Günün erken saatleriydi. Gazete yerine doğru yürüyordum. Okurlarımdan biri adeta yolumu kesti. Koluma girdi. “Hocam, gel sizinle biraz gezelim. Size göstermek istediklerim var” dedi.
   Ana caddeden şehir merkezine doğru yürüdük. Kaldırımın kenarlarını göstererek, “bak hocam, yalnız burası değil. Şehirdeki bütün kaldırım kenarlarında bunun benzerini göreceksiniz” dedi.
  Kaldırımın kenarlarında, birikmiş bir kirlilik vardı. Boş su petleri, boş sigara paketleri, abur cubur dediğimiz çikolata türü yiyeceklerin paket artıkları, sigara izmaritleri. Kaldırım boyunca az veya çok vardı.
  Yürüyorduk. Kaldırımı gözleri ile tarayan okurum. “Gel bak. Hocam. Bu tiksindirici kirli lekeyi, bütün kaldırımlarda, ana caddede hemen her yerde görürsünüz. Saymaya kalkarsak saymayla bitmez” dediği tiksindirici kirli leke, yere, tükürülmüş, atılmış, kaldırıma yayılmış balgamdı.
  Kolumu bırakmayan okurum bir bankanın önüne götürdü. Bankamatiğin önünde yerlere atılmış, fişler, sigara izmaritleri vardı. Okurum, “Burası sabahleyin bu kadar temiz değildi. Banka adına utandım. Elime geçirdiğim bir süpürge ile ben temizledim” dedi.
   Bırakmadı kolumu. Bir manavın önüne götürdü. “Bak dedi burası bir başka yoğunluğun yaşandığı yer. Hemen her yerde gördüklerinden farkı, çevresine rastgele atılmış. Saçılmış. Sebze atıkları, Yeşillikler.”
  Adeta itekleyerek, bir lokantanın önüne götürdü. “Bak. Bu mekânın önünün, daha temiz olmasını gerekirdi. Değilmi? Farkı var mı? Yok” dedi.
   Bırakmadı. Aldı, SEYİT RIZA Parkın a götürdü. Günün erken saatleri olduğundan parkın günlük temizliğine bakan TİMTİK, henüz günlük temizliğini yapmamıştı. “Bak hocam. Bu park biz DERSİMLİLER için çok değerlidir. Tarihi bir parktır. DERSİMİ, ziyarete gelenler, öncelikle bu parkı görmeye giderler. Ziyaret etmeden gitmezler. Bu park bizim gönlümüzdür. Her gün ziyaretçileriyle dolar taşar. Bakın parka. Akşam ziyaretçileri, insanı süsleyen o değerden nasip almamışlar, kirliliklerini bakın parkın üstüne serpmişler. Gitmişler” dedi. Parkın, çimenlerin üstünde boş içki petleri, boş sigara paketleri, her yerde olduğu gibi sigara izmaritleri, boş pet şişeleri vardı. Okurum, tepkisinde burda da haklıydı.
    SEYİT RIZA PARKINI tarihi kılan kışla binasının onarım, yenilenme inşaatı mevsim dolayısı ile yavaşlamıştı. Müteahhit kısa sürede başarılı çalışmalar, yapmıştı. Verilen süreden önce bitireceğinden bu yılsonu tarihi kışla binamız, beş yıldızlı yeni yapısı ile DERSİM Halkının hizmetine girecektir. Binanın çevresinde onarım kirliliği olmadığı gibi, fazla bir kirlilik te yoktu.
   Okurumla, çarşı merkezine doğru yürürken, ilginç bir rastlantı oldu. Önümüzde yürüyen, Amerikan traşı olmuş sakallı genç, yere tükürdü. Okurum. Deyim yerindeyse şok. Oldu. Nerdeyse adama saldıracak. Tuttum. Bağırarak, “bak gör. Utanmıyor” dedi. Bana mı dercesine dönüp bize bakan gence, sadece güldüm.
