​                Bilimsel demokratik eğitimi insan merkezli eğitimdir. İnsana, topluma eğitim politikası geliştirenlere eğitim bilim emekçilerine, öğretmen yetiştiren kurumlara, toplumsal ve eğitim alanındaki örgütlere, öneriler getirirken mutlaka özgür ve eşitlikçi bir toplum için kendi alternatifini ortaya koymalıdır.

Asıl hedef toplumu gerçek bir değişime hazırlamak olmalıdır. Eğitimle ilişkili her düzeyde geliştireceğimiz çözümler nitelikli ve kamusal eğitimin bütün toplumu kapsamasına da hizmet etmelidir. Esas olan demokratik katılımcı, bilimsel, eşitlikçi ve adaletçi bir kültür inşa etmektir. Demokratik ve bilimsel eğitimin yaygın ölçeği toplumla esasında özgür toplumların oluşmasına katkı sağlayacaktır.

Emile Zola şöyle demektedir:  “İrtica saltanatı bir ülke eğitimini ele geçirerek kurar. Böylece kök salar ve kalır. Okullarda beyinleri yıkanan genç kuşaklar yönetimde görev aldıkları zaman ülke çıkarlarını değil, kendilerini eğitenlerin sözcüleri olurlar.”

Geçmişte Köy Enstitülerin eğitim modeli; sorgulama, yönetime katılma ve soru sorma bilincine eleştirel düşünme yeteneğine sahip, ülke ve dünyadaki gelişmelerin yakından izleyip yorumlayabilen sorunlar karşısında çözüm yolları arayışında hep aklı ve bilimi kullanan çağdaş insanlar yetiştirilmişti.

1946’ya kadar köylerdeki öğretmen açığını kapatan bu okullarda 17.342 bin öğretmen 7.300 sağlık memuru 8.756 eğitmen yetiştirmiş olması ülke yönetiminde sosyal kültürel alanda köy enstitüsü mezunları ülkeni kalkınmasında büyük rol oynadılar.

Ancak, Köy Enstitüleri TBMM’de yapılan oylamada Adnan Menderes ve Celal Bayar başta olmak üzere 148 milletvekili oylamaya katılamadılar. Yasa çıktıktan sonra köy enstitüleri hakkında aleyhinde çalıştılar. Eğitim üretim içindir. İlkesinden hareket ederek ülkenin kalkınmasında ve aydınlanmasında büyük rol oynadılar. Ancak,27 Ocak 1954’te 6234 nolu yasa ile Demokrat Parti tarafından kapatıldı..

Demokrat Partinin işlevini günümüzde sürdürmeye çalışan AKP’dir. Osmanlı cehaletinin tortusunu toplumu şırınga etmeyi hedeflemektedir. Bu projelerin yanı sıra, öğrencilerin umre ziyaretleri, Fatih Projesi zorunlu din dersi gibi önerme ve dayatmaların temelinde İmam Hatip Liselerini orta kısımlarını yeniden açmasına ortam hazırladı. Bu projeye yapılan 32 milyar lira yatırım hiç oldu.

Asıl hedef, resmi ve kaçak Kur’an kurslarının sayısını artırmak ve 81 yıllık Cumhuriyetin değerlerini ortadan kaldırmaktır. AKP’nin 4+4+4 sistemini uygulamak için yasa önerisini getirmeleri ve süreç içinde uygulamaya koymaları temelinde Osmanlı cehalet mirasını taşımak ve toplumu 100 yıl öncesine kadar geriye götürmektir. Okumayı bilmedikleri bir dille yazılan Kuran-i okutmak, Emevi İslam'ını zorla toplama dayatmaktır.

Bu durum anayasamızın 174’cü maddesine göre devrim yasalarının hiçbir hükmünün anayasaya aykırı olduğu iddia edilmeyecek ve yorumlanmayacak şekliyle eğitimin birlik yasasının ortadan kaldırarak kökten gerici, dindar bir gençlik yetiştirmeyi hedeflemişlerdir. AKP’nin son dönemlerde milli iradeyi yok etmek için Tevhidi Tedrisat Kanunun yükümlerini bir fiil ortadan kaldırmak için kökten dindar bir gençlik yetiştirmek, İmam Hatip olan gençleri tüm devlet kademelerinde görevlendirmeyi hedef olarak önüne koymuşlardır.

