Yazılarımda, DERSİM’İN fabrikalardan, üretim alanlarından, yoksun olduğunu, bunun da işsizliğe, ekonomik yoksulluklara, yol açtığını sürekli dile getirdim.
  Atatürk Mahallesi’nde kurulan yem fabrikası, ilimizin ilk kurulan fabrikası unvanını almıştı. Fazla bir işçi istihdam etmemişti. Yine de istihdam ettiği işçiler, özel gibiydi. Devletin olan fabrikayı, devlet işletememiş, satılığa çıkarmıştı. İlin en büyük iş adamı satın almıştı. O da kısa sürede kapatarak arsa olarak değerlendirmişti.
  Devlet, İlin ikinci fabrikası olan süt fabrikasını da, satılığa çıkardı. Onu da aynı iş adamı aldı. İşletemeyerek yerini depo olarak kiraya verdi.

0f3c4013-468c-4553-8deb-76ba204e0d76.jpg
  Özel sektörün, olmadığı, devletin fabrika yapmadığı, ilimizde, fabrikalar tarihe karışmıştı.
   İlimize atanan Sayın Valimiz Tuncay SONEL, kısa sürede, ilimiz tarihinde bu güne kadar görülmemiş, ilimiz tarihine geçecek, fabrikalar, kurdurdu. Hayal gibiydi. Ama gerçekti. Yüzlerce yoksul ailelerden insanlar, kurulan o fabrikalarda istihdam edilmişti
   Kuruluşuna çok sevindiğim o fabrikaları hep merak etmiştim. İş KUR Müdürünü aradım. Gidip o fabrikaları birlikte gezip görmek istediğimi söyledim. “Müsait olduğum bir zamanda hayhay” dedi. Tanıdığım, Tunceli kökenli PERİ TEKSTİL ATÖLYESİ’NİN sahibi, SELÇUK Beyi, aradım. O da “Hayhay buyurun gelin” dedi.

08693aab-8f42-4b2a-962f-2b14723d5b07.jpg

           Fabrika sahibi SELÇUK Bey, gelip bizi İş KUR Müdürüyle birlikte aldı.
   İl kez göreceğim fabrikanın heyecanıyla gittik. Yolda, Sayın İş KUR Müdürü, Organize Sanayi bölgesinde, geçtiğimiz yol kenarında, kurulu tesisleri, yapıları tanıtıyordu. TOKİ konutları, çağrı merkezi, bazılarıydı. Tuncelili, Tunceli’de oturan ben, bunları görmemiştim. Bilmiyordum.
   Fabrikanın içindeydik. Gördüğüm manzara gözlerimi kamaştırmıştı. Daha öncesinde herhangi bir fabrikayı, özellikle daha fazla işçi çalıştıran tekstil fabrikalarını, görmemiştim. Filmlerde, Televizyon dizilerinde, gördüğüm fabrikaların, daha güzeli, daha yakından benzeriydi. Aydınlık, büyük bir salonda
dizili tezgâhların başında, çoğunlukla kadınların çalıştığı yüzlerce emekçi. İşine odaklanmış, harıl, harıl, çalışıyorlardı. Heyecanım, sevincim, giderek artmıştı.

ecb97422-e3ad-43c7-b400-9f12bfa61f90.jpg
Gerçek, görmek istediğim bir fabrikaydı. Üstelik fabrikası olmayan Tunceli’deydi. SELÇUK Beye, “fabrikanızda Kaç kişi çalışıyor” diye sordum. 175 kişinin çalıştığını söyledi. Çalışanların çoğu tanıdık yüzlerdi. Hemen hepsi kenar mahallelerin işe ihtiyaçları olan yoksul kesimlerindendi. SELÇUK Bey’e, baktım. İçimden sarılmak geldi. O kadar güzel bir resim, tabloydu ki seyretmeye doyamıyordum.
   2017 yılı, Eylül ayında, Sayın Valimizin çağrısı üzerine Tunceli kimlikli, Tunceli’ye, gönül bağı olan SELÇUK Bey, çıkmış. Gelmiş. Kazanmak için değil. Tunceli’ye olan özlemini, gidermek, gönül bağı olan insanların yanında olmak, sorunlarını paylaşmak, çözümü için katkılarda bulunmak için gelmiş. “Para kazanmak için gelmedim. Taşıma sorununun olduğunu, alt yapının, kalifiye elemanın olmadığı, kazanmanın zor olduğunu biliyordum. Gönüllü geldim. Benimki gönül işi oldu. Vali Beyin, Belediyenin, desteği çok büyük oldu. O destek olmasaydı, başaramazdık. Yer, işçi taşıma desteği çok önemliydi. Yine Vali beyin sayesinde 2018 yılında Tuncel’inin teşvik kapsamına alınması bize büyük destek sağladı. İş KURUN teşvik desteği bize önemli bir destek olmuştu” dedi.

