Baro Başkanı Fatma Kalsen yaptığı açıklamada; Baro yeni yönetiminin yeni süreçte, öncelikle kendi üyelerine yönelik olmak üzere, mesleki etik kurallarına ve ilkelerine önem veren, mesleğin onurunu ve saygınlığını koruyan ve mesleğimizi geliştiren çalışmalar ve faaliyetlerin yanı sıra bölgemizde yaşanan sorunlara hukuksal duyarlık gösteren bir anlayışla hareket edeceğini belirtti.

Barolar; meslek örgütü olmalarının yanında aynı zamanda hukukun üstünlüğünü ve genel olarak insan haklarını savunma ödevlerinden ötürü de hukuk örgütü vasfına sahip olduğunu ifde eden Kalsen, “Barolar hukuk devleti içerisinde önemli role sahip sivil toplum örgütleridir” dedi.

 

Ülke gündemine ve sorunlarına ilişkin açıklamada da bulunan Kalsen şunları söyledi; “Ülkemizde özellikle son bir yıldan beri gündemde olan demokratik açılım konusu biraz evvel de bahsettiğim gibi beraberinde birçok sorunu da tartışılır hale getirmiştir. Bu sorunların çoğu bu günün yada son birkaç yılın sorunları olmayıp ta Cumhuriyetin kuruluşuna kadar geçmişi olan sorunlardır. Bu sorunları ana hatları ile özetlemek gerekirse; Sorunların arasında ilk sırada yer alan ve bir türlü çözülemeyen ve bitirilemeyen sorun Kürt Sorunudur. Ülkemizde yıllarca yaşanan çatışma ortamında on binlerce insanımız hayatını kaybetmiş, yaralanmış, nice çocuklar babasız kalmış yine nice anne baba çocuğunu yitirmiştir. Bu kayıpların yanı sıra yine terörle mücadele etmeye yönelik olarak ekonomik anlamda ciddi harcamalar yapılmıştır. Bu gün itibarıyla gelinen noktada bütün bu kayıplara rağmen,  sorun varlığını halen devam ettirmektedir. Devletin en yetkili kişileri de mevcut sorunun artık silahla çözülemeyeceğini, şiddetin çözüm olmadığını kabul etmektedirler. Sorunun ekonomik, sosyal, kültürel ve toplumsal yönü bir yana bu konuda başta Anayasada yapılacak değişiklikler olmak üzere ilgili alanlarda yasal değişikliklerin yapılması gerektiği sıkça dile getirilmektedir. “

 

“Alevi Sorunu”

 

Yine yıllarca çözüm bekleyen sorunlardan biri de Alevi Sorunudur. Yani Alevilerin inançlarını serbestçe ifade etme ve ibadet etme özgürlüğü ile kendi dini inançlarına göre dini eğitim alma hakkı önündeki engellerdir. Alevilerin ibadet yerlerinin bir yasal statüye bağlanması ve güvence altına alınması gerekmektedir. Alevilerin kendi inançlarına göre ibadet yerleri olan cemevlerinin ibadet yeri olarak kabul edilmesi ve camilere devlet tarafından tanınan imkanların ve muafiyetlerin bu yerlere de tanınması Anayasada yer alan eşitlik ilkesinin gereğidir.

 

“Düşünce Özgürlüğü”

 

Bir Diğer Sorun Düşünce Özgürlüğü Ve Düşünce Ve Kanaati Açıklama Özgürlüğü Önündeki Engellerdir. İleri hukuk düzenlerinde yani Avrupa ülkelerinde şiddeti öven ifadeler haricinde insanların düşüncelerini açıklamalarından ötürü cezaevlerine girme dönemleri çok gerilerde kalmıştır. Oysaki ülkemizde düşünceleri yüzünden halen hüküm giymiş, yazarlar ve gazeteciler bulunmaktadır. Evrensel hukuk değerleri ekseninde bir değerlendirme yaptığımız zaman, ülkemizde tüm kesimleri kapsayan özünde insan hakları ve hukukun üstünlüğüne dayanan, ayrıştırıcı değil, birleştirici bir yapıya sahip, ideolojik ve dinsel öğeler taşımayan, uluslar arası sözleşmeleri referans alan yeni bir anayasayanın yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Anayasalar aynı zamanda toplumsal uzlaşma metinleridir. Toplumun üzerinde uzlaşmadığı ve halkın ihtiyaçlarını karşılamayan Anayasa metinlerinin uzun ömürlü olmaları beklenemez. Bu nedenle iyi bir anayasa isteniyorsa öncelikle ülkemizde demokrasi ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesi için çok yönlü bir çabanın gösterilmesi gerekir. Ancak böyle bir ortam içerisinde ülkemizde çok farklı inanç ve etnik kökene sahip olan insanlar ve toplumlar olsalar dahi, bunların birbirlerini kabullenerek, tahammül ederek ve saygı göstererek bir arada barış içerisinde yaşama imkanları olabilir. Bunun dışında bir ırkın diğer ırk üzerinde tahakküm kurması veya bir dini inancın diğer bir dini inanç üzerinde baskı kurması, dışlaması, ötekileştirmesi suretiyle demokrasinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi mümkün değildir.

Bu düşüncelerden hareketle şunu ifade etmek istiyorum. Tüm toplumların özlemi olan demokratik rejimin yerleşmesi için sivilleşmenin sağlanması, askeri ve bürokratik vesayetçi yapının kaldırılması gerekmektedir. Bu konuda demokratik kitle örgütlerine, sivil toplum örgütlerine, meslek örgütlerine, siyasi partilere büyük rol düşmektedir.

 

Tunceli Barosunun 6. Olağan Genel Kurulu sonrasında oluşan yönetim şu isimlerden oluşuyor; Başkan Fatma Kalşen,

Yönetim Kurulu; Seda Kaya Taş, Adnan Çetin, Haydar Doğan, Serdal Özmen. Disiplin Kurulu; Hasan Özcan, Cem Sayel Toprak, Eylem Cevahir. Denetleme Kurulu; Kemal Akbayır, Ceyhun Demir, Taner Özdeş.