ESKİ İRAN İNANÇLARI VE DERSİM’DE Kİ MİRASI …

Heredot’un Tarih adlı kitabında Persler’i  ( Antik dönemde İran ismi yerine Pers ismi kullanılıyordu ) anlatırken şunları dile getiriyordu 2500 yıl önce;

" Su kenarlarında kurbanlar kesip, Tanrı’larına dua ederler. Suyu kutsal sayarlar ve kirletmezler “

Zamanı ileri sarıyoruz 1970’lerin Dersim’ine geliyoruz.

“ Suyun kutsallığını koruduğunu, ırmak kenarlarında insanların yüzlerini yıkarken dahi ırmaktan alıp yüzlerine vurdukları suyu, toprak üzerine döküp ırmağa dökmediklerini, suyu kirletmemeye çalıştıkları “  yıllar…

Heredot’un Persler anlatımından 2500 yıl sonra, 1970’ler anlatımımdan 40 yıl sonra  Dersim’de halaa ;

Suyun kutsal sayıldığını

Irmak kenarlarında, gözelerde yüzlerce Hızır’a addedilmiş ziyaretin olduğunu

Kurbanların kesildiğini

Mum ve Çılaların yakılıp, dua edildiğini görebiliyorsak güçlü bir inanç geleneğimize sahip olduğumuzu belirtmek gerekiyor.

Eski İran’da ( İslam öncesi ) , Antik Roma ve Antik Mısır’da olduğu gibi devasa tapınaklar yoktu. Eski İranlılar  “ su kenarlarında ve dağların/tepelerin başlarında İlahlarına ibadet ediyor ve kurbanlar “ kesiyorlar, diyordu Heredot…

Dersim’de su kenarları haricinde, yüksek dağların kutsal sayıldığını her sene on binlerce Dersimli’nin aileleriyle birlikte Koye Duzgi başta olmak üzere onlarca kutsal dağda kurbanlar kesip Tanrı’ya yakarmalarının, Eski İran İnanç geleneğinin sürdüğünün nişanesidir.

Eski İran’da su haricinde kutsal olan bir diğer şeyde ateştir. Ateş’in Tanrı’nın kutsal bir armağanı olarak kabul ederler ve Ateş’in sönmemesi için gayret ederlerdi. Arapların dediği gibi “Ateşe Tapma “ olayı değil , “ Ateşi kutsal görme “ inancı vardı. Ateş, günlük hayatın bir kaynağıdır. O olmadan, köy ve kasabalarda ne ısınma olabilirdi ne de yeme-içme ne de gece karanlığında aydınlık. Bugünün dünyası ile çok kolay geçiştirilebilecek bu durum, o zamanın dünyasında insanın hayatta kalabilmesi ve yaşamını rahat bir şekilde devam ettirebilmesi için zaruri bir ihtiyaçtı. Bu yüzden Ateş’in hiç sönmediği yerler inşaa ettiler ve Ateş’in sönmemesi için asırlar boyu uğraştılar. Bugün yolunuz İran’ın Yazd şehrine düşerse  (ki benim düştü )  , 2000 yıldan uzun bir süredir sönmemesi için Zerdüşt’lerin gayret ettiği, ateşin asırlardır aralıksız yandığı modern yapısı ve ismiyle Zerdüşt Tapınağını görebilirsiniz.

Dersim’de Ateş’in kutsal sayılması kültü 100 sene önceye göre zayıftır. Teknolojinin gelişmesi, Ateş’ın korunmasına olan ihtiyacı azalttığı için “ Ateş’in üzerine su dökülmemesi “ kültü de zayıflamıştır. Buna karşın Ateş kültü, gerek cem ibadetlerinde gerek ziyaretlerde gerek mezar ziyaretlerinde gerek kurban kesmelerde ve gerekse de “ Sewe Yeniye “ dediğimiz Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gecede yakılan çıla ve mumlarla kuvvetli bir şekilde kutsallığını devam ettirmektedir.

“ SEWE YENİYE” VE ESKİ İRAN ZAMAN ALGISI

“ Sewe Yeniye “ yani “ Perşembeyi Cumaya bağlayan Gece “ , eski İran’da insanın yaratıldığı vakti ve karanlığın yenilgiye uğrayıp aydınlığın kazandığı bir zamana işaret eder. Tanrı’nın insanı  “Sewe Yeniye “ vakti yarattığına dair inancın Eski İran’da kuvvetli işaretleri vardır. “Yeni-Eni “ sözcüğünün kökü üzerinde durulacak olursa bu özel günün haftanın diğer günleri gibi “ Şeme-seme”  sözcüğü ile bitmediğini fark ediyoruz.

