Adını dahi hafızalardan silmek için, çıban gördükleri Dersim’i kökten yok etmenin fikirsel ve fiziki altyapısını oluşturmak için hazırlıklar yaptılar. Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Tunceli Kanunu mecliste görüşüldüğünde yaptığı konuşmada 1876’dan itibaren Dersim’e on bir sefer yapılmasına rağmen Dersim’deki sorunların devam ettiğini dile getirmiştir.

    Uzun bir hazırlık döneminden sonra 4 Mayıs 1937 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile Dersim Katliamı kararı alındı. Bu karar soykırım günü, Dersimlilerin adlandırmasıyla Roza Şiae         ( Kara Gün) olarak tarih sayfalarına geçti. Katliamda yaşlı, genç, çocuk binlerce insanımız katledildi. Dersim’in kültürünü taşıyan inanç önderlerinin 7’si idam edilirken 70’i zindanda ölüme terk edilmiştir. Mezarsız, kefensiz toprağa düşenlerimizin yaşadığı bu zulüm ve kalanların çoğunun yaşadığı sürgün geride kalanlara ağır bir travma ve acıyı miras bırakmıştır.

     Dersim bu zulme boyun eğmemiştir. Yaşam serüveninde kendi tarihine sahip çıkarak, ödediği bedellerle bu insanlık dışı katliamı, insanlığa duyurmayı başarmıştır. Tekçi zihniyet, ulus devlet ülküsünden hareketle, hukuktan, kanundan dem vurup okul, karakol, köprü, yol hizmetleri adı altında sinsice ve çıkardığı kanunlar, hazırladığı raporlarla, planlı hareket ederek farklılıkları zenginlik değil, tehdit olarak görerek yok etmiştir.

   

   Yüzyıllardır Zaza, Kürt, Türk, Ermeni, Alevi, Sünni, halkların kardeşçe yaşadığı bu coğrafya tekçi zihniyetin hülyaları önünde engeldi. Yaptıkları katliamı, Dersimlileri çapulcular, şakiler, çıbanbaşı gibi nitelemelerle adlandırarak meşrulaştırmaya çalıştılar. Böylece yaşamını, kültürünü, inancını savunan insanları suçlu ilan ederek insanlığa karşı işledikleri bu suçu örteceklerini planladılar. Dersim’de yaşanan vahşetin ve uygulanan yöntemlerin, Nazilerin benzer uygulamalarla dünyayı kasıp kavurduğu bir döneme denk gelmesi dikkat çekicidir.

 

    Ortada duran bu tarihi gerçekler karşısında yeni dönemin muktedirleri tarihi gerçekleri silmeyi başaramayacağını anlayınca sahte açılımlar yapıyorlar. Verilen mücadelenin zorunluluğundan dolayı, zaten fiili olarak kullanılan Dersim ismini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışıyorlar. Dersim’de kurşuna acıyıp meşe odunuyla insanları katleden zihniyet, doksan yıl sonra Ali İsmail Korkmaz’ı meşe odunuyla katletti. Gezi’de ve Roboski’de gencecik fidanlar katledildi. Bütün bunlar olurken normalleşme ve yüzleşme ikiyüzlülüğüne kimi inandıracaklar.

  

  Dönemin muktediri, kendi tarihine ve geleceğine sahip çıkan Dersimlileri zindan ve sürgünle yıldırmaya çalışıyor. Kimliği ve kültüründen dolayı insanlarımızı fişliyor. Bizlerin yapması gereken, 77 yıl önce yalan ve hilelere karşı diz çökmemiş Seyit Rıza’ların mirasını, Dersim’in geleceğini, mirasını sahiplenip bu zulme baş eğmeden ülkede gerçek bir yüzleşme olana dek halklarla birlikte mücadele etmektir. Tarihi silinmiş bir halkın geleceği de olmaz. Halklara sürgünü, soykırımı yaşatanları lanetliyoruz. Katledilmiş binlerce mezarsız, kefensiz Dersimliyi saygıyla anıyoruz. 4 Mayıs’ı unutmayalım. TERTELE DERSİM 37-38 HOVİRA MEKEME.

                                                                                             Ali MÜKAN

                                                                           Dersim Kültür Derneği Eski Başkanı

                                                                                 DEDEF Yönetim Kurulu Üyesi

                                                                                       Malatya E Tipi Cezaevi