PERİLİ KIZ
  
Başındaki kırmızı beresi, beline bağladığı beyaz kemeri ile bağda beni karşılayan ARYA, “büyük baba, ben, perili kız oldum. Sihirli, süpürgeme binip kanatlarımı açıp, Aydede’ye gideceğim. Oradan anneme el sallayacağım. Aydede’ye, lambasını yaksın diyeceğim. Aydedeyi bizim bağa çağıracağım” dedi. Uçacakmış gibi dönmeye başlayan ARYAYI, düşmek üzereyken annesi koşup, yakaladı. Aydedeye, gitmek için çırpınan ARYAYA, ablası ROŞFER, gülerek ,
“hani senin kanatların yok ki. Uçamazsın” dedi.
   
ARI KUŞU
   Kovandan çıkan arıları, bekleyip havada avlayan, arı yiyerek beslenen ARI Kuşlarına, savaş açan arıcının, yaraladığı arı kuşu, bizim oraya, bağa, düşmüş. Bağa düştüğünü gören KONT, koşup yakalayıp almış getirmiş. Kontun ağzında çırpınan kuşu gören RONYA ile ROŞVER, çığlık atarak konta, kuşu bırakması için bağırıp çağırmışlar. Sözden anlayan KONT kuşu bırakmış. Kırık kanadı ile uçamayan yerde çırpınan kuşu kucağına alan RONYA, Büyük annesinin telefonuyla babasını arattırmış. Telefona çıkan babasına ağlayarak. “Baba çabuk gel. Yaralı kuşu hastaneye götürelim” demiş. Babası 
“kızım, hastane kuşları tedavi etmez. Onu kendi haline bırakın” derken babasına, “Hayır” diyen RONYA, “O zaman KONTU tedavi eden doktoru, ilaçları al gel” diyerek ağlayarak yalvaran RONYAYI, babası, “hafta sonudur. Bulabilirsem getiririm” diyerek teselli etmiş.
  
Yaralı kuşu, kafes diye kartondan yaptığı kutuya koyan RONYA, bütün gün kafesin önünde nöbet tutmuş.
  
RONYANIN, yaşadığı büyük üzüntüyü gören, arıların sahibi, RONYAYA, bir daha arı kuşlarını vurmayacağı sözünü vermiş.
  
RONYA, yine de ona, küsmüş.
  
BARAJ CANAVARI
  
DENİZLE hafta sonu bağa gidiyorduk. Baraj Gölünün kıyısında seyrederken, “Baraj canavarı, iyice çekilmiş” dedim. Deniz heyecanla gözlerini açarak, “canavar nerde büyük Baba” dedi. Televizyonda izlediği canavarı arıyordu. Baraj gölünü göstererek, “baraj canavarı gölde” dedim. “Hani ben görmedim” dedi. “baraj canavarı senin televizyonlarda gördüğün canavara benzemiyor. Bu canavar tamamen sudan yapılmış. Büyüdükçe, şiştikçe, her tarafı sulara boğuyor. Çiçekleri, böcekleri kelebekleri hepsini boğuyor, öldürüyor. Onun için bu canavar, filmlerdeki canavarlardan hepsinden büyük” dedim.
  
DENİZ, anlamamıştı. Şaşkınlıkla baraj gölüne bakıyordu. Aradığı canavarı göremiyordu.
 
Annesi dayanamadı. Baraj canavarını, DENİZE, anlatmaya çalıştı.
DENİZ yine anlamamıştı.
 
“Büyük Baba, canavar suyun yüzüne çıkarsa görebilir miyim” dedi.
  
“O su yüzüne çıkmaz. O sinsice tıpkı bir yılan gibi sürünerek böcekleri bitkileri boğar” dedim.
  
DENİZ, yine anlamamıştı. Şaşkın, şaşkın, baraj gölüne bakıyor. Baraj canavarını arıyordu.
   
GOLE ÇETUDA
  
Akşamları, GOLE ÇETUDA yürümek, iki akarsuyun birleştiği yerdeki temiz havayı teneffüs etmek, aysız gecede, gökyüzündeki yıldızları seyretmenin güzelliği, bir başka yerde yoktur.
 
Aysız bir geceydi. Yıldızlar, parkın üstünde toplanmış, bize göz kırpıyorlardı. Onları seyretmek baş döndürücüydü.
 
Gecenin karanlığına rağmen, parkın müdavimleri, sevenleri, onu gecede, yalnız bırakmamışlardı. Koşan oynayan, kaydıraklarda kayan, salıncaklarda sallanan çocukların, çığlıkları, iki suyun ortaklaşa kurdukları koronun sesleri ile karışıp, çok sesli koroyu seslendiriyordu.
 
Kutsal mekân, HIZIR’IN Yerinde yanan mumlar, dünyadaki parlayan yıldızlar gibiydi. İki suyun, kutsal mekândaki, buluşması, özlemin, kavuşmanın, yaşanması gibiydi.
   
Gecenin ilerleyen saatlerinde yalnızlığına bürünen GOLE ÇETUNUN, gece misafirleri de olmalıydı. Geçen yıl, LAFONTENİN uzun Kuyruklusu ile karşılaşmış, el sallamış, korkmamasını söylemiştim.
 
Köprübaşındaki GÜL BAHÇESİNİN bakımsız gülleri, dökülmüş, kırmızı, Pembe renklerle bezeli bahçenin renk cümbüşü canlılığını yitirmişti.
   
Trafik ışıkları, trafiği düzenli bir şekilde yönlendiriyordu. Yakın zamanda, konulan trafik ışıkları, kente gerekli olan yeniliği getirmiş. Kentsel dönüşümde pay sahibi olmuştu.
 
Önümüzde yolun alt kısmına baraj canavarının çekilerek arkada bıraktığı alana, kamyonun boşalttığı yük, çıkardığı gürültü. Gecenin bir vaktinde merakımızı çekmişti.
   Gördüklerim beni heyecanlandırmış. Sevindirmişti. İkinci bir GOLE ÇETUNUN temelleri atılıyordu. Canavarın çekildiğinde bıraktığı alanı sivri sinek bataklığından kurtarmak, kente üçüncü bir yeşil alanı, temiz havayı soluyacak akciğerleri kazandırmak için belediye kolları sıvamıştı. 
Yıllardır, bu köşede hayalini kurduğumdu. Bu hayalimin gerçekleşmesi için sürekli yazmış, yetkililerin kapısını çalarak, bu hayalimin gerçekleşmesi için yardımlarını istemiştim.
 
Şehrimizin ortasından geçen, Munzur’un iki yakasında, bir zamanlar yeşillikleriyle, çay bahçeleriyle şehrimize renk katan zenginlik katan alanı, baraj canavarının işgalinden kurtarmanın, kinci bir GOLE ÇETU yapmanın temelleri,
 
Gecenin karanlığında atılıyordu.
  O temellerin atılışını görmek, gecenin sessizliğinde, bana, “hayaller gerçek olsa” Şarkısını söyletmişti.

Fikri TAŞ