Bir ülkeye kimliğini kazandıran değerlerin başına “Doğal ve Tarihsel Çevresi” gelir. Bin yılardan bu yana çeşitli uygarlıklara beşiklik etmiş Anadolu’muzda, Tunceli’mizde (Dersim’de) bir çok kültürün özellikle de bölgemizde Muşkiler’in, Karduklar’ın, Sümerler’in, Mittaniler’in, Hititler’in, Asurlar’ın, Alziler’in, Urartular’ın, Medler’in, Persler’in, Bizanslar’ın, Makedonya, Kapadokyalılar’ın, Partlar’ın, Arsaklar’ın, Sasaniler’in, Araplar’ın, Selçuklular’ın, Safeviler’in, Osmanlılar’ın vb. kültürlerin birikimi ile oluşmuşlar. Dersim-Munzur çevresinde yapılmakta olan Mercan Hidroelektrik, Uzunçayır, Kaletepe, Pülümür, Konaktepe 1,2 ve Bozkaya Hidroelektrik barajları yüzünden eşsiz güzellikleriyle, endemik bitki türleriyle sahip olduğumuz doğal çevremiz ne yazık ki her geçen gün yok oluyor.

                Munzur ve çevresi, Türkiye’nin ve dünyanın en güzel yerlerinden biri olması nedeniyle 21 Aralık 1971 tarihinde 6831 sayılı kanun kapsamına alınarak “Ulusal Park” haline getirilmiş ve 42 bin hektarlık alanıyla Türkiye’nin en büyük ve ilk milli parkı özelliğini kazanmıştır.

                Çevre dediğimiz zaman; canlıların yaşam boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik bir ortamdır oysa.

Munzur ve çevresinde gerçekleştirilmesi planlanan faaliyetlerin çevreye ne kadar zarar verip vermeyeceğini ya da çevreye zarar vermeyecek şekilde zararların en aza indirilmesi, seçilen yer ve teknoloji alternatiflerini tespit edilerek değerlendirilmesi kamuoyuna açıklanmamıştır. Açıklanması ahlaki bir zorunluluktur. İnsanlığa saygının ayrılmaz bir parçasıdır.

Munzur ve çevresi ile ilgili olarak;

  1. Çevresel Etki Değerlendirme Raporu Genel formatı
  2. Ön Araştırma Raporu
  3. Ön Araştırma Raporu Formatı
  4. Çevresel Etki Değerlendirmesi Özel Formatları hazırlanıp kamuoyuna sunulmadan, halk konu ile ilgili bilinçlendirilmeden, bilgilendirilmeden, görüş ve önerileri alınmadan, herhangi bir toplantı düzenlenmeden, Türkiye’nin genelinde tirajı yüksek beş gazetede yayınlanmadan faaliyetleri yürütülmeye çalışılmıştır.

Bu yürütülen faaliyetler hukuka ve evrensel etik değerlere aykırıdır.

Baskıcı ve sömürünün bunaltıcı ortamında tek soluk borusu olan Munzur’umuza sahip çıkmak zorundayız.

Tunceli insanını dayanılır kılan, cesaret ve umut veren yaşama bağlayan bu güzel yöre, aynı zamanda insanlığın kültürel çeşitliliğini, zenginliğini de içerisinde barındıran, kısaca Dersim’e (Tunceli’ye) hayat veren Munzur ve çevresidir.

Munzur ve çevresinde 8 adet baraj ve hidroelektrik santral projesi (Mercan Barajı, Akyayık, Konaktepe1, 2, Kaletepe, Pülümür, Bozkaya ve Uzunçayır Barajları gibi) nin uygulanması nedeniyle Munzur ve çevresi yok olmayla karşı karşıyadır.

Bu nedenle Munzur dardadır!..

Dünya kamuoyunun, Tunceli insanının, kısacası herkesin bu davayı sahiplenmesi gerekir.

Munzur diyor ki; ben Anadolu’nun anası, Ana Tanrıça, toprak beni doğurdu… Birçok adım oldu. Kibele-Arinna; daha sonra “Ana Fatma”yım. Doğduğum anda çocuktum, genç kadınım. Çocuklu anaydım. Yaşlı bilgeydim. Munzur Baba oldum. Doğuran, doyuran, yaşatan benim.

Ben Munzur’um, sayısız memeden başladı çaylar, ırmaklar, denizler, dağlar, ovalar ve insanlar. Çengel boynuzlu geyikler, kırmızı benekli alabalıklar, bezuvar dağ keçiler, hep dostum oldu.

Ben Munzur’um, bu topraklara tohumları ektik, ekini yeşerttik, bu tohumlardan nice uygarlıklar türedi. Muşkiler, Sümerler, Hurriler, Hititler, Urartular, Medler, Selçuklular, Safeviler, Osmanlılar ve de Cumhuriyet’le uygarlıklar türedi. İşte ben Munzur’um, ben kültürüm, ben tarihim.

Ben Munzur’um, ben “Ana Fatma’yım, toprak anayım, bu yapılanların sevabı da günahı da benim değil, tohumu eken insanlarındır. Ne ektiler, onu da biçtiler. Ben toprak anayım, dokunmayın Munzur’uma…

Bugün bizi bekleyen iki tehlikeden biri, “Kendi kültürünü ve töresini, etik değerlerini terk etmesidir. İkincisi de geçici rahatlıklara aldanıp, Munzur ve çevresinde yapılacak barajlar nedeniyle kısmı-geçici rahatlıklara aldanıp ileriyi görmemeyi diğer bir tehlike olarak görüyor ve herkesi bu konuda sağlıklı düşünmeye davet ediyorum. Servet kazanırsınız, statü kazanırsınız ama kültür ve törenizin yok oluşu gerçek yaşamınızın, varlık nedeninizin yok olmasıdır.

