Tamamı doğanın talan edilmesine dayanan bu projeler kuşkusuz sadece doğayı ve doğal varlıkları yok etmemekte aynı zamanda üzerinde var olan kültürel miras, biyolojik çeşitlilik ve insanın sosyo, kültürel ve ekonomik yaşamını da bir bütün olarak olumsuz etkilemektedir. Doğanımızın talanı tüm Anadolu’da sürse de bu talanın en yoğunlaştığı alanlardan birinin de Dersim olduğunu belirtmek isteriz.    

    Devlet yada hükümet madencilik ve enerji gibi birçok açıdan çevresel etkileri olabilecek projelerde karşılaşılabilecek her türlü engeli aşmak için kolaylaştırıcı yasa değişikliklerine gitmektedir. Bunun içindir ki aslında temel görevi doğayı, çevreyi, biyolojik çeşitliliği ve insan sağlığını korumak amacıyla oluşturulmuş olan “Çevre Kanunu, Milli Parklar Kanunu, Orman Kanunu, Yeraltı Sularının Korunması Hakkında Yönetmelik, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” gibi benzeri birçok kanun ve yönetmelik tam tersi görevi yerine getiren maddeleri de içermektedir.  Mevcut haliyle bu kanun ve yönetmelikler biyolojik çeşitlilik ve doğanın ve kültürel varlıkların korunması yönünde yetersiz kalmaktadır ve köklü değişikliklere gidilmesi gerekmektedir.

          Anadolu’nun birçok yerinde halk doğasına, toprağına, suyuna, havasına, kültürüne sahip çıkmak için mücadele veriyor. Başarılı olduğu durumlar da var, başarısız olduğu da. Doğanın talanı karşısında halkın gösterdiği en demokratik tepki ve talepler bile çoğu zaman şiddetle bastırılır hale gelmiştir, hukuksal kazanımların çoğu bir gerçek ki ayaklar altında ezilerek yargı kararları hiçe sayılmaktadır. Buna dair yüzlerce örnek gösterebiliriz. Mesela en büyük kültürel yıkım projesi Hasankeyf, Peri, Munzur vadisi projeleri, Küre dağları talanı, Termik santral projeleri, Sinop-Akkuyu ve İğneada nükleer santral projeleri, Çevre yolları, Bergama, Karadeniz Yeşil Yol, İstanbul 3. Yol ve orman kıyımı, Artvin Yusufeli baraj projesi, Allianoi antik yerleşimini yok eden Yusufeli barajı ve daha niceleri örnek verilebilir. İşte Anadolu’nun tamamında esen bu doğa terörü dalgası son on yılda kat be kat artarak hız kazandı. Türkiye tahribat haritasını incelendiğimizde 550 si tamamlanmış 1500 baraj projesi, 3 Nükleer santral projesi, On bini aşkın maden Ocağı, 300 den fazla irili ufaklı termik santral ve bütün bu projeleri hayat bulması durumunda geleceği yok edilmiş bir ülke.

        Bu süreçte en çok tahrip edilen alanlarından biri de Dersim coğrafyasıdır. Son 10 yıllık süreçte Dersim sınırları dahilinde 6 adet baraj ve HES projesi tamamlanarak enerji üretimine geçmiştir. Dersim’in doğal sınırlarını oluşturan Karasu ve Peri Çayları üzerinde yapılan projelerle Dersim’in etrafı göllerle çevrelenmiştir. Aynı şekilde Ovacık Mercan Şahverdi-Işıkvuran bölgesinden başlayıp, Pülümür Hel dağları ve Bağır dağı eteklerine kadar uzanan (Eskigedik-Karagöz-Hasangazi-Kırklar) boyunca da kontrolsüz ve denetimsiz onlarca alanda krom madeni çıkarılmıştır. Dersim’de yerli şirketler tarafından açılmış olan onlarca kum ocağı nedeniyle akarsu yataklarına ciddi zararlar verilmiştir. Taş, Alçıtaşı ve benzeri ocaklar için gelişigüzel verilen ruhsatlar doğamızın ve yaşam alanlarımızın zarar görmesine neden olmuştur. Yine Pınarlar Vazgirt bölgesinde ELEMAR madencilik tarafından açılan ve işletilen mermer ocağının yarattığı tahribat dehşet boyutundadır.

DERSİM DOĞASININ YAĞMASI DURDURULMALIDIR!

