UNESCO'nun kaybolmakla yüz yüze olan dil ve lehçeler listesine giren; yer yer Zazaki, Kırdki, Dımılki ya da Sobê olarak da adlandırılan Kırmancki'nin kurtuluşunu yazmakta gören Demirel, "Kırmancki üzerine sürdürülen 'dil mi lehçe mi', 'hangi alfabede yazılsın', 'şu alfabe daha doğru' gibi tartışmaların kısır ve faydasız tartışmalar; hangi alfabede yazılırsa yazılsın aslolan Kırmancki'nin yazılarak kaybolmaya karşı kalıcılaşmasıdır" dedi.  

Kırmancki yazan ilk kadın yazarlar arasına giren Dersimli Lorin Demirel'in yaşam hikâyesinin belki de en ilginç kılan yanı ana diliyle eser vermesinden çok, yirmili yaşlarında ana dilinde konuşma, okuma, yazmayı öğrenip yazar olabilmesidir. Demirel, Kırmancki ile tanışıklığını şöyle anlatıyor: "Ben Dersimliyim ve Dersim'de doğdum. Yirmi yaşıma kadar kendi ana dilimde konuşup, okuyup, yazamıyordum. Üniversiteye başladığımda gördüm ki arkadaşlarım özellikle Kurmanc arkadaşlarımın hepsi kendi anadillerinde konuşabiliyorlar. O zaman karar verdim ki herkes gibi ben de kendi anadilimde konuşabilmeliyim. Üniversiteden sonra İstanbul'da yaşamaya başladım. Bir arkadaşımla beraber Kırmancki öğrenebilmek için Kurdî-Der'e gittik. Kırmancki/Zazaki kursları yoktu, biz de Kurmanci/Kırdaşki kursa başlamaya karar verdik. Sonra Kurdî-Der'de ders veren hocalardan Kırmancki kurs açmalarını talep ettik. Onlar da Vate'den yardım istediler ve bu şekilde orda Kırmancki kurs açıldı. O kursta fark ettim ki Kırmancki'yle kitaplar, şiirler, romanlar yazılmış. Kırmancki üzerine çalışan, yazıp-çizen insanların olduğunun farkına vardım. O zaman dedim ki 'Ben de Kırmanki'yi iyi öğrenip bir şeyler üretebilmeliyim."

Derdinin kitap çıkarmaktan ziyade, kendisinden sonraki nesle Kırmancki'nin aktarılması olduğunun altını çizen, "Çocuklarım olduğunda kendi anadilinde konuşabilmeli. UNESCO'nun da belirtiği üzere, Kırmancki yok oluşla yüz yüze. Benim isteğim ve tavrım yaşatmak içindir. Benden sonra da bu lehçe çocuklarım, diğer çocuklar tarafından konuşulsun istiyorum" diye konuştu.

lorin_ic.jpgDersimli genç kadın yazar Lorin Demirel anadiliyle Raya Heq inancı arasındaki kopmaz bağların altını çizdikten sonra, bu konuda şunları aktarıyor: "Dersim'de annem, yaşlılarımız hep dilimizin Xızır'ın dili olduğunu hatırlatırlar. Barajla beraber Xızır'ın ziyaretgâhı Gola Çetu sular altında kaldı. O zaman bizler dedik ki 'Xızır Dersimi bırakıp gitti'. Hiç olmasa dilimizin gitmemesi için bu konuda daha çok çalışıp, çabalıyorum."

Demirel, konuşmasının devamında günümüzde görselliğin toplumlar üzerindeki büyük etkisinin altını çizdikten sonra, bugüne kadar tamamıyla Kırmancki yayın yapan bir televizyonun olmayışını kendi anadilinin eriyişini hızlandıran en önemli faktörlerden biri olarak gösteriyor. Demirel bu hususta, "Dilimizde gazete, dergi ve kitaplar az-çok çıkıyor. En önemli eksiklik, tamamıyla Kırmancki profesyonel yayın yapan bir TV'nin olmayışı. Televizyon bu anlamda son derece önemli. O olursa çocuklar da büyükler de bu dili konuşur. Şu an yaşlılar bile artık bu dili konuşmuyor. Son nesil göçtükten sonra da bu dilin yaşaması lazım. Ben isterim ki bir şeyler yapayım. Bu kitabı bu anlamda çıkardım. İlk kitabım. Bundan sonra da yazmaya devam edeceğim. 9 kısa öyküden oluşan bu kitabımda Gağan var, Dersimin hikâyesi var, Feqiyê Teyran var, Hanzala hikâyesinde Filistin var, sadece bir konu yok, farklı farklı konular var" şeklinde konuştu.

Bütün olumsuzluklara rağmen Dersim'in Kırmancki için en büyük hazine kaynaklarından olduğunu söyleyen Lorin Demirel, Dersim'de yazan tek kadın yazar olmadığını Bedriye Topaç, Nadir Güntaş Aldatmaz gibi Kırmancki yazan önemli kadın yazarların varlığına işaret etti. Bingöl, Diyarbakır, Varto gibi Kırmancki'nin yoğun konuşulduğu merkezlerde de Kırmanc yazarların olduklarından söz eden Demirel, Mardin Artuklu Üniversitesinde Kırmancki yüksek lisans yapanların çoğunluğunun kadınlardan oluştuğunu da belirtti. Demirel ayrıca kitabının çevresindekiler tarafından sevinçle karşılandığını söyledi.

Kırmancki'nin 'geri kalmışlığın dili' gibi algı ve komplekslerden arınması gerektiğini belirten yazar Demirel; "Kırmancki hep geri kalmışlığın dili olarak kalmış akıllarda. Bunun köy dilinden çıkması lazım. Kırmancki edebiyat da yapılır şiir de yazılır. Bilim de sanat da yapılır. Her şey yapılır. Her şey bizim elimizde yeter ki isteyelim. Sadece köy dili değil, evde anne babaların çocukları konuştukları anlamasın diye kullandıkları bir dil hiç değil. Bizim dilimiz sanatın, edebiyatın ve bilimin de dili aynı zamanda. Biraz daha üzerinde durmamız lazım. Okumamız lazım. Konuşmamız lazım. Dilimiz böyle hayatta kalır. Dili; siyaset ve alfabe tartışmalarının üstüne çıkaralım. Kim nerde hangi alfabeyle yazmak istiyorsa yazsın. İsterse çivi yazısıyla yazsın, ama yeter ki yazsın.  Şimdi önceliğimiz dünyada bir kişi Kırmancki üzerine çalışırsa öğrenirse bu bizim için büyük değerde olmalı" dedi.