Sanat Sokağı’nda düzenlenen açıklamada konuşan EMEP İl Başkanı Ergin Tekin, 2020 için toplanacak komisyonun son görüşmesini yapacağını belirterek, “Açlık sınırının 2 bin 103 TL, yoksulluk sınırının 6 bin 850 TL olduğu ülkemizde; asgari ücret 2 bin 020 TL. Türkiye'de çalışanların yüzde 43'ü asgari ücretle çalışıyor. Başka bir deyişle ülkemizde çalışanların neredeyse yarıya yakını açlık sınırının altında bir yaşama mahkûm ediliyor. Yetmiyor, elektrikten doğalgaza, tüm temel tüketim ürünlerine ve hizmetlere ardı ardına zamlar geliyor ve emekçiler için yaşam koşulları gün geçtikçe daha da ağırlaşıyor. Milyonlarca işçi ve ailesinin gözü kulağı bu görüşmelerde ve emekçiler bu görüşmelerden kendi lehine bir sonuç çıkmasını bekliyor” dedi.
Asgari ücrete gelecek zam oranı sadece asgari ücret alanları değil bütün çalışanları doğrudan ilgilendirdiğini belirten Tekin “Çünkü asgari ücrete gelen zam oranı genel ücret artışlarını da etkilemektedir. Asgari ücrete gelen zammın ardından tüm çalışanlar kendi ücretlerinin de aynı oranda artmasını talep etmekte, bu zam oranı düşük olursa da patronlar tüm çalışanlara düşük zam dayatmaktadır. Böyle bakıldığında asgari ücret görüşmeleri, bu görüşmelerde Hükümetin takındığı tutum işçi ve emekçiler açısından bir turnusol kâğıdı işlevi görmektedir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, ‘ücret artışı kadar, işin kendisinin yani istihdamın korunması da mühim’ diyerek zaten safını belli etmiştir. Bu Hükümet kimin yanındadır, işçilerin mi, yoksa patronların mı, bunu anlamak için bugün yapılan son görüşmeden çıkacak sonuca bakmak yeterlidir” diye konuştu.

img_20191226_125623.jpeg
Asgari Ücret Tespit Komisyonu; 5'i hükümet, 5'i işveren ve 5'i işçi temsilcisi 15 kişiden oluştuğuna değinen Tekin, “Komisyon kararlarını oy çokluğu ile alıyor ve karar kesin bir nitelik taşıyor. Komisyonun bileşimine bakılırsa Hükümetin “ne yapayım elim, kolum bağlı” deme şansı yok.  Hükümet hangi tarafı seçerse o tarafın teklifi kabul edilecek demektir. 2000-2017 yılları arasında 18 kez yapılan asgari ücret görüşmelerinde, işçi tarafı 13 kez saptanan asgari ücrete itiraz etmiş ve bu yıllara ilişkin asgari ücret düzeyi hükümet ve işveren tarafının ittifakıyla alınmıştır. Sonuç; işçi için sefalet ücreti olurken patronlar yine kazanan taraf olmuştur” şeklinde konuştu.
Hükümetin patronlara yaptığı teşvikleri eleştiren Tekin, “İşsizlik sigortası fonundan işsizler yararlanamazken fon, patronlar için kaynağa dönüştürülmüş durumda. Bu fondan 11 ayda işsize 7 milyar lira ödeme yapılırken patronlara ise teşvik ve destek ödemeleri altında 14 milyar lirayı aşan ödemeler yapıldı. İşçiye “kaynak yok, kriz var” denirken geçtiğimiz yıl 17 tane sermayedarın, 3 Milyar TL’lik vergi borcu silindi. 2008 yılında yapılan bir düzenleme ile patronların SGK prim payının 5 puanı bütçeden karşılanmaya başlandı. Emekçiler asgari ücretle açlık sınırının altında ve borç içinde yaşarken, üstelik SGK primi ödemesine rağmen muayene ücreti, ilaç parası gibi sağlık hizmetlerinden para ile yararlanırken patronların imdadına yine Hükümet yetişti ve patronların yükümlülükleri emekçilerin sırtına yıkıldı. Emekçilerin ödediği vergilerin emekçilere parasız sağlık, parasız eğitim, yol, su, elektrik olarak dönmesi gerekirken patronların kasasına girdi” dedi.

Sendikacıların asgari ücret tespitindeki tutumlarına da vurgu yapan Tekin, “Asgari ücret görüşmelerine yıllardır katılıp, “şerh” maddesi koymak dışında hiçbir şey yapmayan sendikacıların da işçinin çıkarına tutum alacağı düşünülemez. Yapılması gereken işçilerin ekmeğini büyütmek, insanca yaşayacak bir asgari ücret için birleşmektir. Asgari ücretin insan onuruna yaraşır bir seviyeye çıkarılması, vergiden muaf tutulması, adaletli bir vergi düzeninin sağlanması tüm işçilerin ortak talebidir” diye konuştu.

img_20191226_125635.jpeg