Söz konusu bildiri birçok ülkede, ulusal yasalara kadın haklarının yerleşmesinde etkili oldu. Dünyanın dört bir yanındaki kadınlara ve kız çocuklarına eşit hak ve imkanlara sahip olmalarının vazgeçilemez hakları olduğu mesajı gönderildi. 

Pekin Konferansından bu yana, başta eğitim olmak üzere birçok alanda ilerleme sağlandı. Ancak, kadın-erkek eşitliği küresel seviyede incelendiğinde hala birçok sorun olduğu görülüyor. Bu yılki 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün teması da bu nedenle “Eşit Haklar, Eşit Fırsatlar: Herkes İçin İlerleme” olarak belirlenmiş bulunuyor. Ancak, kadın hakları ile ilgili rakamlar bize bu hedefe ulaşmak için daha çok yol kat edilmesi gerektiğini söylüyor.

 Genel Sekreter Ban Ki-moon’un da belirttiği üzere Pekin Bildirisi önemini ilk günkü kadar koruyor. Kadın-erkek eşitliği ve kadınların konumlarının güçlendirilmesini öngören 3 numaralı Bin Yıl Kalkınma Hedefi, diğer hedeflere ulaşmanın da ön şartını oluşturuyor. Kadınlara kendilerini ve yaşadıkları toplumları daha iyi bir noktaya taşıma imkanı tanınmaması halinde bundan tüm toplumun olumsuz etkilendiğini unutmamız gerekiyor. 

 Kadınların küresel ve yerel açıdan bulundukları konum incelendiğinde kısaca aşağıdaki noktalar ön plana çıkıyor.

Neredeyiz Küresel açıdan

• 2006 yılı rakamlarına göre ilköğretim çağında olup bir okula devam etmeyen 75 milyon çocuğun yüzde 55’ini kızlar oluşturuyor. Okuma-yazma öğrenme imkanı bulamamak kadınlar için hala küresel anlamda önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Dünya üzerindeki 776 milyon okuma yazma bilmeyen yetişkinin üçte ikisini kadınlar teşkil ediyor.

• Anne sağlığı konusunda çok az bir ilerleme sağlanmış bulunuyor. Çoğunluğu kalkınmakta olan ülkelerde olmak üzere, her yıl 536 bin kadın hamilelik, doğum ya da doğum sonrası yaşanan ve aslında birçoğu önlenebilir veya tedavi edilebilir sağlık sorunu nedeniyle hayatını kaybediyor.

• Kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddet hala küresel bir salgın hastalık olarak varlığını sürdürüyor.

• İş dünyasının kapıları da kadınlar için yeterince açılmıyor. 2008 yılı tahminlerine göre kadınların yüzde 52,6’sını iş gücü içinde yer alırken bu oran erkeklerde yüzde 77,5’e çıkıyor. İşgücü içinde yer alan kadınların çok büyük bir kesimi kayıt dışı çalışıyor.

• Küresel olarak bakıldığında 2009 Kasım ayı rakamlarına göre parlamentoların yüzde 18,8’i kadınlardan oluşuyor. Bu rakam 1995 yılında yüzde 11,3’tü.

• Ayrımcılıkla mücadele konusunda küresel ölçekte ilerleme sağlanmış olsa bile hala birçok yasa ve uygulamada kadınlar ayrımcılığa maruz kalabiliyor.

• Mülteci kadınlar emniyetlerinin sağlanamaması, insani yardıma ulaşamama, insan tacirlerinin tuzağına düşme gibi birçok sorunlarla karşı karşıya kalıyor.

• Cinsiyet temelli ayrımcılık, kadın ticareti, entegrasyon zorlukları, siyasette yeterli temsilden mahrum olmak, kaynaklara yeterince ulaşamama, eşitlikten yoksun istihdam stratejileri, temel hizmetlere ulaşamama göçmen kadınların karşı karşıya kaldığı sorunların başında geliyor.

 

Türkiye

   2009 yılı rakamlarına göre iş gücüne katılma oranı erkekler için yüzde 70,5 olurken kadınlar için bu rakam tahminen yüzde 26’da kalıyor. Söz konusu oran yüzde 52,6 olan küresel ortalamanın oldukça gerisine düşüyor.

   Kadınlara yönelik sosyal ve ekonomik engellerden kaynaklanan olumsuz önyargılarının yaygınlığı nedeniyle, kadınlar işgücü piyasasına girerken ve bu piyasada tutunurken ciddi zorluklarla karşılaşıyor. Bu da 2009 itibariyle yüzde 21,9 olan tarım dışı kadın işsizlik oranında açıkça gözleniyor.

   Türkiye’de kadınlar erkeklere oranla daha az ücretli, güvencesi olmayan düşük seviyeli işlerde istihdam ediliyor. Kırsal kesimde yaşayan kadınların yüzde 70’i ücretsiz işçi olarak aile işlerinde çalışıyor. 2009 verilerine göre, çalışan kadınların %59’u sosyal güvenceden yoksun olarak çalışıyor.  

