Osmanlının son dönemlerinde ve gerekse Cumhuriyetin ilk yıllarından beri Dersim merkezli Kürt aşiretleri, bu aşiretlerin bağlı oldukları tarihsel Réya/ Raa Haq ocakları (dergah/ mekteb-i irfan/ okul) hakkında bir çok rapor/ lahiyalar hazırlanmıştır. Saha araştırmalarıyla bu raporlarda işlenen temel veriler arasında Ekrâd-ı Dersimlilerin, inançsal manada antik köklerine temas edilmiştir. Dolayısıyla “Dersimli Kürtlerin Müslüman olmadıkları“ sıkça dile getirilmiştir. Nitekim 1937-38 Dersim soykırımı, bunun en somut bir yansımasıdır. 1960‘lara kadar ortak hafızada mimlenmiş inancın teolojik ögelerinin içi, 1980 darbesiyle birlikte planlı bir şekilde boşaltılmış ve bu antik inanç, yaşayanlarına bile yabancılaştırılmaya çalışılmıştır. 1990’lı yıllarda, yakılan-yıkılan köylerin, kutsal ziyaretlerin sahipleri zorunlu kentleşmeye sürülmüştür. Dolayısıyla ocak geleneğinde yaşatılan Pir-talip ilişkileri bozulmuş, medyatik olma hevesiyle bazı ocak Pirlerinin (Filozof) konumları, maalesef devlet Dedeliğine indirgenmiştir. Bütün bunlara, gayri ciddi akademik araştırmalar-çalışmalar eklenerek ortak hafıza dumura uğratılmıştır. Mezopotamya’da antik Kürt klanlarının bir yaratması olarak gelişen ve Ebu’l Vefâ-i Kurdi (925-1017) süreğiyle yayılan geleneksel Réya/ Raa Heq Aleviliğinin içi boşaltılarak, bunun yerine Türk-İslam sentezi, gayri ciddi neşirlerle ikame edilerek bir algı operasyonuna gidilmiştir. Ama artık mızrak çuvala sığmamakta, güneş balçıkla sıvanmamaktadır! Genel olarak Alevi-Kızılbaşlık ve özel de ise Dersim merkezli Kürt Réya/ Raa Haq itikatı (Alevilik), iktidarların arka bahçesi olan Üniversitelerin sözde akademik çalışmalarına; Türk-İslam senteziyle göbek bağı olan resmi Türk tarih yazıcıları akademisyenlerin insafına bırakılmayacak kadar çok ama çok ciddi bir konudur. İnancımızı, biz yaşayanlar ve yaşatanlar (Réberler, Pirler, Mürşidler, Talipler Müsahipler, Kirveler) ancak bilir ve tanırız! Bu inanç mensuplarının “katline vacip“ fetvalar dizen bir devlet (Emevi, Abbasi, Selçuki, Osmani, Türki) geleneğinin Üniversiteleri, resmi tarihin koruyucu akademisyenleri inancımızı, sözde bilimsel verilerle ele alıp bize tanıtamazlar! Dikkat! Tunceli Üniversitesi, yerelde yanına çektiği talipsiz/ yolsuz işbirlikçileriyle inancımızın ana merkezi olan Dersim’de, Kürt klanlarının bağlı olduğu Réya/ Raa Heq ocaklarının DNA’sını bozmak için faaliyetlerine hız vermişe benziyor!

Meselâ 11.02.2016 tarihinde; Tunceli Valiliği, Tunceli Üniversitesi ve Tunceli Cemevi tarafından düzenlenen ve Türkiye'nin çeşitli kentlerinde yaşayan Türkmen Alevi Dede ve kültürüne mensup akademisyenlerin katıldığı, "İnançsal, Tarihsel ve Kültürel Boyutlarıyla Alevi İnancında Hızır" buluşması, Dersim’de bir otelde gerçekleştirildi (11.02.16, Ferit Demir/ Tunceli DHA). Bu haberin üzerinde durulmalıdır! Dersimlilerin nasıl misafirperver oldukları, ilgili tarihi kayıtlarda da yer almıştır! Lakin gelen Türkmen misafirin; misafir bulunduğu hanenin Kürt, dilinin Kürtçe olduğunu asla gözardı etmemelidir! Dersim ocaklarıyla iletişim kurmak isteyen Türkmen ocakları, bu temel olguya ivedilikle dikkat etmelidirler! Her alanda inanç kardeşliğini kullanan devletin, maddi-manevi desteğiyle asimilasyonun birer aracı olmamaya özen göstermelidirler. Aksi halde, inancımızın yol süreğine ters düşerler! Xızır’ın sırrına eremez ve ondan yardım dileyemezler! 1240’lı yıllardaki, yine Ebu’l Vefâ süreğinin devamcıları olan Babailer isyanına-direnişine haksızlık etmiş olurlar! Hem kaldı ki; Türkmen ocaklarının Pirleri ve talipleri; Dersim merkezli Kürt Ocaklarını, Pirlerini taliplerini devlet desteği ve aracılığı ile tanımamalıdırlar! Hele hele bu iktidar döneminde buna, asla ve asla tenezzül bile etmemelidirler! Öyle otel köşelerinde değil, Dersim’de Pirlerin taliplerin kutsal hanelerinde onurluca ağırlanmalıdırlar! Dersimliler misafirlerini otellerde ağırlamazlar, kendi hanelerinde, açık olan sofralarında misafirlerini baş tacı ederler! Bu türden misafirlik kültürünün bile kadim Dersim geleneğine ne denli yabancı olduğu, ne amaçla resmi kanallarla bu topraklara girdiği, aslında her şeyi anlatmaya yetmektedir. Kutsal toprağıyla-doğasıyla Dersim gibi bir inanç merkezinde Xızır, otel köşelerinde çağırılmaz, anılmaz! Dahası Türkmen ocaklarının Pirleri-talipleri; Dersim gibi bir antik kente adeta “su almaya gelir gibi“ iktidar yetkililerinin gölgesinde gelip-gitmemelidirler! Dersim merkezli Kürt ocaklarıyla tarihten var olan inanç kardeşliklerini, gençleriyle, çocuklarıyla birlikte müsahipliğe, kirveliğe çevirmelidirler! Hâsılı, Türkmen ocaklarının Pirleri ve talipleri asla ve kat‘a iktidara bulaşmamalıdırlar! İnançlarının tarihsel geçmişini; iktidarın yan aygıtı haline gelmiş üniversitelere, bunların resmi tarih yazıcısı, sözde akademisyenlerine hiç bir şekilde teslim etmemelidirler. Aksi takdirde, Dersim Kürt ocaklarının cümle mensupları; Türkmen Alevi kardeşlerini hak meydanında Mansur darına çeker, yolun gereklerini uygulamaya giderler!  İktidar destekli bütün bu çalışmaların bir tek hedefi vardır! Türk-İslam sentezi ile Kal u bela’dan süzülüp gelen bu antik inancımızın; içinin boşaltılmasına ma’tuf yönelimler olduğu, asla unutulmamalıdır! Yani tehlike çok büyük!

Erdoğan YALGIN