Uzun süren yağmurlardan sonra, güneş eve kapananlar için, bir özlemdi. Kafkaslı Çeri, benden önce balkonda yerlere serilmiş güneşin tadını çıkarıyordu. Benim balkona geldiğimi görünce, sevincinden yuvarlanmaya başladı. Önümüzdeki bahçede, kedi seslerini duyunca atladı. Balkon demirlerine çıktı. Onları, hemcinslerini görmeye çalıştı. Düşersin dedim. Aldırmadı. Güneş çok güzeldi. Yakmıyordu. Isıtıyordu. MAMEKİ Parkı ünlü bir ressamın, yağlı boya tablosu gibi harikaydı. Yeşilin ağırlıklı olduğu bin bir renge boyanmıştı. MUNZUR, yanı başındaki güzelliği görmeden, acelesi varmış gibi bulanık akıyordu.
   Günlerden ÇARŞAMBAYDI.20 yaş altılara, dört saat sokağa çıkma özgürlüğü tanınmıştı. Annesinin ellerini tutan çocuklar, parkta, çevresinde, güneşin, temiz havanın, tadını çıkarıyorlardı.
   SEYİT RIZA parkı eskisi gibi yine kalabalıktı. Çocuklar, yüzlerinde maske parkta sere serpe yatmış. Güneşlenen köpekleri seyrediyorlardı. Gözleriyle seviyorlardı. Munzur’u, tepeden parktan seyretmek isteyenler, her zamanki gibi banklarda, mesafeye aldırış etmeden dizilmişlerdi. SEYİT RIZADA, güneşlenir gibi adeta gülümsüyordu. Sevenleri, görmek isteyenleri, çevresini sarmışlardı. Sokaklar, eskisi gibi kalabalık değildi.10 adımlık çarşı yine kalabalıktı. Yılın sebze dikimleri için sebze fideleri, Yılın taze GULİĞİ, ışkın, kilosu 100 liralık ünlü ÇARÇUR mantarı, açık tezgâhlarda, yerlerini almışlardı. Kaldırımlar boş denilecek kadar tenhaydı. Fırsat bilen köpekler, kaldırımlara yatarak, işgal etmişlerdi. Trafikte, eskisi gibi değildi. Tenhalaşmıştı. KORONA, havayı temizlemişti. İnsanlar temiz havayı solumak için maskelerini, ağız burun açık, yarım takmışlardı.
      +       +
   ANNELER GÜNÜ, Bu yıl dünyayı saran büyük yangına, rağmen, insanların ev hapsine mahkûm olduğu bu zor günlerde, büyük bir coşku ile kutlandı. Annelere, layık olan sevgi çiçekleri, bütün kalplerde büyük bir coşku ile açtı. Bu büyük sevgiyi tatmayanlarda, bu büyük sevgiyi merak eder oldular.
    DERSİMDEN uzaklarda oturan bir okurum aradı. Anneler gününde anne sevgisini öven yücelten yazıların içinde, bir ömürdür. İstanbul GALATASARAYDA gözyaşı döken CUMARTESİ annelerin, dramından acısından, tek kelime söz edilmedi. Tek satır yazılmadı. DİYARBAKIRDA,  kaybolan evlatlarını arayan anneler, sürekli gündem olurken, yıllardır. Kaybolan evlatlarını, arayan CUMARTESİ ANNELERİNDEN, tek kelime söz edilmedi. Bu büyük haksızlıktır. Kimin annesi olursa olsun, bütün anneler gibi, CUMARTESİ ANELERİDE, birer annedirler. Gösteri yapmak için o meydanda toplanmamaktadırlar. Onlar, kaybolan çocuklarını aramak, seslerini duyurmak için orada toplanmaktadırlar. Bir başka anneden, annelerden, farkları yoktur. Onlarında, ana yüreği vardır. Evlat acısı, bütün annelerde, en büyük, ölçülemeyen acıdır. Bu büyük acıyı yaşayan annelerin de, dramını, gözyaşını, dile getirmeliydiniz. ’Dedi.
