİ,  yakınlarını, dostlarını, görmek için bir hafta izin alarak gelmişti. Tanıdığı yoksul birkaç aileye, yardımda bulunmak için gelmişti. Eski günlerini anmak bir zamanlar çokça gidip geldiği sokaklarda tekrar yürümek için gelmişti. Dahası en önemlisi DERSİMİN havasını teneffüs etmek için gelmişti. Üzgündü. Kız kardeşinin, oğlu yeğeni, Hasan GÖYÜLDARIN oğlu, bulunduğu AVUSTURYADA,
geçirdiği bir rahatsızlık dolayısı ile yoğun bakıma alınarak uyutulmuştu. Çok üzgündü. Yeğeni AVUSTURYADA, uluslararası bir bankanın Genel Müdürüydü. Uluslararası düzenlenen bütün ekonomi toplantılarına katılan yeğeni ÖZGÜR GÖYÜLDAR, sürekli ülkesini dile getiren, savunan, ülkesini seven ünlü bir isimdi.
  Mahallemizi Muhtarı VELİNİN ünlü kahvesini yudumlarken, Avukat Ali Rıza GÜDER geldi. Sohbetimize oda, katıldı. DERSİMİ, ülkemizi, hatta Dünyayı konuştuk.  Günün öne çıkan öncelikli sorununu, ÇORONAYI konuştuk. Korunmanın önemini, önceliğini konuştuk. Biz bunları konuşurken oğlum telefonla aradı. Baba haberin olsun virüs bizim Tunceli’de de hızla yayılmış. Kendini koru. Kurallara sıkı sıkıya uy. Veya iş yerine gitme .’Dedi. 
      Korona savaşı, DÜNYA SAVAŞIYDI. Bu savaşta kısa sürede Dünyada, Bir Milyon insan kaybedilmişti. Milyonlarca insan da yaralı kurtulmuştu. Milyonlarca insanda, cephede CORONA ile savaşıyorlardı. Korona canavarı, bütün dünyada yaşayan insanoğlunun yüzlerini kapatmıştı. Kapanan yüzler tanınmayan yüzler olmuştu. Hemen herkes birbirine yabancı olmuştu. Kapalı yüzler, insanı süsleyen, yaşama renk katan gülmeyi de yasaklamıştı. Bu canavarlık uzun sürerse insanoğlu gülmeyi de unutacaktı.
  Bütün ülkede, hatta dünyada, artan tehlike, vaka karşında, sıkı tedbirler alınmaya, denetimler. Yapılmaya başlanmıştı. İlimizde de sıkı tedbirler alınmaya, sıkı kontroller yapılmaya başlanmıştı. Misafirlerimizle çay içerken, Görevliler kapıyı açıp maske takmamız için uyarılarda bulundular.
  Sayın Valimiz, hemen her gün sosyal medyadan, emredercesine değil, sıcak, yapıcı, teşvik edici bir yüzle gerekli korunma tedbirlerinin alınmasını istemekte, MASKEYE, MESAFEYE, mutlak dikkat edilmesi uyarısında sık, sık bulunmaktadır.
Zaman zaman da sokaklarda gezerek, vatandaşları uyarmaktadırlar.
  Görevliler, son günlerde, giderek daha yoğun bir şekilde sokaklarda vatandaşları uyarmaktadırlar. Bunu yaparken kimseyi kırmadan, ceza yazmadan, yapmaktadırlar. Bu nezaketli kırıcı olmayan uyarılar, artık vatandaşta, kültürlü Tunceli Halkında, karşılığını bulmalıdır. Özellikle maskesiz gençler, maskelerini takmalıdırlar. Herkes basit olan bu kurallara uyarsa o, NALET vaka, bulaşacağı insan bulamadan yok olup gidecektir.-
  Rahmetli Annem, ’buda geçer. ‘Derdi.
  Buda, Geçecektir.