     Bugün Dersim’i bekleyen tehlike artık her zamankinden daha büyüktür. Munzur projeleri konusunda devletin ısrarı ve şirketlerin çalışmaları alttan alta devam ediyor. Danıştayın çeşitli daireleri tarafından iptal kararları bulunan Munzur Vadisi projeleri ile ilgili olarak ilgili şirketler hiçbir şey yokmuş gibi çalışmalarına devam ediyor olması kanun tanımazlıktır. Bunun en bariz örneğini Konaktepe HES’te görmekteyiz. Önceki senelerde bizzat Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından rafa kaldırılan Pülümür Barajı ve HES projesinin de Kasım 2015 yılı Tunceli-Malatya-Bingöl-Elazığ Çevre Düzeni Planında yer alıyor olması ciddiye alınması gereken bir konudur. Enerji-Maden ve güvenlik ihtiyacı gösterilerek sınırlarımız dahilinde projelendirilen baraj ve HES sayısı toplamda 27’dir.

   Dersim açısından en tehlikeli sonuçlar doğuracak projelerin başında ise altın madeni projesi başta olmak üzere diğer madencilik projeleri gelmektedir. Bu projelerin halkımız tarafından çok iyi bilinmesi gerekmektedir.

     Madencilik projelerinin en can alıcıları TUNÇPINAR madencilik şirketinin Dersim’de yürüteceği faaliyetlerdir. Dersim’de 5 farklı sahada maden çıkarmayı hedefleyen Tunçpınar madencilik Alacorgold ve Çalık Group’un ortak şirketidir. Uzun yıllardan beridir Dersim’de çalışmalarını sürdürmektedirler.  Bunların Dersim’de yürüteceği projeler ise şunlardır.

Ruhsat alanı: Ovacık Topuzlu Köyü.

Ruhsatlandırılan alanın büyüklüğü: 7024,46 hektar yani 70 240 dönüm

Çıkarılması planlanan madenler: Altın, Bakır ve Molibden Ocağı

Haritadan silinecek alanlar: Cevizlidere, Karataş ve Söğütlü köyleri

Ruhsat alanı: Ovacık Karayonca Köyü.

Ruhsatlandırılan alanın büyüklüğü: 11.625,72 hektar yani 116 250 dönüm.

Çıkarılması planlanan madenler: Altın, Bakır ve Molibden Ocağı

Haritadan silinecek alanlar: Aşlıca, Sarısaltık, Kurukaymak, Yüceldi,  Buzlutepe ve Uzundal Köyleri

Ruhsat alanı: Ovacık Karaoğlan Köyü

Ruhsatlandırılan alanın büyüklüğü: 1071,88 hektar yani 10 710 dönüm

Çıkarılması planlanan madenler: Bakır, Kurşun ve Çinko Madeni

Haritadan silinecek alanlar: Doludibek ve Aktaş Köyleri

Ruhsat alanı: Ovacık Topuzlu Köyü

Ruhsatlandırılan alanın büyüklüğü: 6521,51 hektar yani 65 210 dönüm

Çıkarılması planlanan madenler: Bakır Ocağı

Haritadan silinecek alanlar: Halitpınar, Karataş, Kozluca, Bilgeç

Ruhsat alanı: Tunceli Geyiksuyu Köyü

Ruhsatlandırılan alanın büyüklüğü: 17.107,30 hektar yani 171 070 dönüm

Çıkarılması planlanan madenler: Bakır ve Gümüş Madeni

Haritadan silinecek alanlar: Geyiksuyu, Atadoğdu, Taşıtlı, Uzundal, Karaoğlan, Aşlıca, Garipuşağı, Aktaş, Elgazi ve Aktaş Köyleri

      Dersim’de büyük ölçekli maden arama çalışması yürüten şirketlerden biri de Pertek bölgesinde değerli madenler için ruhsat almış olan Kanada Toronto merkezli TIGRIS EURASİA adlı madencilik şirketidir. Yaptığımız araştırmada en son olarak bu şirketin Türkiye’de ki hisselerini Ravello Investment Group Limited’e devrettiği görülmektedir. Yani bundan sonra Pertek projeleri Amerika merkezli Ravello Investment Group Limited tarafından yürütülecektir. 