Zazaca’da “ Cuma” günü hariç tüm günlerin sonu “ Seme-şeme” ile biter. Bu sözcüğün kökeninin İbranice olduğu ve Tevrat’ta ismi geçtiği, Tanrı’nın dünyayı ve insanı yarattıktan sonra dinlendiği gün anlamında  “ Şabat,Şambat”  sözcüğü şeklinde kullanıldığını , bu kullanımın  daha sonra Eski İran’da “ Şambe, Şeme, Seme “ şekline dönüştüğünü söyleyebiliriz.

Bu bakımdan eski İran’da olduğu gibi şimdi de Dersim’de gün isimleri şu şekildedir.

Seme – Yewseme ( Türki asimilasyon sonucu günlük kullanımda Pazar’a dönüşmüştür )- Diseme-Seseme-Çorseme-Pohncseme ( telaffuzu da kısaca Poseme olmuştur ) – Yene 

Dolayısıyla Eski İran takvimine göre haftanın ilk günü Seme’dir. Bugün İran’da Perşembe ve Cuma günleri resmi tatildir. Haftanın ilk günü de Farsça deyimle Şembe’dir. Türkçe deyişle “ Cumartesi “…

Bu vesile ile Eski İran’ın zaman algısının birebir, Dersim’de var olduğunu ama Miladi Takvimle birlikte uydurma Türkçe gün isimleri uygulaması nedeniyle teolojik anlamlar içeren günlerin, anlamlarının sönükleştiğini belirtmek gerekir.

Seme’den sonra Pazar ve sonra Diseme gelmesi, arada ki “ Yekseme-Yewseme” olan gün adının zamanla ortadan kalktığını ve anlam silsilesinin bozulduğunu göstermektedir.

“Seme” sözcüğünün teolojik anlamına değindikten sonra hepsinden farklı olan “ Yene-Yeni” sözcüğünün teolojik anlamı üzerinde durmak gerekir.

Zazaca Fiil kökü olarak “ Yeno-Yeni”  sözcükleri cümlede kullanıma göre Türkçe’ye çevrildiğinde “ Geliyor-gelecek” anlamlarına geliyor.

Bu bakımdan eski İran inançlarına göre Tanrı’nın dinlendiği gün olan “ Seme” den önce, Perşembe Gecesini Cumaya Bağlayan Geceden başlatmak üzere,  İnsan’ı yeryüzüne getirdiği ve var ettiği teolojik yorumu göz önüne alınacak olursa  “ Yeni-Yene” sözcüklerinin kadim bir yaratılış mitolojisinde haftanın son günü olarak karşımıza çıktığını söyleyebiliriz.

İYİLİK VE KÖTÜLÜK ARASINDA Kİ AMANSIZ SAVAŞIN ÜLKESİ; ESKİ İRAN

Eski İran dendiği zaman Zerdüşt İnancı herkesin aklına gelmektedir. Zerdüşt’ün “ iyi düşünce, iyi söz, iyi davranış “  sözleri, eski İran’ın inançlarının kısa bir tanımıdır. İnanç sözcüğünü çoğul kullandım çünkü Eski İran’da sadece ismi Zerdüşt ile anılan inanç yoktu.

Eski İran İnancına göre, iyiliği temsil eden Ahura Mazda ( Hürmüz ) ve kötülüğü temsil eden Ehrimen arasında amansız bir mücadele vardır. Dünyanın başlangıcında bir barış dönemi varken daha sonra, Ehrimen tüm dünyayı ele geçirmek ve kötülüğü egemen kılmak için Ahura Mazda’ya savaş açmış, savaşın sonucunda Ahura Mazda, Ehrimen’i yenilgiye uğratarak düzeni tekrardan sağlamıştır. Ama Ehrimen’in bu yenilgisi dünya üzerinden kesin bir şekilde kötülüğün kalkacağı anlamına gelmemektedir. Ehrimen,  dünyanın sonuna kadar, Ahura Mazda’ya karşı mücadelesine devam edecektir. Fakat bu savaşın sonunda kesin bir şekilde Ahura Mazda, Ehrimen’i yenilgiye uğratacak ve ardından iyilik yeryüzüne kesin bir şekilde egemen olacaktır.

