Söz konusu gün vesilesiyle hem dünya genelinde yardıma ihtiyaç duyanların sesinin bir kez daha yüksek sesle dile getirilmesi hem de yardım çalışanlarının faaliyetlerinin daha iyi anlaşılması ve yardım çalışanlarının karşılaştıkları sorunların ve tehlikelerin gözler önüne serilmesi amaçlanıyor.

Neden 19 Ağustos?

Bağdat’taki BM temsilciliğine 19 Ağustos 2003 tarihinde bomba yüklü bir kamyon ile saldırı düzenlendi. Saldırıda aralarında, en zor koşullarda dahi insanların sıkıntılarına çare bulmaya çalışmış Genel Sekreter Özel Temsilcisi Sergio Vieira de Mello’nun bulunduğu 22 insani yardım çalışanı yaşamını yitirdi. Genel Kurul da 2008 yılında aldığı karar ile söz konusu tarihi Dünya İnsani Yardım ve Çalışanları Günü olarak ilan etti. Ancak, bu olay insani yardım çalışanlarının yaşamını yitirdiği tek olay tabii ki değil. Öncesinde ve sonrasında da birçok çalışan çeşitli nedenlerle görevlerinin başında yaşamını yitirdi.

Yakınlarda yaşanan en acı olay ise Ocak ayında Haiti depremi sırasında meydana geldi. Birleşmiş Milletler o gün kendini bu işe adamış birçok çalışanını kaybetti.

Dünya İnsani Yardım ve Çalışanları Günü vesilesiyle sadece yaşamını yitirenler anılmakla kalmıyor ayrıca başkalarının gitmediği hatta gitmek istemediği dünyanın en tehlikeli yerlerine gitme cesaretini gösteren insani yardım çalışanlarının zorlu görevlerine dikkat çekilmesi amaçlanıyor.

Pakistan’da yaşanan sel felaketinin etkileri hala sürüyor. Milyonlarca afetzede insani yardım çalışmalarının etkinliği ve hızı sayesinde yaşamlarını sürdürebiliyor. Bu son doğal afet, insani yardım çalışanlarının görevlerinin, zor olduğu kadar kutsal olduğunu da gözler önüne seriyor.

Türkiye,

Türkiye dünya genelinde Kızılay ve çeşitli derneklerin yürüttüğü faaliyetlerle insani yardım çalışmalarına etkin olarak katılıyor. Geçenlerde Türkiye’yi ziyaret eden İnsani Yardım Konularından Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı John Holmes, Türkiye ile BM arasında insani yardım alanındaki işbirliğinin çok iyi bir seviyede olduğunu, söz konusu işbirliğini daha da geliştirmek üzere hem Devlet hem de dernek temsilcileri ile çeşitli temaslarda bulunduğunu belirtti.

Türkiye, son yaşanan sel felaketini takiben Pakistan’a yardım çalışmalarına da öncelikli ve etkin bir şekilde katılıyor.

Zorlu görev

Genellikle kimsinin gitmediği ya da gitmek istemediği yerlerde faaliyette bulunmak zorunda olan ve hatta bu uğurda yaşamlarını tehlikeye atan, çoğu zaman feda eden insani yardım çalışanlarının hangi zor koşullarda görevlerini yerine getirdiklerinin daha iyi anlaşılması gerekiyor.

Ancak insani yardım çalışanları görevlerini yerine getirirken büyük tehlikelerle karşılaşabiliyor, hatta yaşamlarını kaybedebiliyor.

Doğal ya da insanların yol açtığı afetler her yıl milyonlarca insanı etkiliyor. Bu afetlerden de en korunmasız ve en yoksul kesimler en derin şekilde etkileniyor. Günümüzde Pakistan’da yaşanan sel felaketini de eklediğimizde evlerinden edilmiş kişi sayısının 47 milyona, mültecilerin sayısının ise 10 milyona ulaştığı görülüyor. Ayrıca Dünya Gıda Programı (WFP) 100 milyonun üzerinde insana yiyecek yardımı ulaştırıyor.

Dünya genelinde her 6 kişiden biri süreğen açlık çekiyor. İnsani Yardım Çalışanları din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapmaksızın zor durumdaki bu kişilere hayati yardımları ulaştırmak için çaba harcıyor.

Günümüzde hem doğal ve insan kaynaklı afetler artıyor hem de söz konusu olayların etkilediği insan sayısı giderek yükseliyor. Bu durum insani yardım çalışanlarına olan ihtiyacı daha da artırıyor.

Ancak insani yardım çalışanları taciz, kaçırılma ve hatta öldürülme gibi çeşitli şiddet eylemlerine maruz kalabiliyor. Bu durum sadece onları değil, yardım bekleyenleri de olumsuz etkiliyor.

İnsani yardım çalışanlarına karşı girişilen şiddet eylemleri yıllar içinde giderek artıyor.

1999 yılında taciz olayına maruz kalan insani yardım çalışanı sayısı dünya genelinde 65 iken, 2009 yılında bu sayının 139’a fırladığını görüyoruz.

Bir diğer artış ise öldürülen insani yardım çalışanı sayısında ortaya çıkıyor. 1999 yılında öldürülen insani yardım çalışanı sayısı 30 iken, bu sayı 2009’da 102’ye yükselmiş bulunuyor.

Kaçırılanların sayısında da artış var. 1999 yılında 20 insani yardım çalışanı kaçırılmış iken bu sayı 2009’da 92’ye yükseliyor.

Bu sayılara baktığımızda, insani yardım çalışmalarına ve insani yardımı ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaya çabalayanlara karşı, kaçırma, öldürme, bombalama gibi şiddet olaylarında artış yaşandığı korkutucu bir şekilde gözler önüne seriliyor.

Oysa İnsani Yardım Çalışanları saldırıları değil, saygı ve desteği hak ediyor. Özellikle doğal afetlerdeki artış ileride daha fazla insani yardım çalışmalarına ihtiyaç duyacağımızı gösteriyor. İnsani yardım çalışanlarının ihtiyaç sahiplerine ulaşmakta zorlanması,  yüz binlerce insanın gereksinim duyduğu yardım malzemelerine erişmekten mahrum kalacağı anlamına geliyor. Bu durumu önlemenin en birinci yolu insani yardım çalışanlarının yaptıkları iş hakkında daha fazla farkındalık yaratmaktan geçiyor. İnsani yardım çalışanlarının insanlık, tarafsızlık ve bağımsızlık ilkeleri altında çalıştığının herkes tarafından bilinmesi gerekiyor.

BM Enformasyon Merkezi

Ankara