MEZELÊ AĞLERUNÊ MA KOTIÊ?

İDAM EDİLEN ÖNDERLERİMİZİN MEZARLARI NEREDE?

MEZELE AĞALERE ME Lİ KUDERE NE?                       

WO SIND DIE GRABSTÄTTEN DER HINGERICHTETEN?

1937 yılının 14-15 Kasım gecesi Dersim önderlerinin Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edildiği kara bir gündür. Dersimliller ve Dersim dostlarının bu kara günü unutması imkânsızdır. Çünkü o gün, o meydanda hukuk kuralları ayaklar altına alındı, insanlığın onuru çiğnendi.  İdam edebilmek için yaşlı Sey Rıza’nın yaşı küçültüldü, küçük olan oğlunun yaşı ise büyütüldü ve tüm hukuk kurallarına aykırı bir şekilde idamlar gerçekleştirildi.

Acaba 1937-1938’de Dersim’de neler olmuştur ve Dersim davasının anlamı nedir?

Artık biliniyor ki, Dersim’de orantısız askeri güç kullanılmış ve bir Kızılbaş/Alevi soykırımı yaşanmıştır.

Artık biliniyor ki, Dersim-38’in yazında köylerinde oturan sivil insanlar bir araya toplanıp elleri kolları bağlı olarak en az yüz yerde topluca kurşunlanmış veya üzerlerine gazyağı dökülerek yakılmıştır. Canını kurtarmak için kaçıp mağaralara sığınanlar ise Almanya’dan gönderilen zehirli gazlarla yok edilmiştir.

Devletin resmi rakamlarına göre 1938’in yazında yaklaşık 14 bin can öldürülmüştür. Oysa toplu katliamlardaki gerçek sayı en az bunun birkaç katıdır.

Artık biliniyor ki, bu öldürülenlerin yarısından fazlası savunmasız masum çocuklar, suçsuz kadınlardı. Suçsuz insanların, masum çocukların öldürülmesine ise hiçbir makul gerekçe bulunamaz. Nasırlaşmış vicdanlar bile bu haksızlığa karşı sessiz kalamaz.

Artık biliniyor ki, ırkçıların Dersim’e saldırısını meşru göstermek için ürettiği “Dersim’de isyan veya Kürt isyanı” vardı türünden iddialar sadece bir safsatadır. 

Artık biliniyor ki, Dersim davası “faili meçhullerden” çok farklıdır. Çünkü Dersim-38 tertelesinde fail açıkça belidir. Çünkü Türkçü-tekçi bir hükümetin emriyle TBMM’sinden çıkarılan kanunla Tunceli’ye “Vali-Komutan” atanmıştır. Ve devletin ordusu alenen kendi vatandaşlarını aylarca ve birçok yerde topluca kurşunlamıştır. 1938’in katilleri bellidir, failler ortadadır. Ama ne gariptir ki sorumlu olan iktidarlar geçmişiyle yüzleşmek istememektedir.

Oysa birçok ülke bu gibi insanlık davalarını barışçıI temelde çözüme ulaştırmıştır.

Beyaz adam; Amerika kıtasının yerli halklarını çoluk çocukla birlikte katletti. Ama sonunda özür dilemek zorunda kaldı. Amerika’da çevrilen filmlerle, yazılan kitaplarla bu katliamlar teşhir edildi, ediliyor.

Willi Brand; Hitler döneminde yurt dışına kaçmıştı. Ama sonraki yıllarda Almanya Başbakanı olunca; devletin sürekliliği gereği Yahudilerin anıtı önünde diz çökerek özür diledi. Bu tavır Willi Brand’ın değerini bir kat daha arttırdı.

Almanya’da Hitlercilerin yaptıkları katliam yerlerine anıtlar dikildi, insanlık müzeleri kuruldu, bu soykırımı ortaokul, lise ve fakültelerde ders kitaplarına konuldu ki; insanlık yapılan kötülüklerden ibret alsın. Bir daha tekrarlanmasın.

Solingen’de kundaklanan evde çıkan yangında ölen beş Türk’ten dolayı aynı günler Alman Başbakanı Helmut Kohl; yaptığı konuşmada: “Bu ülkemiz için bir utançtır,” dedi. Ve ibret alınması için “kundaklanan ev” hemen insanlık müzesine çevrildi.  Almanya’daki parti başkanları acılara gark olan İnce ve Genç ailesinin evlerini ziyaret ederek özür diledi. Acılarını paylaştı. Dünyada 40’a yakın ülkede yaşanan bu tür ağır acılar özeleştiri temelinde çözüme ve huzura ulaştırıldı.

Ülkemizi işgal etmeye gelen Anzak askerlerine Çanakkale’de anıt yapıldı.