Düalist ( Du/Di sayısından kaynaklı bir sözcük ) bir inanç görünümü çizen bu anlatıya rağmen, Ahura Mazda Tek Tanrı’dır. Ve Sasani İmparatorluğu döneminde Ahura Mazda İnancı, devletin resmi dini olur. Ve “Tek Tanrı” olduğu düşüncesi, Zerdüşt inancının resmiyete kavuşması ile Eski İran’da milattan sonra 224-651 yılları arasında egemen olur.

M.S 224 yılına kadar yani Sasani Dönemine kadar, eski İran’da Ahura Mazda inancı dışında Zervanizm ve Mitraizm başta olmak üzere çok Tanrılı inançlarında olduğunu belirtmek gerekir.

Zervan, zaman Tanrı’sıdır. Zaman sözcüğünün kökeni de eski İran Tanrı’sı Zervan’dan ismini alır.

Mithra, iyiliğin-erdemin-doğruluğum –adaletin – anlaşmaların- gücün Tanrı’sı olarak Eski İran’da ortaya çıkmış daha sonra, Roma İmparatorluğu döneminde Hristiyanlık öncesi adına tapınaklar yapılan ve taraftarı çok olan bir Tanrı olmuştur.

Yazd şehrinde, adına “ zurhane” denilen dini müzik eşliğinde güç gösterilerinin yapıldığı, kaynağını İslam öncesi Mitra’dan alan mekanlar bulunmaktadır. Anlatıya göre Eski İran’da Tanrı Mitra adına yapılan bu sporlar, İslamiyet sonrası İran’da Hz. ALİ adına yapılmaya devam etmiştir.

Anlatıya göre Hz. Ali, Eski İran’da iyiliğin-erdemin-doğruluğum –adaletin – anlaşmaların- gücün temsilcisi Mithra’nın yerini almış ve Eski İran’ın bu kadim geleneği “zurhane” adlı mekanlarda Hz. Ali adına yapılan etkinliklerle devam etmiştir.

“ Zur” sözcüğü “ Zor” anlamına gelir ve bugün İran’da pek çok şehirde dini müzik eşliğinde yapılan normalden fazla insan gücüne dayalı bu kadim sporu sadece Yazd şehrinde görebilirsiniz.

Yazd şehri dışında bu kadim etkinliği göremezseniz çünkü diğer İran Şehirlerinde bu spor etkinliklerini sadece “ Zurhane” adlı yapıya dahil olanlar görebilir. Yolunuz Yazd şehrine düşerse bu ilginç kadim sporu izlemenizi öneririm.

Peki bu son anlattıklarımın Dersim ile ilgisi ne? Bazılarının ilgisi olmadığı bazılarının olduğunu,  bazılarının da olması gerektiğini düşünüyorum.

ÇEWRES ASPARE DÜZGİ VE TAVURE AVDAL MUSAY

Ahura Mazda ve Ehrimen arasında ki mücadele bana Çewres Aspare Düzgi’ni ve Tavure Avdal Musa’yı hatırlatıyor.

Çewres Aspare Düzgi yani Düzgün’ün 40 Atlısı Dersim Rae Haq İnancında, kötülüğü temsil eden Tavure Avdal Musa yani Avdal Musa’nın taburlarına karşı mücadele eden bir anlatımız olarak ortaya çıkıyor. Yine Düzgi’nin kötülüklere karşı zaman zaman toplarını ateşlediğine dair anlatılarımız da mevcuttur.

Ne yazık ki Dersim’de, Halkın dilinin Zazaca’dan Türkçe’ye evrilmesi Rae Haq İnancının önemli anlatılarının da unutulmasına yol açmıştır.

Diğer bir yandan eski İran inançlarına göre; Tanrı,  İnsanı 21 Mart Günü yaratmıştır. Bu nedenle 21 Mart, Eski İran’da ve halen günümüz İran’ında Yılın ilk günüdür. Ve 3000 yıldan bu yana – belki daha da eski-  21 Mart Newroz olarak kutlanmaya başlanmıştır.

Gece ve gündüzün eşit olduğu, Ahura Mazda’nın Ehrimen’i yenilgiye uğrattığı ve ilk insanın yaratıldığı, baharın gelip, kışın bittiği, eskinin yeniye yenildiği 21 Mart gününden önceki 6 gün eski İran’da “ ölenler anısına kurbanlar kesildiği, yemekler verilip ibadet edildiği”  kutsal günlerdi.