     Tiğris Eurasianın ruhsatlarını devrettiği Ravello Investment Group Limited adlı maden şirketinin Pertek ilçesinde gerçekleştirecekleri madencilik projelerine gelince

Pertek ilçesi aşağı Kolonkaya köyü bölgesinde birkaç yıldan beridir yaptıkları çalışmalar neticesinde bölgede krom madeni rezervlerine ulaştılar. Bu amaçla 1960 hektarlık bir sahada işletme ruhsatı aldılar.

Tiğris Eurasianın ruhsat aldığı alanlardan biride Pertek Tozkoparan projesidir. Bu proje için ruhsatlandırılan alanın büyüklüğü ise 1982 hektardır. Pertek ilçesi Yeniköy-Akbayır köyleri (Cankurtaran)  bölgesinden yer alan tepelerden başlayacak olan proje sınırları Tozkoparan köyü hudutlarının da bir kısmını içine alarak Çevirme ve Günboğazı sınırlarına kadar uzanacaktır. Şirketin yine bu sahada bakır, gümüş gibi önemli maddenler peşinde olduğu ve sondajlama çalışmaları yürüteceği bilinmektedir.

Gözden kaçmaması gereken diğer önemli bir proje de Besler madencilik şirketinin Tiğris Eurosia ile birlikte Ovacık İlçesi Kızık Köyü bölgesinde yürüttükleri madencilik çalışmalarıdır. Ortak girişimin Ovacık Kızık’ta altın ve gümüş madeni aramak ve çıkarmak için 819 hektarlık bir sahada ruhsat aldıkları öğrenildi.

PROJELERİN YARATACAĞI YIKIMA GELİNCE

   Yukarıda saydığımız bu projelerden başka, yenilerinin de önümüzde ki süreçte karşımıza çıkacağını belirtelim. Tüm bu projelerin tamamının gerçekleşmesi durumunda bölge, arzu etmeyeceğimiz boyutta ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalacaktır. Dersim topraklarında  projelendirilen Baraj, HES ve madencilik projelerinin yok edeceği alanın büyüklüğünün 200 bin hektardan daha fazla olduğunu bilmek, yaratacağı yıkımın büyüklüğünü gözler önüne sermeye yeter de artar bile.

      Munzur Vadisi Milli Parkına adını veren Munzur çayı başta olmak üzere diğer akarsu ve derelerimiz sadece Dersim’lilerin değil, korunması ve geleceğe mutlak aktarılması gereken tüm insanlığın ve diğer canlıların ortak değeridir. Bu alanlarda düşünülen projelerin derhal durdurularak sonlandırılması gerekmektedir. Doğamız uluslararası güvence altına alınmalıdır. Anadolu’nun bu önemli bitki ve yaban hayatı alanı mutlak olarak korunmalıdır.

       Bölgede gerçekleştirilmek istenen altın, bakır, gümüş, molibden, kurşun, çinko ve krom gibi madencilik faaliyetleri sonucunda; sadece saydığımız proje sahası içerisinde yer alan yerleşim yerleri değil, bir bütün olarak Dersim’in tamamı bunların yaratacağı her türlü olumsuzluktan etkilenecektir.

     Tamamına yakını Tunçpınar madencilik olmak üzere ruhsatların alındığı alanlar Ovacık, Hozat, Çemişgezek ve Dersim merkez sınırları arasında yer alan 44 000 hektarlık devasa bir alandan oluşuyor ki burası bölgenin kesintisiz birbiriyle bağlantılı en geniş meşe ormanını oluşturmaktadır. Bu projelerle buradaki ormanlık alanın tamamına yakınının yok edilmesi ve yapılacak kazılar ve açılacak dev çukurlarla madenlere ulaşılması hedeflenmektedir. Dersim bölgenin hatta Türkiye’nin en büyük kazı çalışmalarının yapıldığı yere dönüşecektir. Her yer yüzlerce dev boyuttaki kazı ve iş makinalarıyla yağmalanacaktır. Bir daha asla kapatılmayacak yüzlerce çukur ve zehir havuzları açılacaktır. Tüm bu faaliyetler sonucunda yaratılacak tahribat onarılmaz ve geri dönülmezdir.

