Her iki kurum tarafından yapılan ortak açıklamada, katliamda devletin resmi rakamlarına göre 13 bin 800 Dersimli’nin öldürüldüğü belirtilerek, “Oysa yapılan araştırmalar gerçek sayının bundan katbekat daha fazla olduğunu göstermektedir. Artık biliniyor ki, Türkçü-İslamcı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Dersim’e saldırısını meşru göstermek için ürettiği “Dersim’de isyan/ Kürt isyanı” vardı türünden iddiaların hepsi birer resmi yalandır” denildi.

Dersim katliamının sıradan bir katliam olmadığının vurgulandığı açıklamada, “1948 yılında Birleşmiş Milletlerin belirlediği soykırım kriterlerine göre bütün verileriyle kanıtlanabilir bir Tertelê/soykırımdır. Bunun planlayıcısı TBMM,  uygulayıcısı da doğrudan devletin ordusudur. Özel kanunla atanan “vali-komutanlar” ile Dersim bombalanmış, köyler yakılmış, yıkılmış, insanlar toplu halde katledilmiş, geride kalanlar ise sürülmüş çocuklarına ise el konulmuştur” ifadelerine yer verildi.

Benzeri katliamlar ve insanlık suçlarının dünyanın pek çok yerinde yaşandığının kaydedildiği açıklamada, “Ancak bunların çoğuyla yüzleşme yaşandı; insanlığın vicdanında lanetlendi. İbret olması açısından katliam, soykırım yerlerine ise “utanç/hatırlama” adına insanlık müzeleri kurularak acılar paylaşıldı. Bu soykırımlar ortaokul, lise ve fakültelerde ders kitaplarına konuldu ki, insanlık yapılan kötülüklerden ibret alsın ve bunlar bir daha yaşanmasın.

Dünyada 40’a yakın ülkede yaşanan bu tür ağır acılar ve sonucunda meydana gelen travmalar, bir özeleştiri temelinde çözüme ve huzura ulaştırıldı. Tüm bu iyi ve insani örneklere rağmen hala devekuşu gibi kafasını kuma gömerek “Dersim 1938 Tertelêsi/Soykırımı”nı yok sayan devlet ve hükümetin karanlık zihniyetini lanetlemek gerekir. Bunun insanlıkla, demokrasiyle, adaletle bağdaşır bir yanı yoktur, olamaz da” denildi.

1938 yılından sonra doğan Dersimlilerin korkunç ve karanlık katliam hikayeleriyle büyüdüklerinin dile getirildiği açıklamada şunlar kaydedildi: “Ülkede yaratılan korku ortamından dolayı dedelerimiz ve ninelerimiz, annelerimiz ve babalarımız 60, 70 sene Dersim-38 trajedisini çokça konuşamadılar; konuşmaktan imtina ettiler; keza çocuklarının başına aynısının gelmesinden yıllar boyu korktular! Bu sebeple bizler, bu kuşağın devamındaki nesiller ninnilerle değil, ağıtlarla büyüyen bir kuşağız… Bu ağır tarihsel ve toplumsal dava bizim omuzlarımıza kaldı. Bizler bu davayı torunlarımıza bırakmak istemiyoruz. Dersimliler olarak bu davayı barışçı ve insani temelde evrensel normlara uygun olarak çözmek istiyoruz. Bu travma ve bu dava, sadece Dersimlilerin sorunu değildir. İnsanlığın ortak travması ve davasıdır. Her demokrat insanın, kurumun ve devletin bu sorunu gündemine alması ve çözüm üretmesi gerektiğine inanıyoruz…

Biz Tertelê/Soykırıma maruz kalmış Dersimliler olarak demokratik, insani, hukuksal taleplerimiz için mücadele ediyoruz. 21. Yüzyılda bu taleplere duyarsız kalan ve gündemine almayanlar durup düşünmelidirler. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümetleri Dersim Tertelê’siyle bir an önce zaman kaybetmeden durup yüzleşmelidirler. Türkiye toplumu Dersim travmasından kurtulmalıdır. Dünya devletleri ve insanlık ailesi de Dersimlilerin bu çığlığına kulak vermelidir.

Dersim Tertelesi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti devleti evvela hiçbir günahı ve suçu olmadığı halde buna maruz kalan Dersimlilerden, sonra Türkiye toplumundan ve insanlık ailesinden resmi olarak özür dilemelidir. Dünyada pek çok örneği vardır; bu sebeple kurumsal olarak TBMM geçmişte yaptığı bu büyük hatayı bir kanunla düzeltmeli ve çıkarılacak bu yeni kanunla aşağıdaki taleplerimizi yerine getirmelidir:

Dersim ismi iade edilmelidir.

* Elâzığ’da 1937’de idam edilen Sey Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri açıklanmalıdır.

* Dersim’de bir insanlık müzesi kurulmalı ve 4 Mayıs TERTELÊ ANMA GÜNÜ olarak kabul edilmelidir.

* Dersim’de toplu katliam yerlerinde ki kemiklere DNA testleri yapılmalıdır.

* Zorla evlatlık verilen kayıp kızlarımızın/çocuklarımızın listesi açıklanmalıdır.

* Dersim’de katliam yerlerine anıtlar dikilmelidir.

* Dersimlilerin dili, inancı, yaşam tarzı, coğrafyası üzerindeki baskı ve asimilasyon politikasına son verilmelidir.

* İbret alınması için Dersim’38 dramı ortaokuldan itibaren fakültelere kadar tüm okulların tarih kitaplarına konulmalıdır.

*Katliam ve sürgünlerden dolayı yok olma sürecine giren Kırmancki/Zazaca dilinin yaşaması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

*Şu anda Dersimde yapılmakta olan ve yapılması planlanan, amacı Dersimi sular altına gömmek olan baraj ve HES’lere ve çevreye zarar veren siyanürle altın aranmasına, güvensizlik yaratan ‘kalekol’ların artırılması ve her gün halkının tamamı Alevi olan köylere yönelik bu kalekol ve karakollardan yüksek ses ile ezan okunması mevcut hükümet tarafından bir iyi niyet göstergesi olarak son verilmelidir.

Bilinmelidir ki, insani ve masum taleplerimiz yerine getirilene kadar demokratik mücadelemiz devam edecektir. Sadece Dersimde değil, Türkiye coğrafyasında ve dünyan neresinde olursa olsun bütün katliamların, soykırımların hesabının sorulması gerektiğine inanıyoruz.

İnsanlığın başına bela olmuş karanlık zihniyet, geçmişte olduğu gibi bugünde dünyanın değişik coğrafyalarında ve Ortadoğuda kan akıtmaya devam ediyor. Bunu yapanları, destekleyenleri ve görmezden gelenleri bir kez daha kınıyor ve lanetliyoruz…

Dersim Tertelêsinde öldürülen on binlerce kefensiz, mezarsız atalarımızın acı hatıralarını unutmadık, unutmayacağız.”