Bu nedenle Munzur’umuza sahip çıkalım!

Çünkü doğal çevreye saygının geliştirilmesi, insan haklarının geliştirilmesinin de ön koşuludur. Çevreyi korumak tüm kurum ve devletlerin, kişilerin en başta gelen görevidir. Kişiyi çevreden soyutlamak, o kişinin sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel yaşama katılmaktan alıkonulmasıdır. Bunun içindir ki Munzur ve çevresine sahip çıkmak, korumak ve geliştirmek her Tuncelilinin en başta gelen görevi olmalıdır.

Munzur insanların doğa ile ilişkilerini, kendi yararına dönüştürüp, toprağı ekip, üretime dönüştüren doğayı güzelleştiren en güzel değer harikasıdır.

Bitki çeşitliliği bakımından Türkiye, dünyanın en zengin ülkelerinden sayılır. Çeşitli tip iklimlere sahip olması, amorfolojik çeşitlilik, yüksek dağ silsilesi, bitki türlerinin oluşmasına, tarihi, jeolojik devirler içinde Anadolu’nun kıtalar arasında bir geçiş köprüsü oluşturulması gibi faktörler Anadolu’muzda, özellikle Tunceli’de zengin endemik bitki ve hayvan tür zenginliğini oluşturmuştur.

Türkiye’de yaklaşık üçte biri endemik 9 bin 222 çiçekli bitki türü ile 80 bin civarında hayvan türü mevcuttur.

Tunceli’de bulunan çeşit bitkinin çeşidinin endemik çiçekli bitki türünün Munzur ve çevresinde bir çok sayıdaki tür ve alt türlerinin bulunması Tunceli zengin endemik bitki türlerine sahip olduğunu göstermesi, insanlık için büyük değer taşımaktadır.

Davis ve Hadge gibi bilim adamları tarafından belirtildiği gibi, Anadolu florası yalnız akademik botanikçilerin değil, aynı zamanda bitki ıslahatçıları, bitki coğrafyacılarının, ıslahçılarının da büyük ilgisini çekmektedir.

Bir Japon profesörün (Eliot) Tunceli’ye gelip, Tunceli’deki endemik bitki türlerini araştırması ve dünyanın hiçbir yerinde yetişmeyen ve adı bitki literatürüne geçen “Macrochaetum subsp tuncelianum” adıyla anılan Tunceli’ye ait soğan türü Tunceli’deki endemik çiçekli bitki türlerinin önemini açıklamaktadır.

Türkiye’de 1988’de 8428 olan endemik bitki sayısı 2000 yılında 9222’ye ulaşmıştır. Yine 1988’de endemik takron sayısı 2939 iken 2000’in sonunda 3 bin 708’e ulaşmıştır. Endemik takron yüzdesi ise; yüzde 345’tir.

Bu istatistiklerden de anlaşıldığı gibi ülkemizin floristik zenginliğinin yanı sıra Tunceli-Munzur Vadisi ve çevresinin korunmasının önemini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Tunceli-Munzur Vadisi ve çevresinde yapılmakta olan baraj projelerinin:

  1. Tunceli’de iklim değişikliklerine sebep olacağı, dolayısıyla Tunceli, Munzur ve çevresinde yetişen endemik bitki türlerinin yok olacağı bir gerçektir. Bu endemik bitki türlerinin yok olması demek, ülkemizin floristik zenginliğinin yok olması demektir.
  2. Dünyada en güzel ve Türkiye’nin 23 Aralık 1971’de ilk milli parkı olan 42 bin hektarlık alanı yok olmayla karşı karşıya kalacaktır.
  3. Yapılacak barajlarla Tunceli’de göç yaşanacaktır. 84 köyün (kimilerine göre 15 köyün) göç etmek zorunluluğu ortaya çıkmıştır. 1927 yılında 110 bin olan Tunceli nüfusu 75 yıl sonra sürekli göç vermesi nedeniyle 2000 yılında 93 bin 584’e düşmüştür. 1995-2000 dönemindeki yıllık artış nüfus hızı yüzde 0,35’tir. İle bağlı bulunan 7 ilçeden Pertek İlçesi 13 bin 199 kişi ile en fazla, Pülümür İlçesi ise 4063 nüfusu ile en az nüfusa sahip olan ilçedir. İlin yıllık nüfus artış hızı en yüksek olan ilçesi yüzde 0,24.2 ile Hozat iken, en az olan ilçesi yüzde 0,81.1 ile Pülümür’dür. Tunceli il merkezinin şehir nüfusu artış hızı yüzde 02.1’dir. Tunceli iline bağlı bulunan tüm bucak ve köylerin yıllık nüfus artık hızı yüzde 0,75’tir.

 

1977’de 417 köy iken 2000 yılı itibariyle il genelinde köy sayısı 303’e düşmüş olan köylerden 294’ünün nüfusu 500’ün altında olup, köylerin büyük çoğunluğu oldukça küçük nüfusa sahiptir.

Bu da gösteriyor ki, barajların yapılması ile göç veren ilimiz giderek nüfusu azalarak, il olmaktan çıkma durumuyla karşı karşıyadır.

Bu nedenle bu güzel ilimize baraj yapmak isteyenlerin vebali büyüktür. En doğal insan hakkı olan doğduğu topraklarda yaşama hakkı ortadan kalkacaktır.

