Yine Hazan mevsimi geldi.2c81dbf7-bae3-4c44-9ea3-0944fe447d88-001.jpg
        Yine yapraklar, rüzgârların peşi sıra gidecek
        Yine deli gönlüm, yine bu mevsimde
         Hicranını yalnız başına çekecek.

       Geleceksin belki de
       O zaman ne o yapraklar, ne o rüzgâr
       Ve ne ben olacağım.
       Yine deli gönlüm, yine bu mevsimde,
       Hicranını yalnız başına çekecek.
      
    Şekip Ayhan ÖZIŞIĞIN, yazdığı, bestelediği, Kadife sesli Türk Sanat Müziğinin DEVİ, Zeki MÜRENİN söylediği dillerden düşmeyen SONBAHARIN ölümsüz şarkısıdır.   
    Son Bahar Mevsimi şarkıda dile getirdiği gibi, adeta ayrılıkların, hüzünlerin, yalnızlıkların, yaşandığı mevsimdir. Dünya ulaşım araçları ile ne kadar küçülse, yakınlaşsa da, ayrılıkların, hüzünlerin, yalnızlıkların, yaşandığı bir mevsimdir.
    Bu mevsimde, HAZAN Mevsiminde, hava alanlarında, otobüs terminallerinde, tatil beldelerinde, hüzünlü gözyaşları dökülür. Eller bu mevsimde Uzaklaşan sevgililer, sevgiler için sallanır.
    Sonbahar, sarı renklerin ağırlıklı olduğu ölümsüz bir tablo gibidir. İlk Baharda doğa, ağırlıklı olarak yeşile, bin bir renge boyanırken, Sonbaharda, sarı renklerin ağırlıklı olduğu hüzünlü bir renge boyanır.
    Hüzünlü mevsimin son günleriydi. Güneşli sıcak bir gündü. Sarı ağırlıklı bin bir renge boyanmış tabloyu yerinde seyretmek, için paylaşmak, için gittik.
    Arılar, hala kovanlarına yuvalarına çekilmemişlerdi. Yiyecek toplayacakları çiçekler, solmuş sararmışlardı. Bizim etrafımızda dolanıp bizim yiyeceklerden pay almak istiyorlardı.
    Doğa sessizdi. Uçuşan, tak tak sesler çıkaran leylekler, sürüler halinde ekili alanları talan eden karakargalar yoktu. Sessizliği bozan tarla süren traktördü.
   Yazlıkçılar gitmişti. Doğa gibi, köyde sessizliğe bürünmüştü. Sokak kedileri, aç kalmışlardı. Etrafımızı sardılar. Yiyeceklerimizi onlarla paylaşmak zorunda kalmıştık.
    Güneş batmıştı. Hava soğumuştu. Sessizliğe bürünmüş hüzünlü doğayı, arkamızda bırakarak kaloriferlerin yanmaya başladığı, giderek kirleneceği şehrimize yola koyulduk.
   Bütün televizyon gösterilerinde, dizilerde, sık sık görücüye çıkan gecenin renkli ışıklı boğaz köprüleri kadar büyük ışıklı olmasa da, bizim Işıklandırılmış boğaz köprümüzden geçerken, Muhabbet Hanım,’ Bizimde ışıklandırılmış boğaz köprümüz var. Geceleyin çok güzel. Artık bizim şehrimiz inde ışıklı, renkli, bir gerdanlığı var.’Dedi.
   ‘Evet.’Dedim. Anlaşılan Yeni Belediye Başkanımız, Vali Bey, Tunceli’yi, boğaz köprüleri olan küçük bir İstanbul yapacak. Tunceli’nin akciğerleri olacak Munzur’un iki yakasını kaplayacak, iki yakayı bir birine bağlayacak köprülerin olduğu parkın dolgusu kısa sürede tamamlanmak üzere, hemen herkes şaşkınlıkla, heyecanla, bu beklenmeyen büyük çalışmayı, alkışlayarak izlemektedirler.’Dedim.
   Muhabbet Hanım,’Haklısın.’Dedi.’Bu Vali Bey, çok çalışkan, bir Vali.’Dedi.
   DERSİM MÜZESİ diye yapımı süren kışla binasının önünden geçerken müteahhit firmanın mimar mühendisi ELİF Hanım, hala çalışanları ile dışarıda oturuyordu. Adeta onun korumalığını yapan iki sokak köpeği, karşısında yatmış. Onu seyrediyorlardı.’Gecenin bu saatinde dışarıda üşümüyor musunuz? ’Dedim. Elif Hanım, Gülerek,’ kış soğuklarına kendimizi alıştırıyoruz.’Dedi.
   Müzenin müteahhidi Cahit ZEYDANLI Beyi sordum. Geçenlerde, Tunceli de bulunduğu bir günde rahatsızlık geçirmişti. Telefonla aramış sormuş. Geçmiş olsun demiştim. Elif Hanım,’İyi, düzeldi.’Dedi.
   Ona, sevindiğimi söyledim.
   ‘ +    +  +
    ÖZEL İDARE GENEL SEKRETERİNE İTHAF OLUNUR.
    Özel İdare Genel Sekreteri, Pülümür encümeninin kendisi hakkında ileri sürdüğü iddialarla ilgili açıklama yaparken, Benim için de,’köylüden mezarlık için boş kâğıda imza almış. Sonradan üstünü yol için yazarak düzenlemiş.’Demiş.
   Devletin önemli bir kurumunun başına getirilmiş, bir yetkilinin, gerçekleri bu kadar saptırmasına, gerçek olmayan şeyleri söylemesine,30 Yıl, öğretmenlik Yapmış öğrencilerine, dürüst, olmayı öğretmiş biri olarak, devletin saygınlığı, adına üzüldüm. Onun adına da utandım.
  Görüleceği gibi i imzalı belge, bilgisayardan çıkarılarak imzalattırılmıştır. Bilgisayar uzmanları, boş bir kâğıda, kâğıdın büyük bir kısmına, imza alınıp sonradan bilgisayardan yazılıp çıkarılmaz diyorlar.
   Anlaşılan Genel Sekreter bu işin uzmanı imiş. Çıkarabiliyor muş.
   Köylüler, köyde. İsteyen sorabilir. 

İşte o imzaların bulunduğu belge;

20171114_162557.jpg