21 Mart’la başlayan ve devam eden 6 gün boyunca Eski İran’da Şahların da katıldığı Halk Newruzu olan Küçük Newroz kutlamaları yapılır, İkinci 6 günde ise sadece şahların mahiyetinde yapılan Büyük Newroz kutlamaları yapılmaktaydı.

Yine İran Aryan Takvimine göre 21 Şubat-21 Mart ayı arası yılın son ayı olan İsfend Ayıdır.

12. ay İsfend ayının son çarşambası, aynı zamanda yılın son çarşambası olan günde  “Çarşambeyi Suri “  bayramı kutlamaları yapılır. Bu kutlamalarda ateşler yakılır, kurbanlar kesilir ve ibadet edilirdi.

Peki, “ Çarşambeyi Suri”  günü neden önemliydi? Neden haftanın diğer günleri değil de, Çarşamba günü seçilmişti, kutlamalar için?

Çünkü Miladi 21 Mart’tan önceki son Çarşamba’da, Eski İranlılar atalarının ruhlarının o gün yeryüzüne indiğini ve kutsal sayılan ateşin ruhlara yol gösterdiğine inandıklarından ateşler yakıp, kurbanlar kesip kötülükleri/uğursuzlukları yok edeceklerine inanıyorlardı.

Çarşambeyi Suri günü, yeni yıla girerken ( 21 Mart ) eski yılın tüm kötülüklerinin ateşler yakılarak yok edilmesi inancını taşıyordu. “ Suri” sözcüğü de, Çarşamba günü yakılan ateşlerden ismini almaktaydı.

Dersim’de ise “ Çarşambeyi Suri “ ,  “ Qere Çarşamba” olarak inanç takviminde hala canlılığını korumakta, Dersimliler su kenarlarında ki ziyaretlere gitmekte ve kötülüklerden kendilerini koruması için dualar etmekte niyazlar dağıtmakta, çılalar yakmaktadırlar.

Eski İran’ın bu kadim inancının Dersim’de halaa canlılığını koruması, Dersim’in Aryan-İran kültürünün sadece dil alanında değil, inanç alanında önemli bir parçası olduğunun nişanesidir.

Qere Çarşamba – Hottemale Qız -  Hottemale Pil Bayramları, Eski İran’ın Çarşambeyi Sur- Küçük Newroz ve Büyük Newroz bayramlarının devamı niteliğinde olan gün ve bayramlardır.

Dersim’de bugün ne yazık ki “ Hottemal” “ Heftemal” “ Howtemal” olarak çeşitli adlarla anılan bayramlar, unutulmaya yüz tutmuştur. Unutulmaya yüz tutan bu önemli inanç bayramlarında ki Yedi sayısının manası da ne yazık ki göz ardı edilmekte ve “Hottemal” “ Heftemal” “ Howtemal” kavramlarını yorumlamakta sıkıntılara neden olmaktadır.

Peki, Yedi Sayısı neden önemliydi ve neden Dersim’de bahar bayramlarına ismini verdi?

Eski İran’da;

Tanrı’nın ölümsüzler olarak anılan 7 meleğinin olması, bunların sonsuzluğu ve temizliği temsil etmesi

Yerin ve göğün 7 kattan oluşması

Gökteki 7 yıldız inancı ( Ay,Üranus, Venüs, Mars,Jüpiter,Satürn,Güneş )

Kaynağını 7 büyük yıldızdan alan Eski İran’da ki 7 Ateşgede tapınağı

Eski Dünya’da 7 deniz olduğu inancı

7 iklim olduğu inancı

7 gezegenle alakalı 7 farklı rengin olması

Tanrı’nın dünyayı 7 günde yaratması

Haftanın 7 günden oluşması başta olmak üzere “7” rakamı,  gizemi ve kutsalları ifade eden bir sayı olmuştur.

“ Hottemal” “ Heftemal” “ Howtemal” sözcüklerinin iki sözcüğün birleşimi olduğu üzerinde durmak gerekir.

İlk sözcüğün 7 sayısını ifade ettiği açıktır. Peki, ikinci sözcük olan “ male” ya da “ mal” sözcüğü ne anlama gelmektedir?

Zazaca’da “mal” sözcüğünün “ davar” anlamında kullanıldığında, Kurmanci Dilinde ise  “ev-hane-aile-ocak” anlamlarında kullanıldığını biliyoruz.