  1. Barajların yapılmasıyla, Munzur Vadisi’nin Tunceli’nin iklim dengesi bozulacak, yörenin ekolojik dengesi, topografik yapısının bozulmasına ve yerel su kaynaklarının dengesinde de bozulmalara yol açacaktır.
  2. İlin yıllık su potansiyelinin yüzde 37’sinin yapılacak barajlarda toplanması halinde kesinlikle Tunceli iklimi değişecektir.
  3. Flora ve fauna türlerin, orman ağaç türleri yok olacaktır. Bu proje yörenin ekonomik yapısını oluşturan sektörler, yöresel iş gücünün bu sektörlere göre dağılımı, sektördeki mal ve hizmet üretiminin yöreye ve ülke ekonomisine pek fazla yarar getirmeyecek yarardan çok zarar getirecektir. Burada yalnız Tunceli halkı değil, insanlığın etik değerlerinin yok olmasıyla karşı karşıya kalınacaktır.
  4. Tunceli’de turizm ve hayvancılık alanında yapılacak yatırımların getirisi, bölgede yapılacak barajlardan daha çok istihdam yaratılmasına dönük katkılar sağlandığı için bölge turizm ve hayvancılığı tehlikeyle karşı karşıyadır. Bu nedenle ilin turizm potansiyeli yok edilmek istenmektedir.
  5. Tunceli’nin tarihteki yeri ile uygarlık beşiği, kavimler kapısı olması nedeniyle yeterli arkeolojik çalışmalar yapılmadan onlarca tarihi belgeler su altında kalmasıyla karşı karşıyadır.
  6. Munzur Vadisi ve çevresinde uygulanan baraj projesi, ekolojik, demografik, jeolojik, tarihsel, ekonomik, kültürel ve siyasal sonuçlar açısından değerlendirildiğinde ülke ekonomisine pek fazla yarar getirmeyecek bir projedir. İddia edildiği gibi 80 milyon dolarlık parasal bir katkı (ki o da müphem) Munzur’u geri gelmemek üzere kaybetmeye değer mi?

Sanayi ve çevre için verilen mücadele, ucuz enerjiden temiz ve değişmeyen iklimden geçer. Bu nedenle çevreyi, doğayı, insanı sevmek, değer vermek, insanı, insan yapan en önemli özelliktir. Bu proje Tunceli’nin insansızlaştırılması projesidir. Göçtür, kültürel ve tarihsel erozyondur. Bunun için karşı çıkılmalıdır.

Bu projeye iştirak eden Amerika, Avusturya, Almanya ve İsviçre firmaları ile ortak Firmaları arasında 300 milyon ABD dolarına mal edilmesi düşünülen projenin altında, siyasal baskılar, sömürü mekanizmaları değer ve kültür talanı yatmaktadır.

Tunceli halkı olarak bir dünyalı olarak bu projeye karşı politik ve psikolojik baskılar yanmak zorundayız.

Tüm bu nedenlerle, bu hükümetler, temiz ve alternatifli enerjiler üretmiyorlar;

  1. Güneş enerjisi, doğal enerji, deniz dalgalarının hidrojen enerjisinden, yel değirmeni dediğimiz rüzgar enerjisinden yararlanmıyorlar. Neden Tuncelili Türkiyeliler Danimarkalı Martin Meisen gibi 700 bin dolar maliyetli (50 metre yükseklikte, 25 metre kolu olan yel değirmeni) yel ve 2000 kişiye elektrik üreten ve 10 yılda maliyetini çıkarabilen, kömür santralleriyle aynı değerde elektrik enerjisi üretmiyorlar.

Dünyada en ucuz elektrik enerjisi, rüzgarla elde edilen enerjidir. 2000 yılında İran’a gittiğimde, İran gibi bir ülke enerjisinin önemli bir bölümünü rüzgar enerjisinden elde edebilmekte. Tunceli’nin her tarafı dağlarla çevrili, bu bölgede kolaylıkla yel değirmenleri kurabiliriz.  

Neden hükümetler, sanayi ve iklim konusunda daha duyarlı olmuyorlar?

Türkiye’de içme, kullanma, sulama, endüstri suyunun temini ve enerji üretimi amacıyla 1135 baraj inşa edilerek işletmeye açılmıştır. 107 adedi büyük, 135 adet barajın inşaatı devam etmekte. 47 barajın projesi tamamlanmıştır. 47’sinin proje çalışmaları devam etmektedir. 485 adet hidroelektrik santraller projesi de planlama aşamasındadır.

1999’da işletmeye açılan 104 HES’in kurulu gücü 10215 mv, enerji üretim kapasitesi yılda 37,079 gwh’tir. Bu, Türkiye’nin hidrolik potansiyelinin yüzde 30’unun kullanıldığını göstermektedir.

Tunceli’nin yıllık su potansiyeli 3114 hm3, yapılacak barajlarda ilin yıllık su potansiyeli yüzde 37’sinin baraj göllerinde tutulması halinde Tunceli’de iklim kesinlikle değişecektir. Saniyede 87 m3 su akan Munzur’umuz tehlikededir.

İlimizde 114.071 hektar arazi tarıma elverişli arazidir. Bunun da 11.739 hektarı sulanabilir arazidir. Yapılacak barajlar da sulama tarımına uygun düşmemektedir.

Kısaca tüm bu projeler, arkeolojik mirasın korunmasına dair Avrupa sözleşmesi hükümlerine T.C. Anayasası 2656 sayılı yasasıyla katıldığımız Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunmasına Dair UNESCO Sözleşmesine, 5.8.1999 tarihli 4434 sayılı kanunla onaylanmış olması nedeniyle de Avrupa Sözleşmesi, Türk Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Mevzuatına aykırıdır.

Bu nedenlerle Munzur Vadisi ve çevresinde yapılmakta olan barajların bir an önce durdurulması gerekmektedir.

