Sıkıyönetimleri, olağanüstü halleri, geride bıraktığımız onlarca yıl oldu.
 
Bu sürede, hukuk devletine yakışır, çokça adımlar atıldı. Kanunlar çıkarıldı.
 
Kardeş kavgasının önüne geçilmek için yine aynı şekilde çokça adımlar atıldı. Tabular yıkıldı. Kürt Halkı’nın varlığı kabul edildi. Evrensel insan hak ve özgürlüklerini, güvenceye alan yasalar çıkarıldı. Adım, adım, ülkeye barışın gelmesi için çalışıldı.
  
İki yıldır, ülkede esen barış rüzgârları, otuz yıllık kardeş kavgasının sona ereceği umudunu doğurdu. Barışın güzelliği, bütün ülkede paylaşıldı. Herkes barışın kalıcı olması için duacı oldu.
  
Son günlerde yaşananlar, bu beklentiyi, umudu, büyük ölçüde karamsarlığa, umutsuzluğa dönüştürdü.
    
Kürt Halkının, sınırımızda, İŞİD terörüne, katliamlarına, karşı gösterdikleri tepkileri, barışı, istemeyen odaklar, çatışmalara dönüştürdü.
 
Bazı illerde, bu tepkiler büyük çatışmalara, süreci tehlikeye sokacak boyutlara varırken, ilimizde emniyet güçlerinin soğukkanlı yaklaşımları, olayların büyümesine izin vermeyen tutumları sayesinde, üzücü boyutlara varması engellendi.
 
Gerilla mezarlarına yapılacak ziyareti engellemek için, olağanüstü Hal uygulamasını, devreye sokarak iki gün Dersim’e, giriş çıkışları yasaklamak, DERSİM Halkını, şaşırttığı gibi, bütün ülkede hak ve özgürlüklerden yana herkesi şaşırttı.
 
Özgürlükleri kısıtlayan, hukuk devletine yakışmayan uygulamanın yapıldığı gün, her gün yaptığımız gibi ilçelere gazete göndermek için ilçe minibüslerine gittim. Bazı ilçe minibüsleri yoktu. Gelmemişlerdi. Çevredekilere sordum. “Yolu kapatmışlar. Onun için gelmemişler” dedi. Geçmişte sık, sık yaşadığımız yol kesmeleri hatırlayarak onlardan biri olduğunu düşündüm. “Bu barış sürecine yakışmıyor” diye gösterdiğim tepkiye, vatandaş, “Yok hocam onlar değil, bu sefer devlet yolu kapatmış” dedi. Şaşkın, şaşkın bakarken, aynı vatandaş, “İnanmıyorsan git bak cem evinden öte geçebilirsen geç” dedi.
 
İş yerime geldiğimde gazeteci arkadaşlarda gelmişti. Birlikte gittik. Doğruydu. Bu sever Devlet yolu kapatmıştı. Bu sefer Devlet seyahat özgürlüğünü engellemişti.
 
Geçmişte, çatışmalı ortamda, buna benzer çokça olaylar yaşanmıştı. İli yöneten yöneticilerin, hoşgörülü, soğukkanlı yaklaşımları, olayların büyümesine izin vermeyen yaklaşımları, üzücü olayların boyutlanmasına, yaşanmasına, izin vermemişti.
  
Barış sürecinin yaşandığı, Devletin, barış sürecini, kararlılıkla sürdüreceği açıklamalarının sık, sık yapıldığı bu günlerde,
 
Barışı, barış sürecini, her ortamda savunan, herkesin savunmasını isteyen, kısa sürede Dersim Halkının güvenini kazanan Sayın Valimizin yönetiminde hukuk devletine yakışmayan bu uygulamanın yapılması, herkesi şaşırtıp, hayal kırıklığına uğrattığı gibi, beni de şaşırttı.
   
Bütün bir ili kapsayacak, Anayasal hak olan seyahat özgürlüğünü kısıtlayacak karar alınacaksa, bu karar, birkaç gün öncesinden basın yolu ile kamuoyuna açıklanmalıydı. Dersim güzergâhını kullanan Şehirlerarası taşımacılar, gelip KIRMIZIKÖPRÜ’DE günlerce mağdur beklemezlerdi. Bir cenaze için Tunceli ye gelmiş, ses sanatçısı ERDOĞAN EMİR’İN, Ankara’da vereceği konsere gitmek için Erzincan’dan uçağa binmesi gerekiyordu. Mazeretine rağmen engellenmişti. Önceden haberi olsaydı. Bu mağduriyeti yaşamazdı. Konser için tazminat ödemek zorunda kalmazdı.
  
Halkın gözü kulağı basın mensuplarına, haber kanallarını kapatmak, bilgilendirmemek, ayrıca, halkın haber alma özgürlüğünü engellemektir.
   
Bütün bunlar, yapılmasaydı. Bunların yerine mezar ziyaretine izin verilseydi. Bir müddet önce şehirde yaşanan olaylarda gösterilen hoş görü ile yaklaşılsaydı. Hiç bir sorun yaşanmayacaktı. Barış sürecini pekiştirecek beklentilere, güvene yol açacaktı. Ülkenin gündemine taşınmayacaktı.
  
Bu uygulamalar, barış sürecine hizmet etmez. Zarar verir.
   VERDİ DE.

Fikri TAŞ