                Türkiye’nin imzaladığı ILO Çocuk hakları sözleşmesine aykırılık teşkil etmesine rağmen ilk başta çıraklık yaşı 14 ten 11 yaşa indiriyoruz şeklindeki önermelerini geri çeken AKP çıraklık yaşı 14 olarak kaldı.

AKP’nin temel amacı olan İmam Hatiplerin orta kısımlarının tekrar açtı. Seçmeli derslerin bütün kademelerde yer alması, karma eğitimin ortadan kaldırılmasını, kısaca eğitimin tümüyle din ekseni üzerinde hareketle Milli Eğitimde kadrolaşmayı, Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Eğitimde, fikri özgür, vicdanı özgür kuşaklar yetiştirme yerine, kökten dindar kuşaklar yetiştirme projesini hayata dönüştürmüştür. On sekizinci yüzyıla kadar Osmanlı İmparatorluğun da 80 kitap basıldı. Osmanlı İmparatorluğunda askeri okullar dışında medreseden başka okul olmadı. AKP, yeni Osmanlı adı altında Osmanlı cehaletinin tortularını toplumun bazı kesimlerinde bu eğitim sistemiyle yaşatmaya çalışmaktadır. AKP, bilgiyi dışlama, toplumu kindar yetiştirme, toplumu kul, yani köle statüsüne koyma ve Alevi İslam inancını, Emevi-İŞİD şeriatına dönüştürmeyi hedeflemiştir. İlham kaynağı Suudi Arabistan’dır. Arabistan da Eğitim politikaları Yüksek Kurulu eliyle yapılıyor. Bu durum Türkiye’de Türgev Vakfı, Ensar Vakfı, Hayrat Vakfı, Birlik Vakfı, Tuğva Vakfı, Hayrat, Hizmet Vakfı, İskenderpaşa Cemati-Nakşibendiler, Erenköy cemaati, İlim Yayma Cemaati, Anadolu Gençlik Derneği, Menzil Adıyaman Cemaatı, Kadem, Şam ve İlimleri Derneği ve Semarkant Vakfı, Haşımı Eğitim gibi vakıf ve dernekler aracılığıyla yürütülmektedir.

28 Şubat 1997’de zorunlu 8 yıllık eğitim sonrasında 1997’de kız öğrencilerinin okullaşma oranı %78.97 iken bugün okullaşma oranı %98.22 ‘e çıkmıştır. Bu gün okullaşma oranı %98.22 ‘e çıkmıştır. 1997’de orta öğretimde kızların okullaşma oranı %44.97 iken 2011’de kızların orta öğretimde okullaşma oranı %87.31’e çıkmıştır.4+4+4 eğitim sistemiyle tamamen önü açılan imam hatip okulları öğrenci sayısı 12 yılda 10 kattan fazla artı.

 İmam hatip liselerinde okuyan öğrenci sayısı 2014-2015 öğretim yılında 728 bin 386 öğrenciye kadar çıktı. İmam hatip ortaokul sayısı ise 240 bin 15 olarak belirlendi.

                2017-2018 öğretim yılında,2671 İmam Hatip Orta Okul, okuyan öğrenci sayısı ise, 651954 kişiye ulaştı.

2017-2018 öğretim yılında Anadolu İmam Hatip Lise sayısı 1452, okuyan öğrenci sayısı ise:503 978 ulaştı.

2017-2018 öğretim yılında 978 İmam hatip lise ve ortaokul öğrencilerinin toplamı 1.155.932 bini geçti. Bu sayı, AKP'nin iktidara geldiğinde 71 bindi. Bu durum dindar ve kindar nesil yetiştirmenin zorunlu sonucudur.