   Kırsal kesimde tarım sektörü, kentte ise hizmet sektörü kadınların en yoğun istihdam edildiği sektörleri oluşturuyor.

   2007 seçimleri sonucunda parlamentodaki kadın milletvekillerinin sayısı iki kat artarak yüzde 9,1 seviyesine ulaşmış bulunuyor.  Yerel yönetim seviyesinde ise bu rakam çok daha düşük. Belediye başkanlarının yüzde 0,9’unu (2,948 belediye başkanından 27’si), il meclislerinin yüzde 3,2’si (3,379 üyeden 110’u), ve belediye meclislerinin yüzde 4,2’si (31,790 üyenin 1,340’ını) kadınlar oluşturuyor.

   Kadınların ekonomik ve siyasi yaşama katılımına göre belirlenen Cinsiyet Güçlendirme Ölçütü (GEM) verilerine göre Türkiye 109 ülke arasında 101. sırada bulunuyor. Türkiye bu açıdan sadece Tonga, İran, Fas, Cezayir, Suudi Arabistan, Mısır, Bangladeş ve Yemen’in önünde yer alıyor.

   Türkiye’de okuma yazma bilmeyen kadınların oranı yüzde 9’un üzerine çıkıyor.

   Türkiye’de kızların eğitiminin önündeki en önemli nedenlerden birini yeterli derslik olmaması oluşturuyor.

   Türkiye’de kadınların yüzde 42’si eşlerinden fiziksel ve cinsel şiddet görüyor.

   Türkiye’deki 35 milyon kadına sadece 52 sığınma evi düşüyor.

   İkamet izni bedeli, temel sosyal hizmetlere kısıtlı ulaşım, cinsel şiddet ve güvenli ikamet imkanına sahip olamamak mülteci kadınların karşı karşıya bulunduğu eşitlikten yoksun statülerinin ana unsurlarını teşkil ediyor.

 

BM Türkiye’nin katkıları

   Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) kırsal kesimde yaşayan kadınların konumlarını güçlendirmek üzere üretim sürecine ve iş gücüne katılımlarını ve hizmetlere ve kurumsal mekanizmalara ulaşmalarını kolaylaştırıcı çalışmaların yanı sıra kalkınma program ve politikalarına cinsiyet eşitliğini yerleştirmeye çalışıyor.

   Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları ışığında, ILO Ankara Ofisi Türkiye’de kadın istihdamının geliştirilmesine yönelik bir pilot projeyi İŞKUR işbirliği ile yürütüyor. Ankara, Gaziantep ve Konya olarak belirlenen üç pilot ilde İŞKUR personelinin kapasitesinin geliştirilmesi, kadın istihdamı konusunda toplumsal cinsiyet duyarlılığı olan yaklaşımların içselleştirilmesine katkı sağlanması, pilot illerdeki kadınları İŞKUR tarafından yürütülen aktif istihdam işgücü programlarına yönlendirerek istihdam edilmelerinin sağlanması ve bu projenin istihdamda toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi konusunda diğer iller için bir model oluşturuluyor.

   Uluslararası Göç Örgütü (IOM)  başta kadınlar olmak üzere göçmenlerin karşılaştıkları sorunları, çözüm bulunması amacıyla karar mekanizmalarındaki yetkililerin dikkatine getiriyor. Dahası, cinsiyet duyarlı göç politikalarını savunuyor, cinsiyete göre göç verilerini oluşturuyor ve göçün kadın ve erkeklerde nasıl yansımalarda bulunduğuna dair araştırmalar yapılmasını destekliyor.

   Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), kapasite geliştirici çalışmalar ve farkındalık yaratmaya yönelik kampanyalarla kadınların yerel karar mekanizmalarına katılmalarını teşvik ediyor. Söz konusu faaliyetlerle kadınların savunucu, aktivist, siyasi parti üyesi ve seçimlerde aday olarak yerel karar mekanizmalarına nasıl katılacakları konusunda yol gösteriyor.

   UNDP’nin, Türkiye’deki kadın hareketinin destekçilerinden biri olduğu biliniyor. Bu çabalar sonucu parlamentoda 2009 Mart ayında ‘Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun kurulmasıyla birlikte kadın erkek eşitliğinin yasalara daha fazla yansımasına katkı sağlanıyor.

   UNDP, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile uzun yıldır sürdürdüğü işbirliği çerçevesinde Güneydoğu’da yaşayan kadınların sosyal ve ekonomik açıdan güçlendirilmesine için yeni üretim ve pazarlama stratejileri geliştiriyor, kurumsal kapasite arttırımını ve kadınların iş gücüne katılmalarını destekliyor.

   Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türk hükümetiyle birlikte yürüttüğü projeler aracılığıyla kadın hakları konusunda raporlama, şikayet toplama ve kanunların uygulamaya konması alanlarında çalışmalarda bulunuyor. UNFPA hem ulusal hem de yerel ölçekte kadınların ve kız çocuklarının haklarının gözlemlenmesi, korunması ve uygulamaya konması konularına ağırlık veriyor. UNFPA ayrıca anne ve üreme sağlığı, kadın erkek eşitliği, kadınların konumlarının güçlendirilmesi ve kadına karşı şiddetin önlenmesi konularında çalışmalarda bulunuyor.

   Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) mülteciler ile temas halinde olan sivil toplum kuruluşları, emniyet mensupları, askeri birimler ve diğer ilgili kuruluşlara eğitim imkanı sağlıyor. UNHCR İçişleri Bakanlığı ve diğer devlet kuruluşları, sivil toplum örgütlerinin Mülteci Statüsü Belirleme (RSD) sistemi kapasitelerini arttırıcı çalışmalar yapıyor. Söz konu çalışmalar mülteci kadınların uluslararası hukuktan gelen hakları, ev sahibi ülkenin bu hakların korunmasına yönelik sorumlulukları ve mülteci kadınların ilave korumaya alınması için atılacak adımları kapsıyor.

   Kız çocuklarının okullaşma oranını arttırma çalışmaları Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) son 15 yıl içerisinde faaliyetleri arasında bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı ile ortaklaşa yürütülen “Haydi Kızlar Okula!” kampanyası sayesinde 2003 Haziran ayından bu yana kız çocuklarının okullaşma oranının yüzde 87’den yüzde 98,5’e yükseldiği görülüyor.

   UNICEF tarafından sağlanan teknik destek sayesinde 4 bini kız olmak üzere yaklaşık 6 bin çocuk tekrar okullarına kavuşuyor

   UNICEF, 2005 yılından bu yana Türk hükümetiyle ortaklaşa yürüttüğü proje kapsamında babaların çocukların eğitiminde daha fazla yer almasına ve cinsiyet temelli klişelerin ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak için çaba harcıyor.

   Dünya Sağlık Örgütü (WHO), çalışmalarında toplumsal cinsiyet ve cinsiyet konularına özel önem veriyor. Toplumsal Cinsiyet, Kadınlar ve Sağlık (GWH) Programı ile biyolojik ve sosyo-kültürel unsurların kadınların, erkeklerin, kız ve erkek çocukların sağlığını nasıl etkilediği konusuna dikkat çekiyor. WHO geçenlerde beş BM kuruluşu ile ortaklaşa olarak başlattığı proje kapsamında genç kız sağlığı dahil beş ana konu üzerinde çalışmalar sürdürüyor. WHO Türkiye Ofisi söz konusu çalışmalarının büyük bölümünü Sağlık Bakanlığı ile ortaklaşa yürütüyor ve çocuk, yetişkin ve hamile sağlığını iyileştirmeyi hedefliyor.

   Geçenlerde başarıyla tamamlanan Kadınların ve Kız Çocuklarının Haklarının Korunması Ortak Programı süreğen toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine ulusal ve yerel ölçekte çözümler getirmek üzere birçok ilke imza atmış bulunuyor. Program süresince çalışmaların yürütüldüğü altı pilot ilde elde edilen tecrübe ve oluşturulan yeni idari birimlerin Türkiye’nin 81 ilinde de uygulamaya konması bekleniyor.

 

Küresel Hedef: Kadınların Konumlarının Güçlendirilmesi

Küresel ve yerel anlamda 3 numaralı Bin Yıl Kalkınma Hedefine ulaşarak kadın-erkek eşitliğini sağlayabilmek için kadınların karar alma mekanizmalarına katılımlarını artırmamız, kadına karşı şiddeti önlememiz ve cinsiyet temelli yaygın olumsuz klişeleri ortadan kaldırmamız gerekiyor.

Bu yolda ilerlemek için sadece yasal değişiklikleri yapmak yetmiyor. Yasaların etkin olarak uygulanması gerekiyor. Siyasi irade ve liderlik kadınların ve kız çocuklarının konumlarının güçlendirilmesi için yürütülecek faaliyetlerin sürdürülebilir olmasını sağlayan etken olarak karşımıza çıkıyor. Birleşmiş Milletler söz konusu ve diğer birçok projenin uygulanmasında Türk hükümeti ile yakın bir işbirliği içinde çalışıyor. Tüm bu çalışmalar, Türkiye’nin, kadınların konumlarının güçlendirilmesi yoluyla topyekün toplumsal kalkınmayı sağlamak konusundaki kararlılığını ortaya koyuyor.

Türkiye’nin bu amaca yönelik olarak attığı adımlar BM tarafından takdirle karşılanıyor ve destekleniyor. Türkiye başarı için gerekli tüm donanıma, yani kararlı bir hükümete, güçlü bir özel sektöre, etkin bir sivil topluma ve etkili bir medyaya sahip bulunuyor.

Pekin Bildirisinin 15. yıldönümü, geriye dönüp bakmamız ve küresel seviyede neleri daha ileriye götürebileceğimizi, nelerin doğru nelerin yanlış yapıldığını belirlememiz açısından çok önemli bir fırsat olarak karşımıza çıkıyor. Gelin bu fırsatı kullanalım ve “Eşit Haklar, Eşit Fırsatlar: Herkes İçin İlerleme” amacıyla çalışmalarımızı yürütelim.

 BM Enformasyon Merkezi Ankara