Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Dersim Şubesi, koronavirüs ile mücadele ederken hayatını kaybeden sağlık emekçileri için Tunceli Devlet Hastanesi’nin önünde bir dakikalık saygı duruşunda bulunarak basın açıklaması gerçekleştirdi. “ Yaşatmak için yaşamak istiyoruz, güvenli iş güvenli gelecek” pankartının açıldığı açıklamayı Sendika Başkanı Serap Kahraman okudu.

SES Dersim Şube Başkanı Serap Kahraman'ın yaptığı açıklamada şunları kaydedildi;

Salgının başından beri hem sağlık alanında, hem de salgının kontrolü için alınması gereken tüm önlemler konusunda sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak gerek şube bazında gerekse de Ulusal düzeyde defalarca uyarılarda bulunduk. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere taleplerimizi yetkililere iletmeye çalıştık. Sesimizi duyurmak amacıyla eylemler, kampanyalar düzenledik. Bu süreçte yine taleplerimizin görünürlüğünü arttırmak için sosyal medyada çeşitli faaliyetler yürüttük. Ancak salgının başından itibaren ne sağlık emekçileri, ne de halkın korunması için yeterli tedbirler alınmamıştır. Covid-19 salgınının geldiği nokta, sağlık emek ve meslek örgütleri tarafından açıklanan vaka sayıları, sağlık emekçilerinin ve hizmet alanların her gün her dakika yaşadığı ve aktardığı sorunlar salgının artık kontrol edilemediğine işaret etmektedir. Test- temaslı- tedavi algoritmalarının bilimsel yaklaşımlarla uyuşmayacak şekilde değiştirilmesi; sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini korumaktan oldukça uzaktır. sağlık ve sosyal hizmet politikaları, salgın kontrolü için alınması gereken önlemlerin ısrarla hayata geçirilmemesi salgının sonraki süreçleri için ise kaygılarımızı çok daha artırmaktadır. Bu durum, tabii ki sendikamıza düşen sorumlulukları da artırmaktadır. Sağlık alanındaki salgın hizmetleri, sağlık emekçilerinin olağanüstü çalışmaları ile gerçekleşmektedir. Sağlıkta dönüşüm programının bir yansıması olarak sağlık hizmetleri zaten yıllardır en az çalışanla yürütülmeye çalışılmaktadır. "Normal" dönemler için bile çok yetersiz olan sağlık emekçi sayısı, OECD ortalamalarının çok altındadır. Zaten zor koşullar altında çalışan sağlık emekçileri tüm bu süreç boyunca yorulmuş, tükenmiş, yıpranmış, sağlığından canından olmuştur. Toplu şekilde istifalar, emekli olarak alandan ayrılmalar söz konusudur. Diğer ülke örneklerine baktığımızda salgın boyunca sağlık alanını takviye için emekli olanlar dahi göreve çağırılmıştır. Türkiye'de ataması yapılmayan yüzbinlerce sağlık emekçisi var. Hukuksuzca ihraç edilen, güvenlik soruşturmaları bahane edilerek göreve başlatılmayan binlerce sağlık emekçisi göreve çağrı beklemektedir. Artık bu adımın atılması ertelenemez bir zorunluluktur. Pandemi dönemi tüm dünyaya neoliberal, kar odaklı sağlık ve sosyal hizmet modellerinin çöktüğünü, halk sağlığını korumaktan uzak olduğunu; sağlık ve sosyal hizmetlerde kamusal hizmetlerin ne kadar önemli ve hayati olduğunu tekrar hatırlatmıştır. Türkiye'de de neoliberal politikaların etkisi ile kamu hizmetleri giderek özelleştirilmiş, sağlık ve sosyal hizmet alanı gibi tamamen özelleştirilemeyen hizmetlerde ise kısmi özelleştirmeler yolu ile bu hizmetler piyasaya açılmıştır. Bu kurumlar şirket mantığı ile çalıştırılmaktadır. Bu politikaların en önemlilerinden birisi de, kamuda kadrosuz- güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasıdır. Pandemi süreci, sağlık ve sosyal hizmetlerin bir ekip işi olduğunu, ekibin her parçasının emeği ve katkısının vazgeçilmez olduğunu bize bir kez daha göstermiştir. Ancak pandeminin daha görünür kıldığı şeylerden birisi de bu ekip işini bozacak her türlü ayrımcı uygulamanın başta emekçiler olmak üzere halka ve hizmetlere ne kadar zarar verdiğidir. Pandemi sürecinde aynı koridorda, aynı serviste birlikte ter döken, birbirini tamamlayan, aynı risk altına giren farklı mesleklerden sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine ve birlikte verdikleri mücadeleye tanık olduk. Ama bu birlikteliğe de emeğe de zarar veren, üstelik kendilerinin neden olmadıkları, kendilerinin karar vermedikleri sorunlara da daha yakından tanık olduk: Tüm bu nedenlerle, ‘’güvenceli iş güvenli gelecek’’ şiarıyla tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin kadroya alınması ve güvencesiz çalışmanın kalıcı olarak sonlandırılması; sağlık ve sosyal hizmet alanlarında yetersiz olan emekçi sayısının kadrolu atamalarla artırılması için her iki alanda da en azından OECD ortalamasına ulaşacak şekilde güvenceli istihdam yapılması gerektiğini bir kez daha söylüyoruz. Bu salgında sağlık ve sosyal hizmet emekçileri cephenin ön saflarına sürülmüş ve fakat yeterli cephane verilmemiştir. Yeterli kişisel koruyucu donanım verilmemiştir, fazla çalıştırma süreleri ile yorgun ve bitap düşürülmüşlerdir. Bunlar yetmezmiş gibi rutin bir hal alan sağlıkta şiddet olayları her geçen gün artarak devam etmiştir.Kronik hastalığı olan sağlık emekçilerinin çalıştırılmaya zorlanması diğer kurumlarda hamile emekçilerinin idarî izinli sayılırken hamile sağlık emekçilerinin çalışmaya zorlanması, ikisi de sağlık emekçisi olan çiftlere ve riskli aile bireyleri olan sağlık emekçilerine kolaylık sağlanmaması, sağlık emekçilerinin dönüşümlü çakışma genelgeleri kapsamına alınmaması düzenli tarama (PCR) testlerinin yapılmaması yeterli sayıda ve nitelikte koruyucu ekipman sağlanmaması pandeminin meslek hastalığı ve iş kazası statüsüne alınmaması bizleri daha fazla öfkelendiriyor. Taleplerimizin başında gelen sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin yaşam hakkına sahip çıkılması, çalışma koşullarımızın düzeltilmesi, risk grubundaki sağlık emekçilerinin izinli sayılması, yeterli ve nitelikli koruyucu donanım sağlanması, rutin test yapılması, sağlık ve sosyal hizmet emekçisi sayısının yeterli düzeyde artırılması, pozitif, şüpheli temaslı sağlık emekçilerinin hiçbir koşulda çalıştırılmaması gibi taleplerimiz yeterli karşılık bulmadığı için maalesef hemen her gün birden fazla sağlık emekçisi arkadaşımızın hayatını kaybettiği haberini almaktayız. Bu süreçte toplam 75 sağlık emekçisi vefat etmiş yaklaşık 20.000 sağlık emekçisi de enfekte olmuştur. Kaybettiğimiz mesai arkadaşlarımızı anmak ve rakamlardan ibaret olmadığımızı, hayatını kaybeden her bir sağlık emekçisinin birer insan olduğunu vurgulamak istiyoruz.