Katı atık, Dersim için eskiden beri hep sorun olmuştur. Yıllarca Esentepe ve İnönü mahalleleri arasındaki bölgeye hiçbir önlem alınmadan rastgele dökülmekteydi. Yaklaşık 20 yıldır ise İnönü Mahallesi'ne yine aynı şekilde önlem alınmadan dökülmektedir.
Bu durum çevrede yaşayan insanlara; yer altına sızarak içme/kullanma sularının kirlenmesi, başıboş hayvanların özellikle de köpeklerin çöplükten beslenerek zamanla o çevredeki insanlara saldırmaları, o çevrede hayvancılık yapan insanların hayvanlarına saldırmaları ve öldürmeleri, çöplüğün her türlü yaban hayvanlarının beslenme alanına dönüşmesi ve dolayısıyla çevre köylülerin can güvenliğini tehlikeye atmasının yanında, hayvanlarına ve tarlalarına zarar vermesi gibi tehlikeler barındırmaktadır. Etrafa saçılan koku, uzak mesafelerden bile rahatsızlık yaratmaktadır. Önlem alınsa dahi kanatlı, özellikle de leşçi kanatlı hayvanların çöplükten beslenmesi, civarda yaşayanlar için hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Ayrıca çevredeki bitki örtüsüne de yaratılan kirlilik nedeniyle ciddi zararlar vermektedir. Çevreye verdiği tüm bu zararları görmek için İnönü Mahallesi'nde şu an katı atık dökülen alana bakmak yeterlidir. Tüm bunlar, ciddi halk sağlığı sorunlarıdır ve modern bir katı atık tesisi yapımını zorunlu kılmaktadır.
Uzun yıllar boyunca çeşitli belediye başkanları döneminde zarar gören insanlar konuyla ilgili çözüm için belediye yetkilileri ile görüşmeler gerçekleştirmiş, hatta bazen adli makamlar aracılığıyla çözüm yolları aranmıştır. Belediye yetkilileri çözüm için projeler geliştirmek ve finansal kaynak bulmak için uğraştıklarını belirtmişlerdir. Hatta geçen yıl belediye yetkilileri tarafından çalışmanın sonuna yaklaşıldığı belirtilmiştir.
Projelerde katı atık bertaraf tesisi için bazı yerler düşünülmüş ve çeşitli koşullar göz önüne alınarak Kemer mezrası bölgesinde tesisin yapılması kararlaştırılmıştır. Edindiğimiz bilgilere göre, Avrupa Birliği projeyi uygun bulmuş ve ciddi bir finansal kaynak ayırmıştır. Bu noktaya kadar belediye yönetiminin çözüm arama konusundaki çabası görmezden gelinemez. Neticede proje için araştırma, planlama ve finans bulma konusunda muhtemelen ciddi çalışmalar yapılmıştır.
Ancak şu an civar köylüleri, köylerine bu kadar yakın bir alana bu tesisin yapılmasını istememektedir. Köylülerin katı atıkların, yazının başında sayılan sağlık ve çevreye verdiği zararların modern bir tesisle dahi tamamen önlenemeyeceğine dair endişeleri vardır. Belediyeden tesisin teknik olarak çevreye zarar vermeyeceği konusunda açıklama gelmiştir. Ancak köylülerin itirazlarını yükseltip Dünya Çevre Günü'nde konuyla ilgili basın açıklaması yapması, 7 köy muhtarının katı atık tesis alanının değiştirilmesi konusunda dava açması ve tesisin yeriyle ilgili 724 itiraz dilekçesinin Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne teslim edilmesi, belediyenin açıklamasının tatmin edici olmadığını göstermektedir. "Söz, Yetki, Karar Halkın" şiarıyla belediye yönetimine gelenlerin şimdi ise bulunan finansal kaynağın yitirilmemesi adına 'halka rağmen halkın yararına' anlayışı ile kendi yönetim modelleri ile çelişmesi, tartışılması gereken önemli noktalardan biridir.
Olayın bir diğer tartışmalı boyutu ise, doğaya verilecek zarar konusunda belediyenin yaptığı açıklamanın yetersiz ve manipülatif olmasıdır. Yeraltı sularının kirlenmesi, koku, insan ve hayvan sağlığı gibi endişeler konusunda fikir ve itiraz beyan edecek kadar bulgu ve örnek mevcuttur ancak belirleyici olan tabii ki ilgili uzman görüşleri ve teknik raporlardır. Bu nedenle tüm itiraz ve olumsuz öngörülere rağmen bilimsel karar son kertede ilgili uzmanlarındır.
Ancak tesisin yapılacağı 180 dönümlük ormanlık alanda kesilecek 50.000 ağaçtan bahsedilmektedir. Bu konu net bir şekilde herkesin itirazını belirtmesi gereken bir konudur. Belediye yetkilileri bu bitki örtüsünü 'çalı' diye tabir ederek adeta çevrecilerin aklıyla dalga geçmekte ve bu doğa katliamını normalleştirmeye çalışmaktadır. Belediyenin fonlardan gelecek parayı kaçırmak istememesi anlaşılır bir durumdur, ancak böyle sığ ve manipülatif açıklamalar anlaşılır değildir.
Çevreci diye bildiğimiz Dersimli duyarlı kurum ve bireylerin ise bu konuda suskun kalması, ses çıkaranların ise seslerinin cılızlığı anlaşılır değildir. Başta Munzur Vadisi olmak üzere gerek Dersim ve gerekse de diğer bölgelerde doğa katliamlarına karşı her zaman sesini yükselten Dersimli çevreci kurum ve bireyler aynı tutarlılıkla her zaman her yerde doğaya sahip çıkmalıdır. Hatta sadece Dersimli değil, çevre ve doğa konusunda duyarlılığa sahip tüm kurum ve bireyler bu eleştirinin konusudur. Fon/finans tekrar bulunabilir ancak doğanın göreceği zararın geri çevrilmesi çok zor; hatta imkânsızdır.
Sonuç olarak Dersim Belediyesi, "total yarar için bazı zararlara göz yumulur." mantığı çerçevesinde, "halka rağmen, halkın yararına" demiştir. Eğer köylülerin ve halkın tüm itirazlarına rağmen katı atık projesi o bölgeye yapılırsa Dersim Belediyesi'nin -diğer adıyla Türkiye'nin tek komünist belediyesinin- "Söz, yetki, karar halkın!' şeklinde formüle ettiği temel yönetim anlayışı büyük bir yenilgi almış olacaktır.
 "Söz, Yetki, Karar" gerçekten halkın mı, yoksa Avrupa Birliği fonlarının mı? Bekleyip göreceğiz. 
Dr. Ali Rıza KÜK