HDP Milletvekilleri Alican Önlü ve Erdal Ataş tarafından TBMM Başkanlığı’na konuya yapılan başvuruda, “Basından ve bölge halkından alınan bilgilere göre; Dersim ili Pülümür İlçesi’ne bağlı birçok köy ve mezralarında bulunan evlere, kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından kapıları kırılarak girilmiştir. Son dönemde artan bu ev baskınları, bölge halkı tarafından tedirginlikle karşılanmaktadır. Kanun dışı ve kimliği belirsiz kişiler tarafından yapılan bu baskın ve saldırıların tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla, Anayasa’nın 98’inci İç Tüzüğün 104’üncü ve 105’ inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz” ifadelerine yer verildi.

BAŞVURUNUN GEREKÇESİ

İki HDP’li vekilin TBMM Başkanlığına yaptığı başvurunun gerekçesinde şunlar kaydedildi:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 20. ve 21. maddelerinde özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığına atıf yapılarak bunlar koruma altına alınmış; arama ve/veya el koyma işlemlerinin mahkeme kararı olmaksızın yapılamayacağı belirtilmiştir. Dersim ili Pülümür ilçesin bağlı birçok köy ve mezrada bulanan evlere, elleri silahlı kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından zorla girilmekte ve bazı eşyalar alınmaktadır. Mahkeme kararı veya yetkili mercii izni olmaksızın yapılamayacak ve yapılması durumunda Anayasa’nın 20. ve 21. maddelerini ihlal edecek bu olaylar silsilesi uzun süredir ilimizde yaşanmaktadır. Birçok haneye giden yolun sadece askeri karakolun önünden geçmesine rağmen karakol yetkilileri bu silahlı kişilerin kim olduğuna dair herhangi bir bilgi vermemekte ve soruşturma başlatmamaktadır.

                Dersim ili Pülümür ilçesine bağlı Doğanpınar köyünde ikamet eden bir hane halkının anlatımlarına göre; silahlı kişiler sabah saatlerinde, saat 09.00 civarı, evin cam ve kapısını kırarak içeri girmişlerdir. Evde kadın ve çocukların bulunmasına rağmen ellerinde silah olan kişiler zorla eve girmiş, kadına silah doğrultmuş ve evde bulanan küçük kız çocuğuna şiddet uygulamıştır. Şiddete maruz kalan kadının ifadelerine göre; elinde silah bulunan kişiler, eşinin nerede olduğunu sorup,  evden herhangi bir şey almadan yine içinde silahlı başka kişilerin bulunduğu siyah bir araca binerek köyden uzaklaşmışlardır. Köylüler olayın akabinde köy girişinde bulunan askeri karakola giderek suç duyurusunda bulunmuş, köye giden tek yolun karakol önünden geçmesine ve karakol önünde MOBESE kameraları olmasına rağmen karakol yetkilileri ellerinde her hangi bir görüntü ve bilginin bulunmadığını ifade etmişlerdir.

               pulumur_ic-020.jpg Yine aynı güzergâhta bulunan Dağyolu nahiyesine bağlı Süleyman Uşağı köyünde de benzer bir olay yaşanmıştır. HDP üyesi olan Süleyman KAHRAMAN’ın evi, kendisi evde olmadığı bir günde, kapı ve penceresi kırılarak izinsiz şekilde içeri girilmiştir. Evdeki eşyalar dağıtılmış, kırılmış ve evde bulunan HDP seçim bildirge, broşür ve pankartları alınmıştır. Yine Pülümür’e bağlı on iki haneli Yarbaşı köyünde beş haneye aynı şekilde zorla girilerek dağıtılmıştır.

                Ülkemiz ve bölgemizde yaşanan savaş koşulları halklarımız üzerinde önemli derecede tahribatlar ve kaygılara neden olmaktadır. Radikal selefi örgütlerin ülkemizdeki faaliyetleri özellikle Alevi yurttaşlarımız üzerinde ciddi endişelere neden olmaktadır. Son yıllarda Erzincan, Tunceli, Adıyaman, Elazığ ve Bingöl’e bağlı Alevi köylerinde radikal selefi grupların keşif ve işaretleme yaptıkları da basında yer alan haberler arasındadır. Son dönemde artan bu vakalar başta Alevi toplumu olmak üzere, bölge halkında ciddi endişelere neden olmaktadır. Bölgede görevli kolluk kuvvetlerinin gündeme gelen olaylar karşısındaki tavrı ise ciddiyetten uzaktır. Devlete bağlı kolluk kuvvetlerinin umursamaz ve gayri ciddi tavrı bölge halkında yağmalama ve hedef gösterme olaylarının ardında devlet güçlerinin olduğu algısını oluşturmuştur. Özellik geçmiş dönemin Gladio, JİTEM ve Kont-gerilla örgütlenmelerinin tekrar faaliyete geçtiği algısını oluşmuştur.

                Tunceli ili Pülümür ilçesine bağlı köy ve mezralarda meydana gelen, eli silahlı ve kimliği belirsiz kişiler tarafından gerçekleştirilen gasp ve şiddet olaylarının faallerinin ve arkasındaki karanlık güçlerin açığa çıkarılmasında TBMM üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. TBMM’nin ülkemizde yaşayan halklar arasında din, dil mezhep, etnik köken ayrımı gözetmeksizin eşit mesafede durması ve yükümlülüklerini yerine getirmesi, ayrım gözetmeksizin can ve mal güvenliklerinin sağlanması için harekete geçmesi ertelenemez bir görevdir.