11-002.jpg

Yıllardan beri önyargılı yöneticiler, Tunceli insanını potansiyel suçlu olarak gördüler. Tunceli insanı insanca yaşamak için yıllarca mücadele etti. Kurtuluş Savaşında, Cumhuriyetin kuruluşunda, demokrasi, insan hakları ve özgürlük mücadelesinde kendine düşen görevleri yerine getirdi. Fakat layık olduğu insanca yaşama hakkına bir türlü kavuşamadı.

Tunceli insanını dize getirmeyen anlayışlar, bugün coğrafyasını kökten değiştirmeye yönelmişlerdir. Tunceli’yi yıkıma uğratmaya ve halkını göç ettirmeye kimsenin hakkı yoktur.

 

Bölgede iklim değişecektir. Arkeolojik kazılar yapılmaması nedeniyle eserler sulama gömülecektir.

Yıllardan beri yöremiz bilinçli olarak insansızlaştırılmak isteniyor. Oysa toprağından koparılan halk ölü halktır. Sonuçta direnme gücünü yitirir ve köleleşir. Çünkü toprak maddi ve manevi değerlerin toplamıdır.

Bu nedenle topraktan kopuş, insanlıktan kopuştur. Halkın var olan direnme ve yaşam gücünün yitirilmesidir.

“Kalkınma ve başarı” giderek var oluşun, hayatta kalışın içgüdüsel davranışına dönüşmeye başladığı bir dönemdir. Artık eski Dersim kahramanlık menkıbelerini aşmak zorundayız. Bunları aşıp geleceğe yönelirsek başarılı olabiliriz.

Munzur ve çevresinde yapılmak istenen barajların yapılmasının anlaşılmaz ısrarın altında rant hesapları yatmakta olduğunu düşünüyorum.

Munzur ve çevresinde inşaatı süren bu barajların yapılmasına gösterilen bu inatta rant hesaplarının etkili olduğunu düşünüyorum.

Çevrenin “Atalarımızdan miras değil çocuklarımızdan ödünç” olduğunu unutmayalım. Onlara güzel bir gelecek hazırlamaya çalışırken, en başta nefes alabilecekleri bir dünya armağan edelim diyorum.

Munzur ve Çevresi Koruma Kurulu tarafından başlatılan hukuk mücadelesini ulusal ve uluslararası platforma taşımak zorundayız. Sesimizi duyurabilmek için birçok etkinlik ve eylem düzenlemek zorundayız. Başta yöremizdeki yerel yönetimlerin başkanları olmak üzere ulusal düzeyde destek bulacağımız tüm sivil kurum ve kuruluşlarla destek sağlamalıyız.

Özet:

Munzur Dağları Önemli Bitki Alanı (ÖBA) kuzeyde Erzincan ve güneyde Tunceli arasında yaklaşık 130 kilometre uzanan büyük bir dağ kütlesidir. Maksimum yüksekliği 3462 metreyi bulan bu dağ kütlesi büyük ölçüde kireçtaşı ve volkanik kayalardan meydana gelmiştir. Alanın bitki örtüsü çoğunlukla (relik Sarıçam Pinus slyvestris ve doğal ceviz juglans regia topluluklarıyla birlikte) orman, step ve dağ kaya topluluklarından oluşur.

Florasında 227 tanesi Türkiye’ye özgü (endemik) 1500 takson kayıtlı Munzur Dağları, yalnız Türkiye’nin değil Avrupa’nın en önemli bitki alanlarından birisidir. ÖBA aralarında 43 tanesi yalnızca kendisine özgü olmak üzere 138 ülke çapında nadir takson içerir.

Kısmen Munzur Vadisi Milli Park sınırları ve Yaban Hayatı Koruma Sahası içinde yer almakla birlikte ÖBA büyük bir tehlike altındadır. Alanda yoğun otlatma ve baraj inşaatı nedeniyle bugüne kadar 7 bitki taksonunun yok olduğu bilinmektedir.

22-004.jpg

ALAN TANIMI

Munzur Dağları, Erzincan ve Tunceli il sınırlarının tam ortasında bulunan ve 850 metrelerden başlayıp 3462 metre yüksekliğe varan bölgenin en uzun sıradağlarından birisidir. Güneybatı ve kuzeydoğu doğrultusunda uzanan bu dağların coğrafik konumu 38-40 derece doğu enlemleriyle 39-40 derece kuzey boylamlarının oluşturduğu bir dikdörtgeni andırır. Burası kuş uçuşu Karadeniz kıyılarını 160 kilometre, Akdeniz kıyılarına ise 300 kilometre uzaklıktadır. Doğal sınırlarla çevrili yaklaşık 130X30 kilometre boyutundaki Munzur Dağları Yukarı Fırat’ın bir kolu olan Karasu ile başlar ve tüm kuzey sınırını oluşturarak Çağlayan, Erzincan, Alpköy, Kemal, İliç beldelerini geçerek Bağıştaş dönemecine kadar gelir sonra Kemaliye’ye doğru yönelerek Başpınar’a kadar batı sınırını çizer. Güney sınırı ise Umutlu Çayı, Yeşilyazı Deresi ve Munzur Suyu ile Güneybatı’da; Harçik Suyu ve Pülümür Çayı ile Güneydoğu’da çizilir.

Alan coğrafya bakımından Doğu Anadolu’da, bitki coğrafyası bakımından İran-Turan bölgesinde, Türkiye florasının yazarı P.H. Davis’in kareleme sistemine göre B7 karesi içinde yer alır.