     Bir müddet sustum kaldım. Sonrasında okurumdan, özür dilercesine, haklısınız. Diyebildim. Haklıydı. CUMARTESİ ANNELRİNİDE hatırlayıp yazmalıydık.27 Mayıs 1986 yılından beri İstanbul GALATASARAY Meydanındaki annelerin, çığlığını, büyük acılarını, feryatlarını, dökülen gözyaşlarının, sesini, duymalıydık. O annelerin de, ellerinden öpmeliydik. Acılarını dile getirmeliydik.
   Davalarında, feryat ve acılarında, haklı olan bu anneler için, BM (Birleşmiş Milletler), Devletler, temel, insan haklarını, korumakla yükümlüdürler. Diyor. Zorla, kaybedilmenin, insanlığa karşı işlenmiş suçtur. Diyor. Ve CUMARTESİ ANNELERİNİN, ortaklaşa feryatlarını haklı buluyordu.
   Bütün anneler gibi, Onları da, sevgiyle, selamlıyor.
   Ellerinden öpüyorum.
      +        +
    Bir okurum aradı.’ Şehrin büyük mahallesindeki mezarlıkta, hırsızlar yapılı mezarları tahrip ederek mermerlerini çalmışlar. Bu hırsızlığı dile getirip Yetkilileri uyarırsanız. Seviniriz’. Dedi.
    Adeta şok olmuştum. Her zaman DERSİMDE hırsızlığın olmadığını gururla dile getirirdik. Hele Mezar taşını çalmak, ölülere yapılmış çirkin, affedilmez bir saldırıdır.
   Çağdaş, Uygar düşüncelere sahip, okumuş, kültürlü, bir topluma yakışmayan bu çirkin hırsızlık, herkesi üzecektir.
   Bir an önce bulunması, önlenmesi için yetkililer, gerekeni yapmalıdırlar.
    +         +
    HANİ DUYARLIYDIK. Gazete yerine gelirken, gözlemlerim, bende tedirginlik yarattı. Sokakta olan insanların, büyük çoğunluğunun, maske takmaması, el ele, yan yana, mesafe bırakmadan yürümeleri dikkatimi çekmişti. Dükkânlar, iş yerleri, yeterince geniş olmadığından, müşteriler, iş yerlerine, girerken maske takılmalıdırlar. Yetkililerin, bizi uyarmalarını, beklemeden, biz kendi emniyetimizi almalıyız. Gazete yerime gelirken, Seyit Rıza Parkında, bir bankın üzerinde, maskesiz, 4 kişinin yan yana sıkışarak oturup sohbet etmesi, günün koşullarında hoş bir görüntü değildi.
    Valiliğin aldığı yerinde sıkı tedbirlerle, ilimizin, salgından uzak vakaların olmadığı, temiz güvenilir, bir il olması bizi, rehavete düşürmemelidir.
   Bu yangın, çok büyük bir yangındır, Bizden uzak olması için alınan tedbirlere, mutlak uymalıyız.
    +
   Bir başka bayan okurum geldi.’ Hocam, bazı esnaflarımızda, bu salgını, fırsata çevirmişler. Bakım için kuaföre gittim. Daha önce bakım 10 liraydı. Salgı sonrası yüzde elli zamla 15 lira yapmışlar. Para yok. İş yok. Ha bira zam. Ne yapacağız biz.’ Dedi.
   Okurum haklıydı. Bu yangını fırsata çevirenler, çıkacaktır. Tabi.
    +     +
   Çay ocağı işleten bir arkadaş geldi.’ Hocam, bizim çay ocaklarımız. Toplanma, oyun yerleri, kahve değil. Ocakta, tek kişi çalışırız. Aynı kişi, açık olan esnafa, çay dağıtır. Bizim ocakları, niye kapatırlar. Bizi, niye mağdur ederler. İlimizdeki yetkililere, sesimizi duyursanız da, daha çok mağdur olmadan, ocaklarımızın, açılmasına izin verseler. Sesimizi Vali Beye duyurursanız. Diye adeta yalvardı.
    Umarız. Vali Bey, yetkililer, bu çağrıyı duyarlar. Daha çok mağduriyetlere, izin vermezler. Açık olan esnaflarda, ihtiyaç duydukları çayı, kahveyi, içerler.