Görüldüğü gibi zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılması sonucunda okullaşma oranı artmıştır. Âmâ gerici eğitimde başarı sağlanmıştır. Ülkenin eğitim sorunlarına çözüm bulmak için öncelikle zorunlu eğitimin mutlaka 12 yıla çıkarılması gerekir. Getirilen yasa ile anayasamızda 42’ci maddesinde küçük bir değişiklikle paralı eğitiminin önünü açılmasının yolunu açacaktır. Ayrıca çocuk emeği sömürüsünün önü açılmasına, işletmeler istedikleri kadar meslek lisesi öğrencisini çalıştırarak ucuz işçiliğin önünün açılamasına neden olacaktır.

 Bu durum ILO sözleşmesine aykırıdır. Yine madde 23 ‘te Yüksek bedelli ihaleler bu madde ile kamu ihale kanunu kapsamından çıkarılarak zararları devlet okuldan uzaklaştırılıp erken evliliğe yol açan bir anlayıştır. Anayasamızın 24.maddesinde yer alan Din ve Ahlak Eğitim ve Öğretimi devletin denetim ve gözetimi altında yapılır. Din ve Kültür ve Ahlak Öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Hükmü mutlaka anayasadan çıkarılmalıdır. Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı yeniden yapılandırılmalıdır. Din dersleri mezhepler üstü model şeklinde birleştirici, çoğulcu benimsenmeli günümüz çağdaş dünyasında dinler ve kültürler felsefeler dikkate alınmalı, çok kültürlü topluma ve inançlara saygı duyulmalıdır.

 Devlet, tüm inanç gruplarına eşit adil davranması gerekir. Adalet, güven ve ahlakilik esas alınmalıdır. İnsan haklarına, özellikle din ve inanç özgürlüğüne saygı gösterilmeli, bu konuda hoşgörülü bir ortamın oluşması sağlanmalı.

Dine veya inanca dayalı ayrımcılık ve hoşgörü eksikliği ve dine veya inanca dayalı önyargılar ve tek tipleştirme eğilimleri ile mücadele edilmeli.

                Dersimce/Zazaca/Kırmanç ve diğer Anadolu dilleri, kendilerini bir eğitim ortamında geliştirebilme olanağını bulamamıştır. Eğitim dilinin sadece Türkçe ile sınırlanması, medeniyetler beşiği olan Anadolu’nun çok dilli ve kültürlü yapısına büyük zarar vermiştir. Bundan dolayı Dersimce/Zazaca ve diğer etnik diller varlıklarını sürdürme noktasında unutulma ve ölü bir dil olma sınırına gelmiştir.

 Türkiye’de başta Dersimliler olmak üzere, etnik halklar ana dillerini özgürce kullanma ve geliştirme haklarından mahrum bırakılmışlardır. Ana dillerinde okur -yazar olmayan kuşaklar yetiştirilmiştir. Kısıtlanan diller yok olma ile karşı karşıyadırlar. Bu yerel dillerin öldürülmemesi, başta devletin temel görevi olmalıdır. Özellikle Dersim dili (Zazaca/Kırmanca) az sayıda insan tarafından konuşulan bir dil olması nedeniyle risk altındadır. Türkçe’ye tanınan bütün hakların, Türkiye’de yaşayan bütün azınlık dillere tanınması gerekir.

Din eğitimi isteğe bağlı olmalıdır Zorunlu veya seçmeli ders olarak okullarımızda okutulmamalıdır. İsteğe bağlı din eğitimi, örgün eğitim çerçevesi içinde planlanmalıdır.

İsteğe bağlı din eğitiminin içeriği Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin içerik ve felsefe boyutuyla çelişmeyecek şekilde tasarlanmalı ve uygulanmalıdır. İsteğe bağlı din eğitimi üniversite mezunu, pedagojik formasyon almış ve din eğitimini yukarıda yazılı ilkeler doğrultusunda uygulayabilecek din bilgisi öğretmenleri tarafından verilmelidir.

İsteğe bağlı din dersi veren öğretmenlerin maaş ve ücreti için devlet bütçesinden herhangi bir pay ayrılmamalıdır. Bu alternatiflerin ülkemizdeki inanç çeşitliliğini yansıtan katılımcı bir süreç içerisinde uzmanlar tarafından tartışılması ve kabul edilebilir, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir öneri geliştirmelidir.

