Mevlana'nın kaleminden çıkan sözlerle soruyorum savaş isteyenlere, barışı istemeyenlere;

Beri gel, daha beri, daha beri.

Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?

Bu hır gür, bu savaş nereye dek?

Sen bensin işte, ben senim işte.

Yine Ankara ve ardı ardına yine gözyaşları, acılar, feryatlar, özlemler, yetim kalanlar ve ulaşılmak istenen hayaller...

Yağmur yağıyor ve mevsim ilkbahar diye ıslanmıyor kara toprak, Anneler "Evlat Acısı" çekiyor. Çocuklar yetim kalıyor ya ondandır kara toprağın, toprak ananın ıslaklığı.

 Ne olacak şimdi?

Nereye kadar Annelerimiz gözyaşlarıyla toprak anaya evlat acısını anlatacak. Yeter değil mi artık yeter bence yeter bin kere on bin kere yeter...

Bursa'da Panayır İlköğretim okulunda okuduğum yıllarda müzik dersinde bir türkü söylemişti. Seyfi Hocamız ( Seyfi Sağlam) "Ankara'nın taşına bak gözlerimin yaşına bak" diye...

Şimdi bakalım mı Suruç, Sultan Ahmet ve Ankara'nın uzun kaldırımlarının uzun caddelerinin parke taşlarına her biri bir anıyı hayali umudu barındırıyor. Attığın her adımda adeta yıkılan umutları yarım kalan hayalleri tamamlıyorsun. Tamamlamak için de elinden geleni yapmak istiyorsun çünkü bizim hayallerimizin kardeşliği barındırıyordu, bizim hayallerimizde dayanışma ruhu kendini öz iradesiyle taşıyordu. Biz kimseden kimse de bizden üstün değildi. Dillerimizle, kültürlerimizle, inançlarımızla mozaik oluşturarak yaşamak varken, bu yaşamı kim tercih ettirdi diye. Bir yandan da oturup düşünürken, koştuğumuz oyunlar oynadığımız o sokaklar da şimdi hayaller kurulmuyordu tam tersi kurulan hayaller yıkılıyordu. Kısacası öz irademiz yok edilmek isteniyordu.

Yeter artık bıkmadan usanmadan yeter...

Daha kaç anne ağlayacak?

Daha kaç çocuk yetim kalacak?

Daha kaç umudu yıkacaksınız?

Daha kaç hayali yarım bırakacaksınız?

Daha kaç canı cananı yok edeceksiniz?

Daha, daha, daha sora sora bitmez belki suallerimiz, lakin suallerimizin bitmediği tükenmediği gibi içimizdeki barış tutkusu da sevgide saygıda inançta bitmeyecek. Tıpkı bir ağacın kökleriyle toprağı sımsıkı tutunduğu gibi bizlerde canı canan olarak içimizdeki inançla sımsıkı umutlarımıza tutunduk çünkü umut ne biter nede tükenir umut tohumdur serpilir yaşama her şeye inat yeniden filizlenir.

Gündüz Güneş misali, gece ay misali sırdaş olur yaşama...

Barış, Kardeşlik ve dayanışma adına

Ferhat Güven