  Hala yakamı bırakmayan okurumla, çarşıda, yürümeye devam ettik. “Gel. Sizi Çevre ve şehircilik Müdürlüğünün önüne götüreyim. Yaklaşık 100 kişinin çalıştığı, örnek olması gereken kurumun çevresine bakalım. Oranında gördüklerimizden farkı yoktur. En çok temiz tutulması gereken okullara gidelim. Onlarında çevresi, gördüklerimizden farkı yoktur. İçeride günlük temizliği yapanlar, temizlik yaptıkları binanın, çevresine, bahçesine, bakmazlar. Hâlbuki temizlik yaşamda bir bütündür. Yaşamın her alanında yapılmalıdır” yaşamın her alanını işaret etti.
   “Bütün yükü, suçu belediye ye yüklemek haksızlıktır. Belediye üstüne düşeni yaparken, Vatandaşta, sokakta, her yerde, üstüne düşeni yapmalıdır” diyerek herkesi duyarlı olmaya çağırdı.
   Yakamı bir türlü bırakmayan okuruma, “Gazeteler gelmiştir. Gidip onları dağıtmam lazım” dedim. İzin istedim.
    Bu bir kültür ivmesidir. Seviyesidir.
    “DERSİM Halkının kültür ivmesi yüksek olmalıdır” diyerek
    Söylenerek uzaklaştı.
 +  +  +
   HAYAT KURTARANA TEŞEKKÜR
   Yazımı, bitirmiş yayınlanması için atmaya hazırlanırken, bir okurum geldi. Heyecanlıydı. Anlatmasını bekledim. “Hocam, bir canımızı kurtaran, ona hayat veren bir doktora, ailece teşekkür edeceğiz. Bu teşekkürümüzü, canımızı kurtaran doktora defalarca yaptık. Bunu yeterli görmedik. Valilik kanalı ile basın yolu ile teşekkür edeceğiz. Teşekkür yazımızın mahalli gazetelerde yayınlanmasını isteyeceğiz. Bu arada sizinde bilginiz olsun diye geldik” dedi.
   Haberim olmadığından dolayı, olayı, anlatmasını istedim. Bir ay önce Köy Hizmetleri Müdürlüğünde çalışan Mustafa YILDIRIM adlı çalışan, kaza geçirir. Düştüğü yerde kaburgaları kırılarak ciğerlerine batar. Hemen hastaneye kaldırılır. DOKTOR Aydın TÜTMEZ, bu ciddi hastaya müdahale eder. Onu da yeterli bulmaz. Helikopterle, alır Elazığ’a, Üniversiteye götürür. Hastaya bakan Profesör, şaşkınlıkla, başını sallar. “Bana iş kalmamış ki, TUNCELİ’DEKİ doktor, gerekeni yapmış. Hastayı kurtarmıştır.”
   Hasta kurtulur. Sağlığına kavuşur. Evine döner. Doktor AYDIN,  hastasını evinde de ziyaret eder. Sağlığına kavuştuğuna sevindiğini söyler.
   Bunları anlatan hasta yakını, “Allah ondan razı olsun. Hastamızı kesinlikle o kurtardı. O, olmasaydı. Belki de hastamızı kaybetmiş olacaktık” derken gözlerindeki sevinç görülmeye değerdi.
   Doktor AYDIN BEY, yıllardır TUNCELİ Devlet Hastanesinde Genel Cerrah olarak hizmet vermektedir. Yıllardır. Gece gündüz, hafta sonu demeden, hastalarına koşturan bir doktordur. Sayısız hastaya can vermiş. Hayat vermiştir. Hasta yakının dediği gibi o,doktor gibi doktordur. Hastanemizde böyle bir doktorun olması hastalarımız için bir güvencedir. Onunla övünüyoruz.
  İyi ki hastanemizde doktorluk yapmaktasın AYDIN BEY.