tunceli_2154.jpg
   Fabrikanın içinde gezerken, dikkatimi büyük karton kutular koliler, çalışanların önlerindeki kumaş pantolonlar, dikkatimi çekmişti. SELÇUK Bey’e, “bu koli kutular, Nedir. Bu dikilen giysileri nereye, kimlere satıyorsunuz” diye sordum. Kolilere, bakarak, “bunlar, diktiğimiz, hazırladığımız ürünlerin kolileri. Yurt dışına ihraç ediyoruz. Rusya dâhil, Avrupa’nın, İngiltere Almanya, Fransa olmak üzere,10 ülkesine ihraç ediyoruz. Almanların, ünlü giyim markası CA Türkiye Direktörü, ürünlerimizi çok iyi kaliteli bulmuştu. Bu bizi sevindirmiş daha da daha iyisini yapmaya, daha iyi kaliteli ürün, üretmeye teşvik etmişti. Amacım, Dünya tekstil sisteminin ortaklaşa kurdukları ORTAK SİSTEMDE bizim de yer almamız, ortak sisteme katılmak olacaktır” dedi. Bu açıklamalar beni bir o kadar daha sevindirmişti.
   Selçuk Beyden, işçilere tanıdığı sosyal hakları sordum. Rahat güvenli bir şekilde Bütün işçilerim Sigortalı, asgari ücretle çalışıyorlar. Öğlen yemeği veriyoruz. Günde iki kez çay molası veriyoruz. Haftada iki gün tatil. Taşımada belediye başkanlığı, bize destek olmakta, işçilerimizin taşımasını belediye başkanlığı yapmaktadır.
    Akşam saatlerinde gitmiştik. İşçilerin mesai saati bitmek üzereydi. Atatürk Mahallesi minibüsleri taşımayı durdurdukları için Belediye Başkanlığı şehir içindeki ulaşımı, sağlamak, aksatmamak için fabrikaya araçlarını göndermemişti. Özel İdarenin gönderdiği araçlarla işçiler taşınacaktı.
    Selçuk Bey, Mazgirt İlçesinin tarihi sayılacak, PERİ Bucağının adını verdiği fabrikasının geliri, giderini, henüz bu aşamada karşılamadığı halde ne pahasına olursa olsun fabrikayı, ayakta tutmaya, çalışmalarını sürdürmeye, daha ileri safhaya taşımaya kararlıydı.
   Israrını, sorduğumuzda, “duygusal gönül bağım, başarmakta, kalmakta ısrarlıdır” dedi.
   İlimizde, ilk fabrikalar, tekstil fabrikaları, benim hayallerimden biriydi. Hayalim gerçekleşmişti.
    Selçuk Beyin bürosu, fabrikanın, bütün bir çalışma alanını, gören yüksekçe bir yerdeydi. Oradan çalışma sahasına, çalışan emekçi işçilere, bakarak, gözlerimle onlara teşekkür ettim. El salladım.
   Dönüp SELÇUK Beye baktım. İçten gülümsedim. “Selçuk Bey, siz Tunceli ile olan gönül bağını koparmadınız. Tuncelili iş adamlarına örnek oldunuz. Size, ne kadar teşekkür etsem azdır.
   Başta Sayın Valimize, size, teşvik, eleman desteği sağlayan İŞ KUR müdürüne çok teşekkür ederim” dedim.  

,.jpg


 
 

 
 
  
.