İçinde yolcu olarak bulunduğum özel halk otobüsü yolunda seyir halinde iken,  kadın sürücün kullandığı otomobil ara sokaktan çıkarak otobüsle burun, buruna geldi.  
O an otobüs sürücüsünün ağzından çıkan söz "Seni bulaşıkçı seni, sana ne araba kullanmak, sen git evinde bulaşığını yıka" oldu.
Ülkemizde, otobüs sürücüsü tarafından ifade edilen ve toplumun büyük bir bölümü tarafından kabul gören görüş kadının toplumdaki yeri evi,  çocuklarının bakımı ve eşine hizmet üstlenmek olmalıdır.
Kadın yaşamın, ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel alanlarından soyutlanması gereken bir varlık olarak görülmekte, Nazım Hikmet' in dediği gibi  "sofradaki yeri öküzümüzden sonra gelen" bazen " eksik etek, " bazen " saçı uzun aklı kısa" diye ifade edilen varlıktır.  Oysa ülkemiz kadınlarının konumları çağdaş ve demokratik dünyadaki kadınların konumlarından farklı olmamalıdır. Dünya kadınları büyük siyasal ve sosyal mücadeleler sonucunda toplumun diğer 
Katmanları ile ortak hareket ederek bu günkü konumlarına gelebildiler fakat dünyanın birçok geri bölgelerinde kadınlara biçilen ikinci sınıf insan olma rolü hala devam etmektedir.
Kadının bir cins olarak baskı altına alınması ve sömürülmesi çok eskilere dayanmaktadır.
Binlerce yıl öncesi ilk sosyal iş bölümü ortaya çıktığında kadın ezilmeye ve ikinci plana itilmeye başlanmış ilk ezilmesi kar-koca ailesinin ortaya çıkmasıyla başlamış ve günümüze kadar devam etmiştir. Ona biçilen rolün dışına çıkan kadın en azından yadırganmış ve “ elinin hamuruyla erkek işine karıştığı“ söylenmiştir.
Kapitalizmin kadını sanayi ortamına çekmesiyle kadın sanayi sektöründe çalışmaya başlamış ekonomik açıdan erkeklerden daha çok ezilmiş, aynı işte çalışmasına rağmen erkek işçinin aldığı ücretten daha düşük bir ücrete mahkum edilmiş ve kadın kimliği burada da kendine dezavantaj olarak sunulmuştur, işsizler ordusuna karşı deha düşük bir ücretle çalışması sağlanmış ve grev kırıcılığına zorlanmıştır.
Emekçi kadın işteki çalışma ile kalmayıp eve geldiğinde ise kendini bekleyen yoğunla iş ile karsı karsıya kalmakta; Yemek pişirmek,  bulaşık, çamaşır yıkamak evin temizliğini yapmak, çocuğun bakımını sağlamak, kocanın cinsel gereksinimini yerine getirmek zorundadır Aslında burada kadından istenen yaşamın diğer alanlarından kendini soyutlamasıdır.
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşımın başlangıcı 8 Mart 1857 yılında ABD'nin New York kentinde başlıyor. Konfeksiyon ve tekstil fabrikalarında çalışsan 40 bin işçinin insanlık dışı çalışma koşullarına ve düşük ücrete karşı başlattığı grev, polisin saldırısıyla kanlı bitiyor. Saldırı sırasında çıkan yangında çoğu kadın 129 işçi can veriyor ve işçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katılıyor.
1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplanan 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında ise, Almanya Sosyal Demokrat Parti'si önderlerinden Clara Zetkin, bu yangında yaşamını yitiren 129 kadın isçinin anısına 8 Mart gününün dünya emekçi kadınlar günü olarak kutlanmasını öneriyor ve Kadın hakları hareketini, özellikle oy hakkını elde etmeyi amaçlayan emekçi kadınlar günü önerisi oy birliği ile kabul ediliyor.
1975 yılına gelindiğinde, bu yılı dünya Kadınlar yılı ilan eden Birleşmiş Milletler, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın tüm kadınlar için dünya kadınlar günü olarak kutlanmasını kararlaştırıyor. Ve kadınlara eşit hakların verilmesinin dünya barışını güçlendireceği öngörülüyor.
Böylece 8 Mart, dünyada kadınların yüzyıldır yürüttüğü özgürleşme mücadelesinin kutlandığı ve kadınların güncel taleplerinin ifade edildiği tarihi bir gün haline geldi.
Türkiye'de 8 Mart’ta yapılan gösterişli ve şaşalı törenlerde burjuva kadın hareketleri ve politikacılar tarafından yılda bir kez hatırlanan emekçi ve yoksul kadınlar ancak yaşamın kendilerine dayattığı baskı ve çifte sömürüden kurtulmaları r doğru bir hat üzerinden izlenen sınıf bilinçli ve emek eksenli politikalara verdikleri destek ve çalışmalar la toplumun ilerlemesini sağlayacak ve toplumda hak ettikleri yeri almalarını sağlayacaktır. Bu nedenle her 8 mart da siyasilerin ve hükümetlerin dillerinden düşmeyen boş nutuklarına gerek kalmayacak ve şahit olduğumuz yada duyduğumuz konuşmalar ve sözlerle kadınlara biçilen bulaşık yıkama yada evinin işleriyle uğraşmaları rolü ortadan kalkmış olacaktır.