 

Munzur Dağları sarp ve yüksek olup kolay geçit vermez. Kemaliye’den Pülümür’e kadar uzanan Munzur Dağlarının önemli yükseltileri şunlardır: Kemaliye, Erenler Tepesi 2100 metre, İliç Çaldağı 2343 metre, Ovacık Kırkgözeler Munzur Dağı 3188 metre, Ovacık, Fikriktepe 3150 metre, Ovacık, Kurtlukar Tepesi 2980 metre, Ovacık Haraminin Tepesi 3250 metre, Erzincan Kazankaya Dağı 2050 metre, Erzincan Mercan Dağı Akbaba Tepesi 3462 metre. Bu dağlar kuzeyde Karasu’ya güneyde Zeranik çöküntü ovasına iner. Kuzey kesim ile güney kesim arasında, arazinin 1000 metreye varan uçurumlara sahip olması nedeniyle Canciğer, Karagöl, Katır, Mancık, Sohmarik geçitleri gibi birkaç geçit vardır.

Pleistosen buzullaşmasına uğrayan Munzur Dağlarının udoruklarında çok sayıda sirk gölü, uzun tekne vadileri ve bunların aralarında piramitsi tepeler yer almaktadır. (2) Paleozonik formasyonlar alanda kuvarsit, şist ve kalkerle temsil edilmektedir. Permiyen’de çok geniş kalkerli alanlar oluşmuştur. Mezozoik formasyonlar andezitik ve bazaltik filiş yatakları içerir. Tersiyer’de andezit, akıntı tüf ve angolomenlar; Kuvarterner’de genç alüvyonlar ve travertenler baskındır. Munzur Dağları madenler bakımından da çok zengindir. Örneğin altın, bakır, çinko, demir, gümüş, krom, kurşun vb ayrıca kömür yatakları

Araştırma alanının yıllık ortalama yağış miktarı Tunceli’de 1100 mm, Pülümür’de 792 mm, Erzincan’da 374 mm, Kemah’ta 370 mm’dir. Yıllık ortalama sıcaklıkları ise Tunceli’de 12,5 derece, Kemah’ta 11,4 derece, Erzincan’da 10,7 derece, Pülümür’de 8,2 derecedir. (4)

Böyle zengin bir topoğrafya, yerbilim ve iklime sahip olan Munzur Dağları çok çeşitli bitkileri ve hayvanları barındırmaktadır. Alanın özellikleri dikkate alınarak Tunceli ile Ovacık arasında kalan Munzur Suyu boyunca burası Munzur Vadisi Milli Parkı ilan edilmiştir. Bu dağlarda alabalık, ayı, çengel boynuzlu dağ keçisi, dağ keçisi, keklik, kurt, porsuk, sincap, susamuru, tavşan, tilki, vaşak ve çeşitli kuş ve böcekler bulunmaktadır. Bitki örtüsü açısından ise alanın çok zengin bir bitki çeşitliliğine sahip olduğu ortaya çıkarılmıştır.

Munzur Dağları ile ilgili birçok yayında alanın değişik floristik özelliklerine değinilmiştir. İlk ve/veya tip toplamalarından yaklaşık yüzyıl sonra ikinci kez toplanan çok sayıda örnek saptanmıştır. Ayrıca bu yayınlarda Munzur Dağlarında dolayısıyla Türkiye ve yeryüzünde ortadan kalkan (extinct) türler tartışılmıştır. Buna göre bir yandan yeni türler bulunurken öte yandan bazı türlerde çeşitli nedenlerle kaybolmaktadır. Nedenler arasında özellikle sanayi gelişmesi ve nüfus artışı sayılabilir. Bu gelişme ve artışa paralel olarak dünyada olduğu gibi ülkemizde de bitki örtüsü arazi açma, aşırı otlatma, herbisit kullanımı, kentleşme, orman yangını, baraj yapımı, tıbbi ve süs amaçlı bitkilerin doğadan bilinçsizce sökülüp dış satımı gibi nedenlerle tahrip edilmektedir. Tablo 1’deki türlerden Astragalus pseudocylindraceus, Barbarea auriculata var. Auriculata, Onosma discedens Kemaliye Karasu kıyısında yetişen türler olup Keban Barajı’nın yapılması ve dolasıyla suların yükselmesi sonucu sular altında kalarak yiten türler arasında olanıdır. Yine Kemaliye çevresinde Centaurea psephelloides, Onosma affine; Pülümür çevresinde Campunula oligosperma türleri ise büyük olasılıkla aşırı otlatma sonucu ortadan kalkmıştır. Henüz toplanamadağı için ortadan kalkıp kalkmadığı ve kalktı ise neden kalktığı bilinemeyen silene oligotricha ve Verbascum calycosum türleri de şu an için yok olma türler kategorisine sokulmalıdır.

Son zamanlar içerisinde Munzur Dağlarından bilim dünyası için yeni türler saptanmıştır. Bunlar tablo’da belirtildiği gibi şunlardır: Aethionema munzurense, Campanula yildirimli, CErasus erzincanica, Heldreichia atalayi, Hypericum peshmenii, Omphalodes davisiana, Origanum munzurense, Ranunculus munzurensis, Stachys tuncdjeliensis, Tanacetum munzurdaghensis, Viola bocguetiana

Alanın bitki örtüsü baskın olarak bozkır bitkilerinden oluşmuştur. Örneğin

Acantholimon acerosum                                     Astragalus rigridis

Aegilops umbellulata                                                            Bongardia chrysogonum

Aethionema armenum                                                        Bromus tomentellus

Alcea digitata                                                                           Camelina laxa

Alkanna froedini                                                     Campanula ptarmicifolia

Allium armenum                                                     Carex eriocarpa

Allium cardiostemon                                                            CEntaurea polypodiifolia

Allium kharputense                                               Centaurea pyrrhoblephara

Alyssum pateri                                                                        Centaurea virgata

