Gazete yerime, geldi. Geçti. Karşıma mesafe koyarak oturdu. Maske, bütün yüzleri kapattığı gibi onun yüzünü de kapatmıştı. Tanıyamadım. Soluklandı. ’Hayırdır.’ Gibi baktım. Yüksek bir sesle, ’Hocam, siz yıllardır Tunceli’nin sorunlarını dile getiriyorsunuz. Tuncel’inin, bu önemli sorununu, niye dile getirmiyorsunuz. Bu sorun sizin için önemsiz bir sorun mu? Dur hele .’Dedim.’ Bu önemli sorun nedir. Önce onu anlat bana. Dedim.
    Anlattı.’ Hocam, aylardır. Kiralık ev arıyorum. Bulamıyorum. Olanlar da aylık 1500- 2000 lira istiyorlar. Buna da bizim gücümüz yetmiyor. Kış geliyor. Bu gidişle, oturacak bir ev bulamayacağız. Dışarıda kalacağız. Herkes, ÇORONAYI, bahane ederek, keyfine göre yüzde yüz, hatta daha fazla, zam yapıyorlar. Geçen yıl, 600 yüz lira olan kiralık evler. Şimdilerde 1500 -2000  lira. Evler düne kadar 400 Bin liraydı. Duyduğumuza göre şimdilerde,600 bin lira olmuş. Bunlara, dur diyecek bir makam yok mu.2000 Liraya, kiraya veren ev sahibi araştırılsın. Aynı ölçüde, devlete vergi veriyor mu? Hayır. Eskiden kalma birkaç kuruş veriyorsa, veriyor. Hatta bazıları, belki de hiç vermiyor. Devlet, bir araştırsın. Bak göreceksiniz, kimsenin vergi ödemediği veya değerinin çok altında vergi ödedikleri görülecektir.500 -600 Bin liraya ev satanlarda, aynı şekilde sattıkları bedel üzerinden vergi vermemektedirler. Emlakçı müteahhitlerinde, arsa üzerinden satışları ile gerçek bedel üzerinden, vergi ödemedikleri söylenmektedir.
    Soluklandı. Bir su ikram ettim. Ot Dergisi almak için gazete yerine, gelen bir bayan müşterim, konuşmalarımızı, duymuş olacak ki. ‘Bey efendi haklı. Herkes kiralardan, ev fiyatlarında çok şikâyetçi. Bu günlerde en çok bunlar, konuşuluyor.’ Dedi. Bey efendi, Haklıyım gibi bakarak gülümsedi.
    Her iki si de haklılardı. Hemen her gün şikâyet etmek için gelenler çoktu. Geçenlerde, öğretmen arkadaşlar da, aynısını dile getirmişlerdi. Hatta niye yazmıyorsun diye sitem etmişlerdi.’ Sosyal medya da da sık sık yayınlanmıştı.  Sokakta ki sohbetlerde de sıkça dile getirilmektedir.
    Halkın önemli bir sorunuymuş.
    Yetkili makamların bilgisine sunulmak üzere,
    Dile getirdik.
****


  İLİMİZİN HASTANELERİ
    CORONA, canavarı toplumu esir aldığından, hastanelere ilgi azalmıştı. Hasta olanlar, hastaneleri, salgın için tehlikeli bulduklarından, acil olmayan hastalıklar için hasta haneye, gitmeden, ilaçlarla, evde kalmayı, idare etmeyi, tercih ediyorlar.
    Muhabbet Hanım, ciddi bir tansiyon sorunu yaşayınca, hastaneye gitmek zorunda kaldık. Acil, eskisi gibi kalabalık değildi. Başta doktorlar olmak üzere, sağlık çalışanlarının hepsi, görevlerinin başında, hastadan, hastaya, koşturuyorlardı. Yorgun, bıkmış gözükmüyorlardı. Hastalarla diyalogları, ilgileri, moral verici, sıcaktı. Emredercesine değildi. Daha önce CORONAYI maske edinip emredenleri, hastaya, tepeden bakanlara, tanık olmuştum. Gerekli işlemler, çekimler, aksatılmadan, modern sağlık cihazlarıyla kısa sürede yapılmaktaydı. Göremediğim. Bu günlerde bu süreçte, gerekli olan acil olan, temizlik görevlilerinin, her an, herkes tarafından, görülecek ölçüde, salonlarda, koridorlarda olmayışıydı.
    Dişimin ağrısı dinmeyince, diş doktoruna, gitmek zorunda kaldım. Yeni Diş Tedavi hastanemize, ilk kez gitmiş oluyordum. Çokta, merak ediyordum. Gezdiğim, görebildiğim, salonlar, gözlerimi kamaştırmıştı. Kocaman Salonlar, bekleyen hastaların, hasta yakınlarının, rahat edecekleri şekilde düzenlenmişti.  Görevliler, bu sağlık kurumunda da üstlerine düşeni, kendilerine yakışanı, yapmanın uğraşı içindeydiler, Doktorum, Hüseyin Bey, filim çekmeye gönderdi. Görüntü odası, doktorun odası gibi oldukça büyük, yeni malzemelerle döşenmişti. Filim çekim odası, modern cihazlarla donatılmıştı. Çıkışta görevli Bayana sordum. ‘Hepsi yeni alınmış cihazlardır. ‘Dedi.
    Yeni diş hastanemizin, kocaman salonlarında da temizlik görevlilerini görememiştim.
    Gördüklerime çok sevinmiştim. Tunceli için ihtiyaç duyulan güzel donanımlı bir sağlık tedavi merkeziydi. Hastanesiydi. Çıkışta, bahçede, dönüp yeni sağlık binamıza baktım. Eski tedavi yerini hatırladım. Bu donanımlı, 5 yıldızlı mekân, hizmete girmeseydi, Eski, daracık mekânda, herkese, korona bulaşırdı.
    Sağlık Müdürlüğü, eski sağlık binasının yerine yapılacak, yeni sağlık binasının, temeli bir türlü atılamadığından, yapılamadığından, Sağlık Müdürlüğü, Bir orda, Bir burada, Geçici kaldığı, Atatürk Mahallesinden, Diş hastanesinin bir bölümüne, taşınmış.
  Sağlık Müdürüyle, henüz tanışmadığımızdan, gelmişken gidip ziyaret edip, ilin sağlık sorunlarını, konuşamadık. Bir önceki, görevden alınan Sağlık müdürü, sık sık görüştüğüm, sorunları paylaştığım, yüzü gülen sıcak, ilde, sevilen bir kurum müdürüydü. Tuncay Valimizin, yaptığı yanlışlardan, biriydi.
    Yeni hastanemizden ayrılırken, bahçede, arkama, dönüp, baktım. Gördüğüm, Tunceli kurulduğundan beri hizmet vermiş, Yüzlerce anımın, olduğu eski ünlü DEVLET HASTANESİYDİ. Sevgisine doyamadığımızı, sonsuza dek kaybettiğimiz hastaneydi. Rahmetli babamın yattığı tedavi olduğu hastaneydi. Çokça tanıdık dostların, yakınların, tedavi gördüğü hastaneydi. Üç katlıydı. İhtiyaç duyulduğundan sonradan ek bina yapılmıştı.
    Defterlere, sığamayacak kadar anılarla dolu bir anıt gibi karşımdaydı.
  Tekrar, tekrar, dönüp baktım.
  Dolu gözlerle, el salladım.