Diğer bir yandan ( ki benim görüşüm ) “ mal,male ” sözcüğünün “ hal” sözcüğünün değişmiş bir varyantı olarak da kabul edebiliriz. “ Hal”  yani “ durum” …

Bu açıdan Hothale, Howtehale,Heftehal’in zamanla “ Hottemal” “ Heftemal” “ Howtemal” sözcüklerine doğru evrildiğini de düşünebiliriz.

Ancak ne olursa olsun , “ Hottemal” “ Heftemal” “ Howtemal”  kavramlarının yeni yılın ve baharın, dirilişin, var oluşun simgesi olduğunu belirtmek gerekir.

Eski İran’ın Takvimi bugün hala İran İslam Cumhuriyeti’nin resmi takvimidir. Miladi 21 Mart tarihi, Aryan Takviminin 1.günüdür. İran’da ki bu takvim uygulaması İran’ın ne kadar köklerine bağlı olduğu bir ülke olduğunun işaretidir.

Eski İran’da ki tabiat tanrılarının/meleklerinin ve kutsal simgelerin isimleri de bugün Zazaca’da hala anlamını yitirmemiş bir şekilde günlük konuşma dilinde varlığını korumaktadır.

Asuman; Gök Tanrısının ismi, Zazaca’da “Asmen”  sözcüğü olarak,

Ager/Atar/Adır; Ateş Tanrısı; Zazaca’da “ Adır” sözcüğü olarak

Al-Elka; doğum sırasında ortaya çıkan bebekleri kaçıran, ruhlarını alan melek; Zazaca’da  “Helike” olarak

Vayu; Rüzgâr Tanrısı; Zazaca’da “ Va ” sözcüğü olarak

Borz; Avesta’da Cennete ki yüksek dağın adı; Zazaca’da “ Berz” sözcüğü olarak

Boy/Buy; Avesta’da Tanrının insana bahşettiği duyulardan biri, koklama yetisi; Zazaca’da  “Boye/boe” sözcüğü olarak

Dareht/Dıreht; Hayatın-büyümenin-gelişmenin simgesi ağaç; Zazaca’da “ Dar/Dare” sözcüğü olarak

Engür; insan hayatının temel kaynağı kanı simgesi üzüm; Zazaca’da “ Hengür” sözcüğü olarak

Anahita; bereket-su tanrıçası; Zazaca’da “ Ana ” sözcüğü fiil anlamında “ getirmek” ,  “Hit” sözcüğü ıslaklık ve nemli anlamlarında kullanılır.

Esb/Asb; savaşçılığın simgesi olan At; Zazaca’da “ Aspar” ata binen kişi anlamında “ Asp” sözcüğünün türetilmiş hali olarak kullanılmaktadır.

Gav ; Avesta da “ sığır” için kullanılan kavram ; Zazaca’da “ Ga” olarak kullanılmaktadır.

Gendum; Eski İran mitolojisine göre ilk insanların ektiği bitki olan buğday; Zazaca’da  “genim” olarak kullanılmakta

Gez; Eski İran ve Eski Mısır’da kutsal bir ağaç olarak ismi geçen ağaç; Zazaca’da “ gez/gej” olarak kullanılmakta ve genelde süpürge olarak kullanılmaktadır.

Rivas/Reves; Eski İran’da ilk kadın ve erkeği doğuran, insana can veren şifa veren kutsal bitki; Zazaca’da “ Rowes”  adıyla kullanılmaktadır.

Eski İran’ın Tanrılarının, meleklerinin, simgelerinin bugün Dersim’de Zazaca’da varlığını koruması, Eski İran’da konuşulan dilin Zazaca ile olan yakınlığını da ortaya koymaktadır. Bu bölümde ayrıntıya boğmadan Eski İran’ın Dersim’de yaşayan mirasını ele almaya çalıştım.

Ve bu güzel mirası da yaşatan Dersim Alevi İnancı olan Rae Haq’tır. Rae Haq’ın talipleri olan Ali’nin, Ana Fatima’nın yaren ve yoldaşlarıdır. Neden mi? Bir sonra ki yazıda…

Bir sonra ki bölüm Şairin dediği üzere “ Zerdüşt’ün Ülkesi, Aryanların ülkesi nasıl oldu da deve sırtlarında gelen Araplara yenildi ?”  sorusunu aramaya dönük ve Ehlibeyt’in İranileşmesi üzerine olacak...15.02.2016