Klasik hastalıkların yanı sıra, Parkinson hastalarına, bel fıtığı ve felçlilere de şifa kaynağı olmuştur.

2015 yılında tıbben dahi tedavisi çok zor olan veya hiç olmayan “SEDEF” hastalığına da mucizevi bir şekilde şifa oldu. Yıllardan beri bu hastalıktan mustarip genç bir Bayan Çiğdem Özdemir, hastane hastane doktor doktor dolaşır; ama bir türlü sağlığına kavuşamaz. 2015 yılı ilkbaharında baba ocağı Pertek’e gelir. Şansını bir de Pertek Termal tesislerinde denemeye karar verir. On gün kaplıca suyuyla banyo yapar, havuzunda yüzer, suyundan içer on gün sonra dünyası değişir. Hastalığına faydalı olmaya başladığını gördüğünde kendisi dahi bu olumlu gelişmeye inanamaz. Ama mucize gerçekleşmiş, şifasını bulmuştur. Bu mucizenin öyküsünü bizzat hastanın kendi ağzından dinleyelim…

Merhaba;

Adım Çiğdem Gültekin. 2012’den beri sedef hastasıyım. Aslında genetiğimde var olan bu hastalık bende yaşadığım yoğun bir üzüntü ve stres döneminden sonra kendisini gösterdi. Deri patoloji testi yapılıp, teşhisimin koyulduğu ilk günden beri de hastalıkla mücadele etmeye başladım.

Bu mücadele bildiğimiz diğer hastalıklara göre daha zorlu ve maddi açıdan yorucu, çünkü bu hastalık kronik. Sedef hastalığı kozmetik açıdan görünümümüzü etkilediği için tüm sedef hastaları gibi benim de başlarda moralim çok bozuldu. Moralim bozuldukça da lezyonlarım arttı. İnsanlar, sedef hastalığı hakkında bilgi sahibi değiller ve görünür yerlerdeki lezyonları fark ettiklerinde ya bulaşabilir korkusuyla tedirgin oluyor, ya da yüzlerini buruşturarak bu lezyonların ne olduğunu soruyorlar. Sedef hastalığı sosyal yaşamı da çok kötü etkileyen, güçlü olmayan insanların kendini çevreden soyutladığı bir hastalık.

Bu evrelerin hepsini ben de yaşadım. Tıp doktorlarının tedavileriyle geçici çözümler aldım ancak kullanılan ilaçlar azaltıldığında ya da kesildiğinde hastalığım yeniden nüksetti. Biyolojik ajan dediğimiz ağır ilaç tedavilerini ise üç kez denedim. Her üçünde de güzel sonuçlar aldım ama tedavi bittiğinde hastalığım artarak tekrarladı. Böyle ciddi ilaçların ve kortizonlu kremlerin yan etkileriyle de ayrıca mücadele etmem gerekti. Sağlığımı daha çok kaybettiğim dönemde ise maddi yönden çok sömürüldüm, gerek sanal ortamda, gerekse çevremizde son derece pahalı olan binbir çeşit sedef ilacı ve sahte lokman hekimler sayesinde hem aldatıldım, hem de işe yaramayan bir sürü krem, ilaç, çay vb. gibi ürünlere neredeyse bir yerli araba fiyatı kadar para ödedim. Sedef hastalarının hepsi hastalıkla mücadele ederken bir de umut tacirleriyle mücadele etmek zorunda kalıyor maalesef.

Tavsiye üzerine İstanbul’da tıp doktoru olan ve ayrıca fitoterapiyle (bitkisel tedavi) ilgilenen bir doktora gittim, asıl amacım o güne kadar kulanmış olduğum tedavilerin yan etkilerini vücudumdan atabilmekti. Doktorun tedavisi büyük oranda işe yaradı bağışıklık olarak daha iyiydim ama sedef hala benimleydi. Artık bununla yaşamayı öğrenmem gerek diye kanıksamıştım. Yaz tatilinde kendi memleketim olan Dersim’e gittiğimde termal tesisin cilt hastalıklarına iyi geldiğini duydum, yaşadığım bıkkınlıktan dolayı sadece akrabalarımın ısrarı üzerine gidip görüşmeye karar verdim, orada yetkili kişilerle görüşüp daha önce de egzama ve gül gibi cilt hastalıklarında termal tesisi deneyimleyip iyi sonuçlar alan hastaların olduğunu öğrendim. Suyun sıcaklık, mineral vb. test edilmiş değerlerini isteyip İstanbul’da doktoruma gönderdim, kendisi değerlerin çok güzel olduğunu ve her gün termale girip durumumu bildirmemi istedi.

Tesise gitmeye başladığım ilk gün lezyonların kaşıntısı geçmişti, tesadüftür dedim. Dördüncü gün ise tüm lezyonlarım beyaz bir hale dönüştü, doktorumu arayıp durumu anlattım ve resimleri gönderdim, iyileşme süreci başlamış dediğinde hem çok şaşırdım, hem de psikolojik olarak geçeceğine gerçekten inandım. Sonrası zaten her gün fark edilir bir değişim ve mutluluktu. On beş gün sıkı bir disiplinle hem sabah hem akşam en az 2-3 saat termal suyu kullandım, çıktıktan sonra da tek yaptığım doğal bir nemlendirici ile cildimi nemlendirmekti. On beş günün sonunda giyemediğim bütün kısa kollu kıyafetlerimi giyiyordum, sedef hastaları bunun nasıl bir özgürlük ve mutluluk olduğunu iyi anlayacaktır.

Şuanda kış mevsimindeyiz, normalde sedef lezyonlarının vücudumun hemen her yerinde olması lazımdı ama benim çok daha az ve kontrol edebileceğim şekilde. Kışın da 15 gün gidip tedavimi sürdüreceğim. Sedef hastalarına verebileceğim tek tavsiye ‘’doğaya dönün’’ ve kendinize en az 15 gün zaman ayırarak termal mucizesini deneyin.

Evet, Manisa’ da yaşayan Çiğdem Özdemir in anlattıklarından sonra bir yorum yapmamıza gerek yok.

Bu mucizeyi 3 ay önce öğrenmiştik. O zaman haber yapmadık sonucunu bekledik. Söz konusu hastalık geçici mi yoksa kalıcı bir şekilde mi şifa olduğunu görebilmemiz açısından bekledik. Beklemelerden sonra şunu gördüm ki, şifa kalıcı ve olumlu.

Dersim’in havası suyu ilaçtır sözünün pratiğe yansımasını görmek; tüm Dersimliler gibi, bizi de hayli sevindirmiş ve mutlu kılmıştır.

Dersim doğasına ait bu zenginliği insanların yararına sunmayı başaran ve de böylesine güzide bir tesisi Dersim’e kazandıran Dersimli iş adamı Selahattin Şerefoğlu’na da bir kez daha teşekkür etmekte boynumuzun borcu. Dersim’i lafla sevmek yeterli değil; olanakları dahilinde o sevgiyi pratiğe de yansıtmak gerekiyor.

Ayrıca toplum olarak da Dersim’e yatırım yapan duyarlı insanlara da sahip çıkmak, korumak, kollamakta her Dersimlinin öncelikli tavrı-görevi olmalı.

Haber: Ergüder ÖNER, Dersim’de İklim Gazetesi