17.12.2018 tarihli Özgür Dersim Gazetesi’nde Dersim/Munzur Üniversitesi öğrencilerinin aylık ortalama gelirleri ve bu gelirlerinin ne kadarını kentte harcadıkları ve harcadıklarının hangi ihtiyaçlara,  nasıl bir dağılım gösterdiği araştırma bulguları yayınlandı. Bu yazı bir anlamda söz konusu araştırma sonuçlarına daha bir açıklık getirmek ve tamamlayıcı bilgi sunmak amacıyla yazıldığını belirttikten sonra; Öncelikle belirtilmesi gereken; yükseköğretim kurumlarının toplumda önemli ve saygın bir yere sahip olduklarıdır.  Bir şekilde doğrudan ve dolaylı olacak şekilde iktisadi gelire katkıları yanında, toplumsal gelişim ve değişimlere önemli katkılar sunmaktadırlar. Ülkeler bu anlamda öteden beri yükseköğretime özel bir önem vermektedirler. Bunun bir göstergesi ülkelerin sahip oldukları üniversiteyle ilişkilendirilmekte. Sözgelimi Hindistan’da 8 407, ABD’de 5 758, Filipinlerde 2.060, Arjantin’de 1.705, Endonezya’da 1 236, Japonya’da 1 223, Fransa’da 1.062,  İran’da 343, Mısır’da 173, Yunanistan’da 48 ve Türkiye’de 206 (vakıf üniversiteleri dâhil) üniversite bulunmaktadır. Ancak dikkat çeken bir nokta, o da; Batı’da üniversiteler bilimsel araştırma yönüyle ortaya çıkan ürünlerin sağladığı dolaylı katkı yönüyle değerlendirilirlerken, biz de akademik ve diğer personel ile öğrencilerin yaptıkları harcamaların yarattığı doğrudan katkı yönüyle değerlendirilir olmalarıdır. Zaten daha önce garnizonların kurulmasının kentler yönünden önemi, şimdilerde üniversite kurulması almış olduğu da bundan olsa gerek. Ek olarak ceza ve tutuk evlerinin yapımı da moda olmadı değil.

Türkiye’de her ile bir üniversite 2008 yılında 9 devlet üniversitesinin kurulması ile tamamlanmıştır. Aynı dönem vakıf üniversite sayısında da önemli bir artış gözlemlenmektedir. 2016-2017 öğretim yılı baz alındığında Türkiye’de üniversitelerde okuyan öğrenci sayısı 7.198.987’dir.Öğretim elemanı sayısı ise (2016-2017) 157.485 olup bunların 134. 305 devlet, 23.180’i ise vakıf üniversitelerindedir. Toplamda özel/vakıf ve kamu olmak üzere toplamda 206 üniversitenin bölgelere göre dağılımına bakıldığında 31 üniversitesiyle Marmara Bölgesi ilk sırada yer almaktadır. 19 üniversiteyle ikinci sırada İç Anadolu, 13 üniversite ile üçüncü sırada Karadeniz Bölgesi yer alırken, 12 üniversite ile Ege Bölgesi dördüncü sırada yer almaktadır. Beşinci sırada 8 üniversite ile Akdeniz, altıncı sırada 6 üniversite ile Doğu Anadolu ve 4 üniversite ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi en az üniversiteye sahip bulunmaktadır. Sorun, görülen bu nicel artışa karşılık, üniversitelerimizin bilimsel bilgiyi üretim sürecinde nesnelleştirmede gösterdikleri performansın düşük düzeyde olmasıdır.  Bilim ve teknoloji üretiminde oldukça gerilerde bir yerlerdeyiz. Dünya üniversiteleri içinde rekabet edebilecek birkaç üniversitemiz bulunmakta. Sözgelimi iki üniversitemiz ilk en iyi 500 üniversite içinde ancak yer edinebilmiş durumda. 

Bizim bu çalışmamız anlaşılacağı üzere üniversitelerin bilim üretmeye dayalı toplumsal kalkınmaya ne düzeyde bire772e7a8-d08d-4afa-8d54-a3d57beb4ec5.jpg katkı sunduğu ile ilgili olmayıp, aksine öğrenci harcamaları aracılığı ile kentin iktisadi gelirine ne düzeyde bir katkı sunduğu yanında, öğrencilerin kent algısını sorgulamakla sınırlı bir araştırmadır.

Peki, yaptığımız bu araştırmanın bulguları ile ulaşılan sonuçlar nelerdir, ne tür sonuçlara ulaşmıştır? İşte o çalışmada elde edilen bazı bulgular ve yorumları:

1.Araştırmada, Munzur Üniversitesi’nde okumakta olan öğrencilerin;  cinsiyet bazında aralarında erkek-kadın sayısal olarak bir dengenin olduğu bulunmuş ( %49 Kadın-% 51’i Erkek)  ve bu bulgu olumluya yorumlanırken;  neredeyse üniversiteye gelen öğrencilerimizin tamamının Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge’mizden gelmeleri ise olumsuzluğa yorumlanmıştır. Genel görüş üniversitelerin her yönüyle heterojen bir yapıya sahip olmalarını gerektirmektedir. Bu durum, öğrenci profili yönünden ülkenin tüm yöreleri başta olmak üzere, değişik ülkelerden öğrencilerin gelip okudukları bir üniversite olması anlamına gerektirmektedir.

2. Öğrencilerin anne iş, meslek ve eğitim durumuyla ilgili bulgudan, Bölge’de kadının evde çalışması gereken bir nesne durumunda olduğu anlaşılmaktadır. Kız öğrencilerin sayısında görülen erkeklerle olan sayısal eşitlik,  yakın gelecekte Bölge’de kadının lehine önemli bir değişimin olacağına kanıt olarak alınmıştır/değerlendirilmiştir.

3. Araştırmada, Munzur Üniversitesi’nde okumakta olan öğrencilerin aylık ortalama gelirlerinin 833,279 TL ve giderlerinin ise 730.974 TL olarak tespit edilmiştir. Gelirlerinin 277,660 TL’lik kısmı ailelerinden,  diğeri ise öğrenim kredisi ve burs şeklindeki gelirdir. Az sayıda öğrenci çeşitli işyerlerinde çalışmaktadır. Buna göre; Munzur Üniversitesi öğrencilerinin (yaklaşık 6100 öğrencisi bulunmakta)Tunceli’ye aylık ortalama 4.458.941 TL’lik;  eğitim-öğretim yılı yaklaşık sekiz ay alındığında ise;  4.458.941 X 8 = 35.670.528 TL’lik doğrudan bir mali katkı sundukları anlaşılmaktadır. Bu miktar Tunceli yönünden önemli bir mali girdidir. Ve tüm ticari faaliyet alanları bu giderlerden yararlanmaktadır.

Ancak gelir ve harcama miktarına bir başka açıdan bakıldığında;  Ekim 2018 itibariyle açlık sınırı 1.919 TL, yoksulluk sınırı 6,252 TL ve asgari ücret 1.603 TL olarak hesaplanmıştır. Evli olmayan çocuksuz bir çalışanın aylık harcaması ise 2,360 TL’dir. Buna göre adına öğrenci denen ve bir şekilde günlük yaşamın dışında ayrıca okul giderlerinin de olduğu gerçeğinden yola çıkıldığında, aylık ortalama 833 TL’lik gelirinin ne anlama geldiği ve bu miktarla nasıl bir öğrencilik yapılabileceği anlaşılırdır. Yapılan benzer çalışmalardan anlaşıldığı kadarı ile neredeyse kırsal kesimde kurulan tüm üniversite öğrencilerinin benzer harcama ve gelir miktarına sahip bulunmaktadırlar. Bu bulgu, Vakıf üniversiteleri ile bazı kamu üniversiteleri hariç, diğer tüm üniversitelerimizde okumakta olan öğrencilerimizin bir anlamda eğitimde fırsat ve imkân eşitliği ilkesi bakımından önemli bir sorunla karşı karşıya bulunduklarını göstermesi bakımından üzerinde durulmaya değer görülmüştür.

4. Öğrencilerin neredeyse tamamına yakın kısmı yurtlarda kalmaktadır. Üniversitenin açıldığı 2008 yılı ve takip eden birkaç yıl boyunca yaşanan barınma ile ilgili sorunlar hatırlandığında, gelinen nokta oldukça normal ve olması gereken ve aynı zamanda Tunceli ilinde öğrencilerin barınma sorunlarının ortadan kalktığına işaret anlamında sevindiricidir. Mevcut yurt kapasitesi daha en az 5 bin civarında öğrenciyi barındırabilecek düzeydedir.

5.Munzur üniversitemiz öğrencilerine Dersim/Tunceli ile ilgili bazı konulara ilişkin algıları da sorulmuş ve öğrencilerin sorulan sorulara verdikleri yanıtlardan; Tunceli hakkında gelmeden önce ve gelip yaşadıktan sonra öğrencilerin algı değişimi kabul edilebilir düzeyde olumlu ve pozitif yönde olduğu görülmüştür. Türkiye koşullarında siyaset ve inanç bakımından farklı gibi algılanan ve bu nedenle de çoğu kez muhafazakâr aileler ve doğal olarak çocukları yönünden kuşkuyla bakılan ve aynı zamanda “terör”  yöresi olarak (!)  da lanse edilen ilde, her bir öğrencinin görüp yaşadıktan sonra kentimize yönelik önyargılarını yenmeleri, üniversiteyi önemli bir toplumsal uzlaşma aracı durumuna getirmesi bakımından önemli görülmüştür.