Alyssum xanthocarpum                                                       Centranthus longiflorus

Anarrhinum orientale                                                           cephalaria speciosa

Anchonium elichrysifolium                                 Chaerophyllum crinitum

Aristolochia bottae                                                Chardinia orientalis

Arnebia densifolia                                                  Chrysophtalmum montanum

Arrhenatherum kotschy                                      Cirsium elodes

Arum elongatum                                                    Coluteocarpus vesicaria

Asperula xylorrhiza                                                Cruciata taurica

Astragalus gummifer                                                            Cyclotrichum niveus

Astragalus halicacabus                                                         Dactylorhiza osmanica

Astragalus hamosus                                                              Delphinium albiflorum

Astragalus haussknechtii                                     delphinium kurdicum

Astragalus pinetorum                                                           Eranthis hyemalis

                                                                                      Ebenus laguroides

 

Echinops pungens                                                  nepeta fissa

Eranthis hyemalis                                                   nobrychis cornuta

Eremopoa persica                                                  Origanum acutidens

Eryngium billardieri                                                Ornithogalum arcuatum

Eryngium chrysantha                                                            Potentila speciosa

Euphorbia denticulata                                                          Quercus brantii

Ferula orientalis                                                      Quercus libani

Ferulago setifolia                                                    Papaver bracteatum

Fibigia macrocarpa                                                 Papaver cylindricum

Fritillaria alburyana                                                Paracaryum cristatum

Galium incanum                                                      Paronychia kurdica

Globularia tricosantha                                                          Peganum harmala

Gundelia tournefortii                                                           Phlomis armeniaca

Gypsophila ruscifolia                                                             Phlomis kurdica

Helichrysum arenarium                                                       Pimpinella corymbosum

Helichrysum armenium                                                       Pistacia eurycarpa

Heracleum crenatifolium                                     Prangos pabularia

Hesperis pendula                                                   Prangos platychlaena

Hordeum bulbosum                                                              Primula auriculata

Hyacinthus orientalis                                                            Psathyrostachys fragilis

Hypericum scabrum                                                              Puschkinia scilloides

İris aucheri                                                                Ranunculus fenzlii

İris sari                                                                                        Ranunculus sintenisii

İris reticulata                                                                            Ranunculus unguis-cati

İris persica                                                                 Reichardia glauca

İsatis cappadocica                                                  Rheum ribes

İsatis spectabilis                                                      Ricotia aucheri

İsatis, undulata                                                                        Rochelia disperma

Juncus gerardii                                                                        Rosularia radiciflora

Lallemantia canescens                                                         Salvia divaricata

Lathyrus nivalis                                                                        Salvia multicaulis

Linaria cordifolia                                                     Salvia virgata

Morina persica                                                                        Scabiosa crinita

Muscari coeleste                                                    Scorzonera tomentosa

Senecio eriospermus                                                            Teucrium multicaule

Serratula oligocephala                                                         Thalicrum isopyroides

Silene spergularia                                                   Thymus brachylus

Smyrnium cordifolium                                                          Thymus fallax

Sternbergia clusiana                                                              Tulipa julia

Taeniatherum çaput-medusae                                         Verbascum speciosum

Tanacetum mucroniferum                                  Veronica multifida

Tchihatchewia isatidea                                                        Wiedemanniana oientalis

        Orman vejetasyonu olarak araştırma alanının güneydoğusunda 1500-2000 metreler arasında Meşe (Quercus petrea subsp. Pinnatiloba, Q. Libani) ve seyrekçe Titrekkavak (Populus tremalu) görülür. Güneybatıda Kemaliye, Armağan ile Kuzeybatıda Kemah, Eriç dolaylarında Mazımeşesi (Q. İnfectoria subps. Boissieri) yayılış gösterir. Ovacık İlçesi Mercan boğazında az sayıda kalan Cevizliklere (Juglans regia) rastlanmıştır. Dağ ardıcı (Juniperus excelsa) alanın hemen her yerinde 2500 metrelere kadar çıkabilir. Diken ardıcı (J. Oxycedrus subps. Oxycedrus) alanının kuzey kesimlerinde daha sıkça görülür. Bozkırda tek tük görülen bazı ağaç ve çalı türleri arasında Akçaağaç (Acer monspessulanım), Dağ üzümü (Amelahier roftunifolia), Yabanbademi (Amygdalus triamygdalus), Karamuk (Berberis crataegina), Davrun, Çitlenbik, (CEltis glabrata, C. Tournefortii), Kuşüzümü (Cerasus erzincanica), Melem, Mahlep (Cerasus mahalep, C. Microcarpa), Kızılcık (Cornus mas), Dağmuşmulası (Cotoneaster nummularia), Alçı, Yemişen (Crataegus aronia, C. Monogya, C. Szovitsii), Kurtbağrı (Daphne oleoides), Karaburçak, Yabanılyasemin (Jasminium fruticans), Karaçalı (Paliurus spine-christi), Menengiç (Pistacia terebinthus), Ahlat (Pyrus elaeagnifolia), Üvez (Sorbus umbellata), Cehri (Rhamnus kurdicus), Kuşburnu (Rosa pulverulenta), Böğürtlen (Rubus sanctus), İspir (Spiraea crenata), Araştırma alanında yayılışı dikkati çekici olan tür Sarıçam (Pinus sylvestris)’dir. Tipik bir Karadeniz türü olan bu Sarıçam Ovacık İlçesi Mercan Çayının her iki yamacında 1200-1500 metrelerde doğal olarak uzanır. Ovacık’ta Kırkgözeler’den doğup Tunceli’ye doğru akan Munzur suyunun geçtiği Munzur Vadisi boyunca göze çarpan belli başlı türler şunlardır. Akçaağaç (Acer platanoides, A. Tataricum), Kızılağaç (Alnus glutinosa), Kızılcık (Cornus sanguinea subsp, australis), Barutağacı, (Frangula alnus subsp, pontica), Dişbudak (Fraxinus angustifolia), Huş (Betula litwonowii, B. Pendula), Ceviz (Juglans regia), Çeten (Pistacia eurycarpa), Çınar (Platanus orientalis), Karakavak (Populus nigra), Yaban eriği (Prunus divaricata), Meşe (Quercus libani, Q. Petraea subsp. İberica, Q. Robur subps, peduculiflora), Cehri, Akdiken (Rhamnus catharticus), Kuşburnu, Gül (Rosa canina), Böğürtlen (Rubus caesius), Sarısöğüt (Salix alba), Ilgın (Tamarix smyrnensis), Gıldar, Kartopu (Viburnum opulus), Ayrıca sucul ve kaya ortamlarında yetişen çok çeşitli türler de vardır.

