3 Aralık Dünya Engelliler Günü, için Kültür Müdürlüğü konferans salonunda düzenlenen törene bizler de davetliydik. Salon yine dolmuş. Oturacak yer kalmamıştı. Yer bulamayanlar ayaktaydı.

   Devlet Protokolü, başta vali Bey olmak üzere eksiksiz yerlerini almışlardı.

Sunucu tekerlekli sandalyede bir bayan engelliydi. Sunumu eksiksizdi. Sunucunun konuşmalarını sağır ve dilsizler için elleriyle anlatan bayanda profesyonel bir tercüman, anlatımcıydı.

   Sahneye konuşmak için davet edilen engelliler derneğinin başkanı gözlerinden ama engelli Ali Bey. Eline tutuşturulan mikrofondan, “mikrofondan konuşmaya alışık değilim. Geldiğiniz, yanımızda olduğunuz için hepinize teşekkür ederim. Sayın Valimizden, devlet büyüklerimizden, şehit ailelerine gazi ailelerine yapılan pozitif ayırımcılıktan bizleri de yararlandırmalarını, asgari ücretin artırılmasını istiyoruz. Sizlerden, hepinizden tek isteğimiz bizlerle empati kurun” dedi.

    Sahneye konuşmak için davet edilen Sayın Valimiz, engelli sunucuyu yanına alarak yaptığı konuşma, özellikle salonu dolduran engelliler, aileleri tarafından ayakta alkışlandı. “Valiliğin, belediyenin, ilde bulunan kurumların hemen hepsi, sizlerin yanınızdayız. Sizleri yalnız bırakmayacağız. Kapımız, telefonlarımız, hepsi her zaman sizlere açıktır. Sizlere, tahsis ettiğimiz bir araç, sizlerin hizmetinizde olacaktır. Nereye gitmek isterseniz sizi götürecektir. Her türlü sorunlarınız için rehabilitasyon merkezi, hizmetinizde olacaktır” dedi. Dinleyiciler arasında bir bayanın, çok rahat samimi bir ifade ile Vali Beye, “Vali bey, dört engelli çocuğun annesiyim. Bizi unutma,’ ifadesine, Sayın Valimizin, aynı sıcaklıkla, “Unutur muyum? Akşam sizdeyiz” demesi, törene düşen renkli bir kareydi.

    Günün anlamı işle ilgili düzenlenen gösteriler, bir birinden güzeldi.

    Bizim ZAFER’İN DE içinde olduğu, Elazığ’la ortak sayılacak yöremizin oyunu, ÇAYDA ÇIRA, bir o kadar güzel oynandı. Aynı şekilde, ERİK DALI, oyunu da çalgısı ile bir o kadar güzel, salonu coşturan, alkış alan bir gösteriydi.

   Salonu coşturan büyük alkış, alan ÖZKAN adlı bir engellinin dans gösterisi, TARKANI, taklidi, profesyonel dansçılara, taş çıkaracak kadar seyrine doyulmayacak bir gösteriydi.

  Engelli İki küçük kızın oyunları, dans gösterileri, aynı şekilde seyrine doyulmayacak güzellikteydi. O kadar rahatlardı ki, bakışları, yüzlerindeki gülümseme, salondakileri büyülemişti.

  Sayın Valimizin, sahneye, tekerlekli sandalyede getirilen iki yatalak engelliye, plaket vermek için yönelişi, onların, tanıdık bir yüz, tanıdık bir dostun gelişi gibi, Vali Beye, bakışları, heyecanları, Vali Beyin onlara sarılması, her ikisini yanaklarından öpmesi, onların bütün salona yansıyan sevinçleri, birlikte resim çektirmeleri, Vali Beyin ardından,  “gitme” dercesine bakışları, hiçbir ünlü ressamın yapamayacağı bir tablo gibiydi.

   Programdaki gösterilere katılanlarla, renkli kıyafetleri içinde, misafirleri salonda karşılayan, aynı kıyafetleri ile programın sonunda sahnede, Vali beyle beraber oynanan oyun gösterisine, katılanlarla sahne, renkli bir karnaval gibiydi.

   Sahnede, açılan pankartta, hepimiz engelliyiz. Sözünü okuyunca, yanımda oturan Milli Eğitim Müdürüne baktım. “Doğrudur. Hocam” dedi. “Yaşam bu. Neyi getireceği, neyin ne olacağı, bilinmez ki” dedi. “Haklısınız” dedim.

   Engelliler günü programı, sahnelenen gösterileri, yapılan konuşmalar, engellilerin, rahatlığı, toplumla kurdukları diyalog, toplumun, devlet katının onlara, duyduğu yakınlık, verdikleri değer görülmeye değerdi.

   Anlamlı bir günün, güzel bir programıydı.

    Fikri TAŞ