         Madenlere ulaşmak ve ayrıştırmak için kullanılacak siyanür başta olmak üzere her türlü ayrıştırıcı kimyasallar toprağımızı, suyumuzu, havamızı, bitkilerimizi, canlılarımızı ve bizi zehirleyecektir. Bu alanlar içerisinde etkilenme sahasına giren 30 u aşkın köy ve mezra tamamen haritadan silinecektir. Yine ilimizin kuzey batısına düşen bu saha aynı zamanda Ovacık, Hozat, Çemişgezek ve Dersim merkez ve köylerinin su gözelerine kaynaklık eden alandır.  Başta Munzur gözeleri olmak üzere bölgedeki irili ufaklı yüzlerce yeraltı su kaynağı zehirlenecektir. Ne karada yaşam olacaktır, ne de suda. Kilometrelerce uzakta bulunan yerleşim yerlerine, alanlara bile zehirli ağır metal ve kimyasallar yağış, hava veya yeraltı suyu yolu ile ulaşacaktır. Ovacık merkez ve ovadaki köylerde yaşam zorlaşacaktır. Tarım ve hayvancılık ve üretim yapılamaz hale gelecektir. Ormanlarımız, tarım arazilerimiz ve bağ bahçemiz deyim yerindeyse zehirle örtülecektir.

     Belirtilen alanda bu güne değin sağlıklı bir çalışma yapılmamakla birlikte, bölgenin biyolojik çeşitlilik açısından korunması gereken ender alanlardan biri olduğunu belirtmek isteriz. Flora ve fauna açısından bu sahada önemli oranda endemik bitki türü ve nesli tehlike altında olan ve korunması gereken hayvan türleri bulunmaktadır. Doğal varlıklar açısından da gezilip, görülmesi gereken önemli bir saha niteliğindedir. Şirketlerin kes yapıştır yöntemiyle hazırladıkları ÇED dosyalarını incelediğimizde saydıklarımızın olmadığını göreceksiniz. Bu küresel doğa talancılarına göre, tahrip edilecek alan değersiz ve vasıfsız. Oysaki durum görüldüğü gibi değildir ve bu projelerin yaratacağı yıkım da kabullenecek gibi değildir. 

      Pertek Tozkoparan ve Kolonkaya projeleri de bir felaket olacaktır. Yeniköy-Tozkoparan bölgesi on binlerce dönümden meydana gelen tarım arazileri ve meyve bahçelerinden oluşmaktadır. Burada yapılan büyük ve küçükbaş hayvancılık faaliyetleri, arıcılık, bağ ve bahçe işlerini de yöreye kazandırdığı katkı açısından unutmamak gerek.  Yöre insanı açısından burası vazgeçilmezdir. Her projenin yaratacağı çevresel etkiler vardır. Fakat bu projelerde görülen o ki projelerde ne halk ne çevresel etkiler dikkate alınmamaktadır. Dile kolay, Tozkoparan projesi 1982 hektar, Kolonkaya 2000 hektarlık bir proje. Merak ediyoruz. Buralar delik deşik edilip, saydığımız proje alanına giren köyler zehir soluyup, tarım alanları öldüğünde ve suları kirletildiğinde ve insanlar köylerini terk ettiğinde  hala çevresel etkiler yok mudur diyeceksiniz?

   Yukarıda bizi bekleyen tehlikeler olarak adlandırdığımız projeler ne olacak peki?  Yapılıp sonuçlarına katlanmak için bekleyecek miyiz, yoksa hep birlikte el ele verip doğamızı, yaşam alanlarımızı, yaşam süren varlıklarımızı, kültürümüzü, toprağımızı, suyumuzu korumak ve bu küresel doğa teröristlerine teslim etmemek için mücadele mi edeceğiz? Çevre düzeni planı, Milli Parklar Kanunu, Çevre Kanunu, Tabiat ve Kültür Varlılarını Koruma kanunu, Milletlerarası sözleşmeler, mahkeme kararları Dersim coğrafyasının doğal ve kültürel değerlerinin korunmasını ister veya emreder! Nerdeee?

     Şunu unutmayın, Bugün Dersim coğrafyası için ortaya atılan bu yıkım projelerine hep birlikte dur dememiz gerekiyor. Bu konuda herkese sorumluluk düşüyor. Başta halkımıza, kurumlarımıza, yerel yönetim ve vekillerimize, hukucu arkadaşlarımıza, çevre savunucularına, çocuklara, kadınlara.. Kısacası hepimize görev düşüyor. Lütfen değer olarak gördüğümüz her varlığa sahip çıkalım. Sorumluluğumuz gereği bir hatırlatalım istedik. Unutmayalım ki bugünden sahip çıkmazsak yarın çok geç olacaktır.

Haydar Çetinkaya

Munzur Doğal Yaşamı Koruma Derneği