6. Diğer önemli bir bulgu;  öğrenciler Tunceli’de yaşam koşullarını çok pahalı ve beklentilerinin karşılanma düzeylerini ise oldukça düşük düzeyde görmüşlerdir. Esnafımıza yönelik özellikle tüketim malı gıda ve giyim fiyatlarına ilişkin ciddi eleştiriler var. Öğrenciler bu yönde oldukça dolu.  Bir dokun, bin ah işit misali. Kentte esnaflık kültürü oldukça zayıf. Esnafımızın dahi diğer bir esnafımızdan yakındığı bilinmektedir. Yerli esnafı destekleme çağrısı yapan kurumun yani Esnaf ve Sanatkârlar Kurumunun bu durumu bilmemesi mümkün değil. Yine esnafımız kaliteli ürünleri ekonomik bir fiyatla hijyenik ortamda halka sunabiliyor mu? O zaman gereğini yapması, esnaflarımızı bir şekilde gereken davranışlara sahip olabilmesine katkı sunması gerekir.

7. Halkın öğrencilere yönelik tutumlarını normal görmelerine karşılık, yeniden seçme şansları olması durumunda ise Munzur Üniversitesi’ne gelme yönünde öğrencilerin isteksiz oldukları görülmüştür. Yüz yüze görüşmelerde kente yönelik yaşam alanı sınırlılığı ve hayat pahalılığı algıları öne çıkan neden olarak görülmektedir. Üniversitenin verdiği eğitim ve öğretim ile ilgili beklentilerinin de yeterince karşılanmadığı nedenler arasında sayılabilir.

8.Öğrencilerin Munzur Üniversitesini en yüksek düzeyde tercih nedeninin % 31.0 (N=302) ile “üniversite giriş puanlarımın bu üniversiteyi tutması” olduğu, buna karşılık ise en düşük düzeyde tercih nedeninin “inanç olarak kendime yakın görmem” %5.0 (N=49) olarak tespit edilmiştir. Böylece bazı kesimlerin üniversitemize yönelik oluşturmaya çalıştığı önyargı anlamsız ve yersiz olduğu da anlaşılmıştır.

Öneriler

Bulgular, Munzur Üniversitesi’ne gelen öğrencilerin Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge illerinden geldiklerini göstermektedir. Kişisel özellikleri yönüyle bu öğrencilerin Türkiye koşullarında orta ve daha çok da alt gelir grubuna mensup ailelerden ve yerleşim yeri özelliği bakımından ise kırsal sosyo-kültürel ve iktisadi yapıya sahip yörelerden geldiklerini göstermektedir. Buna göre; Munzur Üniversitesi’ne okumaya gelen öğrencilerin mali bakımdan desteklenmeleri,  iş ve istihdam bakımından pozitif ayrımcılığa tabi tutulmaları gerekmektedir. Öğrencilere yönelik olabilecek önyargılar mutlaka kırılmalı. Üniversite’nin ve diğer toplumsal kurum ve kuruluşların birlikte almaları gereken tedbirler sayesinde, ilimizde sosyal ve kültürel bakımdan zenginleştirilmiş bir ortam sağlanmalı. Öğrencilerin yaşam maliyeti bakımından şikâyetleri ile beklentilerinin karşılanma düzeylerinin düşüklüğünün neyle ilgili olduğu nedenleriyle birlikte tespit edilerek, giderilmeye çalışılmalıdır. Öğrenci ifadelerinden yaşam maliyetinin yüksekliği altında önemli derecede esnaf ve sanatkarların ürünleri yüksek düzeyde bir fiyatla satmaları gelmektedir. Esnaf ve sanatkârlarımız başta kendilerine bir çeki düzen vermeleri gerekmektedir. Mağduriyet edebiyatı arakasına sığınarak mesleğe yakışır hizmetten kaçmaya gerek yok.

Öğrenci çekme yönünden üniversite cazip hale getirilmelidir. Yeni ve popüler ve gelecek vaat eden fakülte ve bölümlerin açılması sağlanmalıdır. Öte yandan belli bölge çocuklarının Munzur Üniversitesi’ne gelmeleri olumluya yorumlanmamalı. Tam aksine böylesi bir öğrenci profili hızla yerini Türkiye’nin her yerinden öğrenci alma yanında, ülke dışında diğer ülkelerden de öğrencilerin gelebildiği bir üniversite haline getirtmesi dikkate alınmalıdır. En önemlisi ise Munzur Üniversite’ yeteri düzeyde ama mutlaka tanıtılması gerekmektedir. Bunun için özel ve kamu, STK ve ilin akil bireyleri dâhil, Merkez Teşkilatı, ilgili bakanlık ve YÖK’ün bu durumu yerinde değerlendirip, yakın zamanda Munzur Üniversitesiyle ilgili alınması gereken önlemleri bir an önce mutlaka almaları gerekmektedir.  Aksi durumda Munzur Üniversitesi il düzeyinde bir üniversite olarak tarihteki yerini alır ki. Bu kabul edilebilir bir sonuç olmasa gerek.

Her şey Munzur Üniversitemizin başarısı için;

Tüm herkese ve her kesime başarı, sağlık ve güzellikler dileklerimle..

Sabit MENTEŞE (Doç. Dr.)

Munzur Üniversitesi

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi

[email protected].