Din Kültürü ve Ahlak Eğitimi mezhepler üstü bir yaklaşım içerisinde din eğitimi bir hak olarak görülmeli. Anayasal tercih din eğitiminin bir özgürlük konusu olarak ele alınıp sosyal bir hak olarak da yenilen düzenlemelidir.

 

Diyanet İşleri Başkanlığı tüm inanç kurumlarının ihtiyaçlarını karşılayacak özerk bir kurum haline getirilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığında 144.250 personel,20.000 kurs öğretmeni,20. 000 geçici Kuran kurs öğretmeni,3000 Vaiz.1250 müftü, toplam 189.500 personel ile. 10 milyar 500 bin Türk liralık bütçe ile on dört bakanlığın bütçesinden daha fazla bütçe ile sadece Sünni mezhebe hizmet vermektedir. Bu kurum sözde dini hizmet adı altında başta Aleviler olmak üzere diğer inançlara sahip olan mezhep ve inanç mensuplarının haklarını gasp etmeye devam etmektedir. Bir başka deyişle, kul hakkını yemeye devam etmektedir.

Bu nedenlerle, Avrupa insan Hakları Mahkemesi Büyük Dairenin 26 Nisan2016 tarihinde Alevilerle ilgili alınan AHİM kararlar gereğince:

1-      Alevi inancının yerine getirilmesi ile bağlantılı hizmetleri kamu hizmeti sunulması,

2-      -Alevilere mahsus ibadet yerlerine cemevlerine ibadet statüsü verilmesi,

3-      -Alevi dedelerinin kamu hizmetlisi olarak istihdam edilmesi,

4-      -Alevi inancının yerine getirilmesi ile ilgili işler için bütçeden özel ödenek ayrılmasını içeren kararların 9.maddenin ihlal edildiği belirtilmesi ve 47 ülke tarafından, karar altına alınmasına rağmen, AKP hükümeti AHİM kararlarını uygulamamaktadır.

Anayasamızın 2.4.10.14.18.24.136.174 maddelerine aykırı ve ihlali söz konusudur. Diyanet İşleri Başkanlığının 1.5.7.ve 35 maddesine göre görev ihlali yapılmaktadır. Birleşmiş Milletler medeni ve siyasi haklarla ilişkin uluslararası sözleşmesinin 18.26.ve 37 maddesine göre etnik, dinsel veya dilsel hakların verilmesine dair belirtilen kararlara göre de uluslararası hukuka aykırı hareket edilmektedir.

                Türkiye’de din eğitimi kendi tarihsel toplumsal, siyasal yapısı içinde yeniden XXI. yüzyıl Türkiye’sine yakışır bir şekilde yeniden ele alınmalıdır.

 Başta Aleviler olmak üzere Şiileri, Şafileri, Bahaîleri, Katolikleri, Ortodoksları, Protestanları, Gregoryenleri, Musevileri, Süryani ve Ezidileri, Nusayrileri, Agnostikleri, Deistleri, Ateistleri ve tüm inanç gruplarını eşit adil, ahlakilik ve güven temeli üzerinde inançlarına özgürlük sağlanmalıdır.

Bu nedenle eğitim sistemiyle ilgili karartıcı bu yasa çocuklarımızı ve ülkemizin geleceğinin karartacak bir yasadır. Hiç bir ayrım yapılmadan eğitimde fırsat eşitliği, üretim için eğitim, kaliteli eğitim, eğitimle istihdam arasında geliştirmiş olan bir eğitim hayata geçirilmesi bir elzemdir. Başta nitelikli insan gücü olmak üzere, fiziksel koşullar, eğitimin kalitesi, öğretmen sorunları, okullaşma oranın artırılması, bölgesel eşitsizlikler, cinsiyet ayrımı, anadilde eğitim ve öğretim olmak üzere tüm sorunlar en yetkili, sorumlu uzmanlarca tartışılmalı ve sorgulanmalıdır.