Osmanlı İmparatorluğu, Bizans'ın köleci devlet, sınıflı toplum mirasını devir almıştı. Osmanlı'da kadının görevi çocuk doğurmak, yetiştirmek ve erkeğe hizmet etmekti. Bu da cariyeliği temel alan bir aile kurumuydu. 16. yüzyıllarda Osmanlı devleti teokratik bir devlete dönüşmüş ve 16-17. yüzyıllardaki fermanlarda kadınların çalışma hayatına girmesini yasaklanmıştı.  Kadının kamu yönetiminde çalışmasının ilk örnekleri Tanzimat Fermanı'nı izleyen yıllar 1876 ve sonrasında görülmüştü. Osmanlı döneminde kadının ilk çalıştığı iş alanı ebelikti. 1872 yılında ilk kadın öğretmen, 1882'de ilk kadın okul yöneticisi görülmüştü. 1889 Tanzimat hareketi ile cariyelik-kölelik kaldırılmış, kadınlara verasette erkek çocukla eşit haklar tanınmış ve kadınlara ilkokul ötesinde meslek eğitimi verme yolunda ilk adımlar atılmıştı. 19. yüzyılda kız lisesi, öğretmen lisesi ve 1915'te İstanbul'da ilk kadın üniversitesi İnas Darülfünunu faaliyete geçmiştir. Enver Paşa'nın yanı sıra annesi Emine Naziye de endüstrinin çeşitli sektörlerinde İslam kadınlarını çalıştırmışlardır.
Ve 1914 başlayan Birinci Dünya Savaşı'nda erkekler cepheye gidince kadınlar boşalan memurluklarda iş başına getirilmiş, posta, telgraf ve telefon, hasta bakıcı gibi alanlarda orduya alınmışlardı.
Türkiye Cumhuriyeti kurulmasıyla birlikte kadın haklarının korunması, yasal bir düzene kavuşturulması için çalışmış ve bu konuyu çözülmesi gereken en öncelikli konular arasında görmüştü. Türkiye, Cumhuriyet'in kurulmasından sadece üç yıl sonra 1926'da, İsviçre Medeni Kanunu'ndan esinlenerek, Türk Medeni Kanunu'nu kabul edip yürürlüğe koydu. Özellikle kadın ve elbette insan hakları açısından Türk Medeni Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk düzenine geçişin belgesi, bir uygarlık anıtı olarak kabul edilmelidir. Türk Medeni Kanunu kadını mahkemelerde tanıklık yapma, miras ve boşanma konularında erkek ile eşit hale getirmiş ve aile yapısında uygarlığın ilk adımı olmuştur. Bu kanunla evliliklerde resmi nikah yapma zorunluluğu getirilirken, tek eşle evlilik esası da benimsendi.
Mustafa Kemal 1925'te İnebolu'da verdiği söylevde kadınlara hitaben şöyle diyordu:  "Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler.” Bu söylevin gereği çok geçmeden kadınlara siyasal ve seçme seçilme haklarını da tanınmasıyla gerçekleşti. Böylece, kadınlara 1930'da siyasal hakları, 1934'te ise seçme ve seçilme hakları tanındı. 1937'de yapılan ara seçimde meclise 18 kadın milletvekili seçildi. Bu rakam, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yüzde dört buçuğunu oluşturuyordu. O dönemde İngiltere'de kadınların mecliste temsil oranı yüzde iki idi. 1962 -1977 seçim listelerinde aday olan kadın sayısı 351 olup adaylaşanlar ancak yüzde 2,6'ya tekabül ediyordu.  ABD'de ise 1917-1964'te kongreye 75 kadın seçilmişti ki bu rakam temsil oranında yüzde 2'i geçmiyordu. Türkiye'de 1935-1977 yıllar arasında 69 kadın milletvekili seçilmiş ve Nermin Nefçi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Kültür Bakanı olmuştu.
 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
 8 Mart 1857 yılında ABD'nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisi kadın daha iyi çalışma koşullarına kavuşmak için greve başlamıştı. Polis bu greve müdahale etmiş, kadın işçilere saldırmış, kadın işçiler direniş gösterince de, kadınları fabrikaya kilitlemişti. Bu sırada çıkan yangında 120 kadın işçi yanarak hayatını kaybetmişti. ABD basını bu olay karşısında genelde üç maymunu oynamıştı ama buna rağmen işçilerin cenazesine binlerce kişi katılmıştı, kimi kaynaklara göre bu sayı 100.000 üstündeydi.
Yıllar sonra, 22-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag şehrinde 2. Enternasyonal'e bağlı kadınlar toplandı. Bu, Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda Almanya Sosyal Demokrat Parti önderlerinden Clara Zetkin bir konuşma yapmış ve kadınlar için bir mücadele günü belirlenmesini önermiş ve bu öneri oy birliğiyle kabul edilmişti.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün tarihi 8 Mart olarak saptanması, 1921'de Moskova da gerçekleşen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda kararlaştırılmış ve 16 Aralık 1977 tarihinde ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'da,  8 Mart, Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilmiştir.
 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün kutlanması, I. ve II. Dünya Savaşları dönemlerinde bazı ülkelerde yasaklandı. 1960 yılları sonrasında ise başta ABD olmak üzere çeşitli gösterilerle kutlanmaya başlandı. Türkiye de ise 1921 tarihide Emekçi Kadınlar Günü olarak kapalı yerlerde, 1975 yılından sonra da açık alanlarda kutlanmaya başlandı.
 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, kadınların hak, eşitlik, insanca yaşam, özgürlük ve cinsiyet ayrımcılığına karşı direnişinin adıdır.
Günümüzde gelişen toplumsallaşma kalıplar kadınların eş seçme evlilik ve miras kalıpları kadınların önemli davranış değiştirmeleri engellenmektedir. Türkiye‘nin Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın imzasıyla İstanbul sözleşmesinin iptal edilmesine karşın kadınlar yenilgiye karşı mücadelelerini sürdürmekteler. 2019 yılı istatistiklerine göre, Türkiye, 129 ülkenin yer aldığı listede 26. sırada yer alıyor.  Kadınlara yönelik şiddetin artması üzerine kadın mücadelesinin aralıksız sürdürülmektedir.
 Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun.