Greve karşı fabrika yönetimi de boş durmayarak fabrikanın üretime ara verdiğini açıkladı. Fabrika yönetiminin bu kararı hiç şaşırtıcı olmadı çünkü kapitalistler tarafından greve karşı sık olarak başvurulan bir yol. Bu karar ve 7 sendikalı işçinin işten atılmasıyla birlikte Munzur A.Ş.’nin “alternatif” bir sermaye olduğu iddiasından da vazgeçmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kuruluş dönemindeki tüm iddialar havada kalmış, Munzur A.Ş. yönetimi Ahmet Davutoğlu’nun 1300 liralık asgari ücret açıklamasının da altında kalmıştır.

Gelin Munzur A.Ş.’nin kuruluş sürecine bir göz atalım. Munzur A.Ş.’nin ilk kuruluşu 1990’lı yıllarda Dersim’de yaşanan köy boşaltmalara dayanmaktadır. Bu süreçte onlarca köyden Dersim şehir ve ilçe merkezlerine göç yaşanmış, Dersim adeta insansızlaştırılmıştır. Dersim’de yaşanan bu sürece karşı 1998 yılında il dışında yaşayan Dersimliler bir toplantı düzenleyerek çare aramaya koyulmuşlardır. Devam eden bu toplantılardan Dersim’de insansızlaştırmaya karşı Dersim’e yatırım yapılması kararı alınmıştır. Munzur A.Ş.’nin kuruluş hikâyesi işte böyledir. Yaklaşık 240 ortak bir araya gelerek memleketlerinde yaşanan bu sürece müdahale etmeye çalışmışlardır. Munzur A.Ş.’nin kurucuları tarafından o dönem söylendiği gibi Munzur A.Ş. klasik bir kapitalist firma olarak değil de “sosyal sermaye” yatırımı olarak düşünülmüştür. Yani Munzur A.Ş.’nin birincil amacı kâr etmek yerine Dersim’in insansızlaştırılmasına karşı istihdam sağlamak, Dersimli öğrencilere burs vermek vb. sosyal amaçlar güdülecektir.

“Sosyal sermaye” iddiasına karşın Munzur A.Ş. ilk kurulduğunda sendikalaşmayı engellemeye çalışmış daha sonra ise işçilerin DİSK’e bağlı Gıda-İş’te örgütlenmesine karşı çıkıp işçileri Türk-İş’e yönlendirmeye çalışmıştır. Baştaki iddialara ve son yapılanlara bakıldığında bunun sorumluluğunu işçilere yüklemeye kimsenin hakkı olmadığını düşünüyoruz. Bahsedilen ücret Türk-İş’in açıkladığı açlık sınırının epey altında yer almaktadır (Türk-iş 4 kişilik ailenin açlık sınırı:1361 lira, Ekim 2015). İşçilerle yaptığımız mülakatta aldıkları ücretin 900 lira civarında olduğunu belirtmişlerdir. İşçiler bu kadar ücret alırken şirket ortakları ise yıllardır kâr payı almadıklarını aslında hiç de kâr etmediklerini iddia etmekteler. Hâlbuki Munzur A.Ş.’nin internet sitesinde 2014 yılında şirketin üretiminin ve satışının %30 arttığı belirtilmekte şirketin büyümesi gittikçe hızlanmaktadır. Ayrıca bu 11 yıl içinde değeri milyonlarla ifade edilen iki büyük makine, fabrikanın kâr etmediği iddialarını da çürütmektedir.

Munzur A.Ş. tarafından 26 Kasım’da yapılan son açıklamada grevin “haksız ve kanunsuz” olduğu belirtiliyor. Bu açıklama hem ironik hem talihsiz bir açıklama. “Zorunlu göçe” karşı kurulan bir işletmenin geldiği yeri gösteriyor. Artık Munzur A.Ş. “devlet” diliyle konuşuyor. Kanunlara aykırı olarak tanımlanıyor grev. Sözün bittiği yer…

Son olarak Dersim’deki birçok siyasal partinin ve sendikanın grevle dayanışmada silik konumuna değinelim. Seçimde 1800 lira ücret vaat edenlerin grevle daha çok dayanışmasını beklemek hakkımız olsa gerek. Tam aksine sürece işçilerin gözünden değil de fabrika yönetiminin gözünden bakanları ise anlamak mümkün değil. Sürece böyle bakanlara tek sözümüz var: Eleştirdiğiniz AKP ile aynı konumda olduğunuzu hatırlatmak isteriz. Grevi bir siyasal partinin kışkırttığına dönük söylemleri ise üzülerek duyuyoruz. Bu söylem, grevle (yeterince) dayanışmayanların ayıbından başka bir şey olarak nitelenemez. Munzur emekten yana akarken daha güzel değil mi?

Yrd. Doç. Dr. Ş. Gürçağ Tuna & Yrd. Doç. Dr. Bayram Güneş