Tüm bu iyi ve insani örneklere rağmen hâlâ deve kuşu gibi kavasını kuma gömerek “Dersim-38 soykırımını” yok sayan sorumlu makamların tavrı hakkaniyetle, insaniyetle bağdaşmaz.

1938 sonrası doğan biz Dersimli çocuklar korkunç ve kanlı savaş hikâyeleriyle büyüdük. Çektiğimiz tüm ağır acılara rağmen yine de kan ve intikam peşinde değiliz. Çünkü haksız yere atalarımızı öldürenler de ölüp gittiler. Bizler soyumuzu yok etmek isteyen o dönemdeki insan kasaplarının bu günkü suçsuz çocukları veya torunlarından hesap soracak kadar küçülemeyiz.

Ülkede yaratılan korku ortamından dolayı dedelerimiz, babalarımız 60, 70 sene Dersim-38 davasını hiç konuşamadı. Bu davayı bize bıraktı. Bizler bu davayı torunlarımıza bırakmak istemiyoruz. Demokrat Dersimliler olarak bu davayı barışçı ve insani temelde çözmek istiyoruz. Kalbinde biraz insan sevgisi taşıyan tüm demokrat kişi, kurum ve devletlerin bu insani davaya sahip çıkmasını istiyoruz. Biliyoruz ki, artık çağın ruhu çok kültürlü demokrasidir.

Bilesiniz ki, artık pandoranın kapağı açılmıştır. Bu insani davanın kapanması imkânsızdır. Dersim-38 acısına insan gibi sahip çıkıp özür dilemeyen her parti veya siyasi hareket; bu ağır insanlık davasının altında kalıp ezilecektir.

Biz Dersimlilerin talepleri çok masum, makul ve karşılanması kolay olan taleplerdir. 1935 yılının Aralık ayında TBMM’de çıkarılan kanuna dayanılarak Dersim’de kıyımlar, katliamlar yapılmıştır.

TBMM yaptığı büyük hatayı yeni bir kanunla düzeltmeli ve çıkarılacak bu yeni kanunla aşağıdaki taleplerimizi yerine getirmelidir:

*Dersim merkezine bir insanlık müzesi kurulmalıdır.

*Dersim’de katliam yerlerine anıtlar dikilmelidir.

*Irkçıların halkımıza sormadan değiştirdiği “Dersim” ismi geri verilmelidir.

*Tanzim edilme bahanesiyle açıklanmayan yaklaşık 210 bin gizli belge ve tüm gizli arşivler TBMM dilekçe komisyonu tarafından hemen açıklanmalıdır. Ayrıca bu davada iki taraf vardır. Mağdur edilen tarafın muhatapları Dersimlilerdir. Belgelerden kuşku duyulmaması ve barış sürecine benzememesi için Dersim halkı adına Dersim’in temsilcileri ve uzmanları da mutlaka bu komisyonda görev almalıdır.

*Elâzığ’da 1926’da idam edilen Dersim önderlerinden Nuro ve arkadaşlarının; 1937’de idam edilen Sey Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri açıklanmalıdır.

*Zorla evlatlık verilerek, hizmetçi yapılan kayıp kızlarımızın listesi açıklanmalıdır.

*Dersim’de toplu katliam yerlerindeki kemiklere DNA testleri yapılmalıdır.

* İbret alınması için Dersim-38 dramı ortaokuldan itibaren fakültelere kadar tüm okulların tarih kitaplarına konulmalıdır.

*Katliam ve sürgünlerden dolayı yok olma sürecine giren Kırmancki/Zazaca dilinin yaşaması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

*1937-38 yıllarında ırkçı zorbalar yüzünden Dersim’de oluşan maddi zararlar için ödenecek olan tazminatlar bir fonda toplanıp Dersim’in kalkınmasına harcanmalıdır.

*Şu anda Dersimde yapılmakta olan ve yapılması planlanan amacı Dersimi sular altına gömmek olan barajlara, heslere ve çevreye zarar veren siyanürle altın aranmasına, güvensizliği yaratan KALEKOL’lara mevcut hükümet tarafından bir iyi niyet göstergesi olarak son verilmelidir.

Bilinmelidir ki, insani taleplerimiz yerine getirilene kadar demokratik mücadelemiz devam edecektir.  Çünkü bizler Türkiye’nin tarihindeki karanlık sayfaların aydınlanmasını, kötü geçmişle yüzleşilip huzura ulaşılmasını ve tüm gönüllerde barış güllerinin açmasını istiyoruz…

Toprağa kefensiz düşenlerimiz karanlığı aydınlatan ışığımızdır…

1937-38 katliamında yitirdiğimiz canlarımızı bu gün bir kez daha saygı ile anıyoruz…

Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu ( FDG )