Şu ana dek Munzur dağlarından 1407 tür, 75 alttür, 36 varyete olmak üzere toplam 1518 takson saptanmıştır. Bu denli zengin bitki örtüsünü bir ülke ile kıyaslayabiliriz. Örneğin İngiltere 1850 tür, Hollanda da 1500 tür.

Munzur dağlarından bilinen Türkiye’ye özgü endemik türlerin (Dünyada Türkiye’den başka yerde yetişmeyen türler) sayısı 277 olup toplam doğal floraya oranı yüzde 20’dir. (33). Bunlardan 43 (yüzde 3) tür yalnızca Munzur Dağlarına özgüdür. (Tablo)

333-012.jpg

TABLO

Munzur Dağlarına özgü türler (Dünyada Munzur Dağlarından başka bir yerde yetişmeyen türler) *** ile belirtilen ise günümüzde tekrar bulunamamış ve yok olduğu düşünülen türler:

Aethionema munzurense P.H. Davis et Yıldırımlı (Brassicaceae) (7)

Ajuga chamaepitys (L.) Schreber subsp. Euphratica Davis (Lamiaceae)

*Astragalus pseudocylindraceus Bornm. (Fabaceae)

* Barbarea auriculata Hausskn. Ex Bornm. Var. Auriculata (Brassicaceae)

Campanula hedgei DAvis (Campanulaceae)

Campanula munzurensis Davis (Campanulaceae)

*Campanula oligosperma Dambolt (Campanulaceae)

Campanula quercetum Hub.-Mor. Et Simon (Campanulaceae)

Campanula yildirimli Kit Tan et Sorger (Campanulaceae) (8)

Carex eriocarpa Hausskn. Et Kük. (Cyperaceae)

Centaurea aucherana DC. (Asteraceae)

*Centaurea psephelloides Freyn et Sint. (Asteraceae)

Cerasus erzincanica Ş. Yıldırımlı (Rosaceae) (9)

Eryngium ilex Davis (Apiaceae)

Galium ceratocarpon Boiss. (Rubiaceae)

Geranium egiense Hausskn. Et Sint. Ex Knuth (Geraniaceae)

Heldreichia atalayi Kit Tan (Brassicaceae) (8)

Hypericum peshmenii Yıldırımlı (Hypericaceae) (10)

İsatis spectabilis Davis (Brassicaceae)

İsatis undulata Aucher ex Boiss. (Brassicaceae)

Minuartia valedictionis McNeill (Caryophyllaceae) (34)

Omphalodes davisiana Kit Tan et Sorger (Boraginaceae) (8)

*Onasma affine Hausskn. Ex Riedl (Boraginaceae)

*Onosma discedens Hausskn. Ex Bornm. (Boraginaceae)

Origanum munzurense Kit Tan et Sorger (Lamiaceae) (11)

Paronychia kurdica Boiss. Subsp. Montis-munzur Chaudri (Illecebraceae)

Ranunculus munzurensis S. Erik et Ş. Yıldırımlı (Ranunculaceae) (12)

Ranunculus sintenisii Freyn (Ranunculaceae)

Scrophularia enzincania R. Mill (Scrophulariaceae)

Scrophularia subaequiloba Lall (scrophulariaceae)

*Silene oligotricha Hub._Mor. (Caryophyllaceae)

Silene surculosa Hub._ Mor. (Caryophyliaceae)

Stachys munzurdaghensis Bhattacharjee (Lamiaceae)

Stachys tundjeliensis Kit Tan et Sorger (Lamiaceae) (11)

Tanacetum cappadocicum (DC.) Schultz Bip. (Asteraceae)

Tanacetum munzurdaghensis Yıldırımlı (Asteraceae) (6)

Thymus convolutus Klokov (Lamiaceae)

Trigonosciadium intermedium Freyn et Sint. (Apiaceae)

*Verbascum calycosum Hausskn. Ex Murb. (Scrophulariaceae)

Verbascum heterodonthum Hub:_Mor. (Scrophulariaceae)

Verbascum leiocarpum Murb. (Scrophulariaceae)

Vicia glareosa Davis (Fabaceae)

Viola bocquetiana Yıldırımlı (Violaceae) (14)

444-006.jpg

TEHDİTLER

Yaygın olarak sürdürülen hayvancılık ve otlatma faaliyetleri alandaki orman bitki örtüsü üzerinde büyük bir tahribatın meydana gelmesine neden olmuştur. Bu nedenle yalnızca Kemaliye civarında kayıtlı bulunan Centaurea psephelloides ve Onosma Affine ve Pülümür civarında bulunan Campanula oligosperma’nın yok olduğu tahmin edilmektedir. Buna ek olarak son yıllarda Munzur Dağları’nda yapılan botanik araştırmaları sırasından Silene oligotricha ve Verbascum calycosum bireylerine de tekrar rastlanamamıştır.

