Pan-Alevizm ve Dünya Aleviler Birliği

21. asırda tarihiyle, teolojisiyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan, etnik dili Zazaca, Kürtçe, Türkçe, Arapça, Farsça, Arnavutça, Urduca olan tüm Alevi’leri Hz. Ali’nin “ Hak, Hakikat, Adalet “ şiarında birleştirecek küresel bir Çatı Örgütüne, küresel bir medya ağına, küresel bir iletişim devrimine tüm Şah-ı Merdan Ali Taliplerinin, Muhiplerinin hiç olmadığı kadar ihtiyacı var.

Sevgili Dost;

Hz. Ali’nin Malik Ejder’e yazdığı mektubu okuyan her kişi görür ki, Hz. Ali’nin devlet anlayışında din, etnik köken ve sınıf ayrımı yapılmaksızın herkes sadece ve sadece insan olduğu için haklara sahiptir.

Mısır Valisi Malik Ejder’e yazmış olduğu mektupta Şah-ı Velayet “ İnsanlar sana ya yaratılıştan eşittir yada dinde eşittir “ der ve insanlar arasında “din, ırk, etnik köken, sınıf ayrımı” yapmamasını, adaleti gözetmesini, adaletsizlikten uzak durmasını uzun uzadıya anlatır.

Sevgili Can;

Hz. Ali, hayatı boyunca Hak, Hakikat ve Adalet için uğraş verdi. Bu uğraşları içerisinde Yahudi olduğu için Hristiyan olduğu için Zerdüşt olduğu için insanları ne zorladı ne de onlara zülüm etti. Öyle ki Hz. Ali hiç gitmediği İran topraklarında ve Aryan/Turan halkları arasında ölümünden sonra talip kazandı, muhip kazandı.

Hz. Ali’nin ismi Emevi Camii’lerinde/Mescitlerinde “ lahnetle” anılırken, Emevi’nin “ Köle” olarak gördüğü İrani ve Turani Halklar arasında Hz. Ali’nin ismi hep “ minnetle, hasretle, sevgiyle” anıldı.

Hz. Ali’yi Emevi Sarayı sevmedi, Cahiliye Arap Irkçılığı sevmedi, Zengin-Aristokrasi sevmedi, makam-mevkii, para-pul sevdalıları sevmedi.

Öyle ki savaş meydanlarında Muaviye / Amr Bin As gibileri “ Arap olmakla övünürken, Hz. Ali’nin Arap olmayan halklara gösterdiği sevgi ve muhabbeti hep aşağıladılar”

Öyle ki Muaviye’nin propagandistleri “ Muaviye’nin babası Ebu Süfyan Müslüman’dı, Ali’nin kendisi de babası da Kafir’dir” diyorlardı. Bu koroya zamanla Hariciler de katılıyor ve Hariciler de “ Ali, kafirdir” diyorlardı. Harici topluluğu öyle ki kamplarının yanından geçen Hamile bir kadının karnını deşiyor, ana ve karnında ki çocuğu Ali’ye bağlı oldukları için hunharca katledebiliyorlardı.

Basra’yı ele geçiren Mervan’ın ordusu, Ali’ye gönülden bağlı olan kişileri Ali’ye küfretmeye zorluyor, küfretmeyen Ali Muhiplerini sakallarını yoldurarak, işkence ediyor ve katlediyorlardı. Ancak Ali sevgisini yok edemiyorlardı.

Sevgili Dost;

Ali Muhipleri zindanlara atılırken, işkencelerde katledilirken, gözlerine mil çekilirken Muaviye’nin Sarayında ki Muaviye tarihçileri, din adamları da boş durmuyor İslam’ın Tarihini yazıyor, yazarken de Hz. Ali ve Ailesini karalayacak ne varsa yazılı kayıtlara geçiriyor, bu kayıtları tüm vilayetlere yolluyor ve Hz. Ali’ye “ lahnet edilmeden namaz kılınmamalı” diyorlar ve “ Hz. Ali’ye lahneti namazın bir şartı “ sayıyorlardı.

 

Sevgili Dert Ortağım;

Hz. Ali ve taliplerine yönelik bu Emevi-Harici ittifakı bugün Ortadoğu’da 14 asır sonra da genişleyerek ve isim değiştirerek devam ediyor. Vahabi’si, Sol Vahabi’si, Siyonist’i, Anglo-Sakson/Frenk Emperyalizmi cümlesi birden ittifak halinde saldırıyor, gittikleri her yerde “ Ali Muhiplerine/Taliplerine ölüm kusuyor, zulmediyor, haksızlığı, adaletsizliği, zulmü” yayıyorlar.

Bu saldırılara karşı, bu zulümlere karşı, bu barbarlığa karşı peki biz, şekli ibadeti fark etmeksizin kendini Muhubb-i Talib-i Ali gören ve Millet- i Ali’yi oluşturan bizler ne yapmalıyız? Sessiz kalıp, bir köşede “ dilsiz şeytan” mı olmalıyız, yoksa Siyonizm’e, Emperyalizm’e , Vahabizm’e karşı “ Pan-Alevizm” yolunda Dünya Aleviler Birliğini mi inşa etmeliyiz ?

 

Sevgili Dost;

21.asırda tarihiyle, teolojisiyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan, etnik dili Zazaca, Kürtçe, Türkçe, Arapça, Farsça, Arnavutça, Urduca olan tüm Alevi’leri Hz. Ali’nin “ Hak, Hakikat, Adalet “ şiarında birleştirecek küresel bir Çatı Örgütüne, küresel bir medya ağına, küresel bir iletişim devrimine tüm Şah-ı Merdan Ali Taliplerinin, Muhiplerinin hiç olmadığı kadar ihtiyacı var.

Hatay’da ki Arapça konuşan Alevi Şeyh’inin ve talibinin, Dersim’de Zazaca konuşan Pir’in ve talibinin, Maraş’ta Kürtçe konuşan Pir’in ve talibinin, Antalya’da Türkçe konuşan Dede’nin ve talibinin, Tiran’da Kosova’da Arnavutça konuşan Dede-Baba ve Taliplerinin, Irak’ta, İran’da, Yemen’de, Lübnan’da, Mısır’da, Afganistan’da, Hindistan’da, Pakistan’da Hz. Ali Yolunu kendi özgünlüğü ve zenginliği ile süren tüm Aleviler, Millet-i Ali’nin tüm bileşenleri küresel bir toplantıda bir araya gelebilirseler Dünya Daha Güzel, Daha İyi ve Daha Doğru dönecek.

Yeter ki Millet-i Ali’nin fertleri “ mezhep ve etnik kavgalar” tuzağına çekilmekten, Aydınları “ kibir ve bencillikten “,  zenginleri “ servet aşkından” , gençleri “Ali’siz fikriyatlardan “ kendilerini kurtarabilsinler.

Yeter ki…

Av. Cihan SÖYLEMEZ