Keban Barajı’nın inşaat ve Fırat Nehri’nin yukarı kesimlerindeki Kemaliye Karasu Kanyonunun dik yamaçlarının baraj gölü suları altında kalması sonucu 3 tür: Astragalus pseudocylindraceus, Barbarea auriculata var, auriculata ve Onosma discedens yok olmuştur.

Bunlara ek olarak endişe verici baraj inşaatları bu eşsiz doğadaki bitki örtüsünü tehdit etmektedir. (Konaktepe I ve II Hidroelektrik Projeleri ve Munzur ve Pülümür Çayları üzerinde toplam 7 baraj gölünün daha yapımı planlanmaktadır.)

KORUMA

ÖBA, kısmen 21.12.1971 tarihinde ilan edilen Munzur Vadisi Milli Park (42 bin hektar) sınırları içinde yer alır. Milli Park sınırları Tunceli’nin kuzeyinde Munzur Çayı Vadisini içermekle birlikte zirve bölümündeki dağ habitatlarının çok az bir kışını kapsar. ÖBA içinde aynı zamanda Ovacık-Munzur Vadisi Yaban Hayatı Koruma Sahası da yer alır.

Alan, dünyadaki bitki çeşitliliği bakımından önemli merkezler içinde yer alır. Antitoroslar ve (Yukarı Fırat Bitkisel Çeşitlilik Merkezi (SWAN 12) olarak tanımlanan bölge içinde yer alır.

Alanda yer alan bir tür Bern Sözleşmeis: Ek Liste 1’de bulunur. Typha shutlevorthii

(Türkiye kısaca “Bern” adıyla anılan “Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortaklarını Koruma Sözleşmesi”’ne (The Convention on the conservation of European Wildlife and Natural Habitats) 20.02. 1984 tarihinde üye olmuştur. Sözleşmenin amacı doğal bitki ve hayvan türlerini ve bunların doğal yaşam ortamlarını korumak ve bu amaçla üye ülkeler arasında işbirliği yapmaktır. Sözleşmeye imza atan Türkiye gibi ülkeler tehlike altında bulunan bitki ve hayvan türleri ve doğal yaşam ortamlarını korumak amacıyla gerekli YASAL ve İDARİ önlemleri almakla yükümlüdürler.)

SONUÇLAR VE ÖNERİLER

Munzur Vadisi’nin bitkiler bakımından önemi yukarıda belirtildiği gibi tartışılamaz.

  • 12 tür küresel ölçekte tehlike altındadır.
  • 107 tür Avrupa ölçeğinde tehlike altındadır
  • 19 tür ulusal ölçekte nadir türlerdir
  • Alan dünya çapında önemli merkezlerdendir
  • Bern Antlaşması ile korunması gerekli bir tür alanda doğal olarak yetişmektedir.
  • Alanda Bern Sözleşmesi ile korunması gerekli olan 2 habitat tipi vardır. İran-Anadolu stepleri ve İç Anadolu step meşe toplulukları.

Bu alan bir dünya mirasıdır ve yüzyıllarca zamanda oluşan bu eşsiz değerdeki bitki çeşitliliği korunmalıdır. Bu bölgede planlanan herhangi bir aktivitenin bölgeyi nasıl etkileyeceği hesaplanmadan ve bilimsel verilere dayanan görüşler alınmadan yapılmaması gereklidir.

Baraj yapılması düşünülen alanın Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) yapılmalıdır.

Bu topraklarda Ağuiçen Ocağı, Baba Mansur Ocağı, Dewres Cemal Ocağı, Celal Abbas Ocağı, Sarı Saltık Ocağı, Kureyş Ocağı, Üryan Hıdır Ocağı, Pir Sultan Ocağı, Şıx Delili Berhecan Ocağı, İmam Rıza Ocağı,  Şıx Hemed Ocağı var. Sultan Baba, Düzgün Baba, Munzur Baba, Sultan Seyit var. Bu topraklar bizim için kutsaldır. Munzur Suyu, Harçik Suyu bizim için akıp giden su değildir. Bu toprakların, bu suların kutsal olduğunu çocuklarımıza öğretmemiz gerekir. Biz Munzur’u bu toprakları çocuklarımız gibi sevmeliyiz. Bu toprağın çiçeği, nergis, gülü, yaprakların çıkardığı tatlı sesleri, kelebeklerinin kanat çırpışı bir başkadır. Kuşların doğaya seslenişlerini duymadıkça yaşamın ne değeri kalır? Bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgarın sesini ve kokusunu severiz. Dersim’in havasını severiz, hava kutsaldır. Nasıl kutsal olmasın ki hava? Atalarımız ilk nefeslerini onun sayesinde aldı. Ölmeden önce son nefeslerini de burada vermişlerdi. Bu toprak kutsaldır. Bu topraklar üzerinde yaşayan bütün canlılara saygı gösterelim, saygı duyalım.

Gelin “Ülkemizi ülke, bizi insan yapan değerlere” hep birlikte ve hemen sahip çıkalım. Munzur’umuza dokundurtmayalım.

"Toprağımıza, dilinize,  tarihimize, inancınıza ve kültürel değerlerimize sahip çıkalım.”

“Yarın çok geç olabilir ve yarın artık bugündür.”

Kaynakça: Prof. Dr. Neriman Özhatay’ın Derlemesinden yararlanılmıştır.

Dipnot: Ali Kaya'nın 3. Munzur Doğa ve Kültür Festivali’nde yaptığı konuşmadır.